sürekli öneride bulunan ancak neyi neden önerdiğini bilmeyen insan

undertakersss
bir öneride bulunurken karşısındaki insanın zevkine göre hareket etmediklerinden ötürü oluyor çoğunlukla. Tamamen kendi zevklerine göre öneriyorlar. Tabii ki kendi zevkine göre önermek kötü bir şey değil, ama şahsen ben direk soğuyorum ve bir daha o insanın önerilerini göz önünde bulundurmuyorum. maalesef "ben beğendiysem bir bildiğim vardır" kafasında gidip sorgulayınca da "sen bana zevksiz mi diyorsun" tartışmasına kadar gittiği için çok deşmek de istemiyorum. tamam kanka bakarım diyip geçiştiriyorum hep ama üzüyor bu beni, insan ne izlediğinin farkında olmaz mı yada karşısındaki insanın zevklerini hiç mi göz önünde bulundurmaz :(

shodo

karalamadefteri
japon kaligrafisi yani shodo(書道) ; yazı, yazım(書) ve yol(道) kanjilerinden oluşup yazının yolu gibi bir anlama gelmektedir.
shodo için genellikle kanji kullanılmaktadır. kanji köken olarak çin'e dayandığından haliyle shodo sanatının kökeni de çin kaligrafisine dayanmaktadır.
shodo sanatında yazacağınız şey kısa tutulur. uzun ve dar bir parşömene tek bir kanji ya da kelime, hadi en fazla 3 mısralık bir haiku yazılmaktaymış.
yani anlayacağınız zen felsefesinden gelen sadelik ve minimal düşünce bu sanatta da etkilerini göstermektedir.
mesela parşömene sadece 'düşünce' kelimesini yazıp bunu okuyan kişinin 'düşünce' kelimesini hakkında bir takım beyin fırtınaları yapması, shodo sanatının amacına ulaşmasını sağlar.

bir shodo eserini meydana getirmek için saatlerce uğraşılmaz. eser hızlı bir şekilde güçlü fırça darbeleriyle yazılır.
ancak bundan önce uzun süre kağıda konsantre olarak yazacağınız karakterleri nasıl çizeceğinizi kafanızda şekillendirmeniz gerekmektedir.
uzun düşünme sürecinden sonra birkaç saniyede eser oluşturulur. tüm enerjinizi fırçanın ucuna odaklayarak yazdığınız karakterler, yoğun çizgilerden oluşur.
shodonun hızlı ve anlık oluşu kişinin o anki ruh halini simgelemekte ve bu anlık hareketler ile esere ruh katıldığına inanılmaktadır.

şöyle yapılışına göz atmak isterseniz;



(burda yavaş yazılmış normalde hızlı bir şekilde yazılıyor diye biliyorum :d)

do no harm

zura ja nai katsura da
1. sezonu 13. bölüm olan ve ikinci sezonu olmayacak dizidir.

jason cole bir doktordur ve kişilik bölünmesi yaşamaktadır. jason cole 'un bilinci , sabah 08.25'den akşam 08.25 'e kadar yerindedir. çünkü akşam 08.25'de ian price gelir.
bu sırada ian , olivia isimli bir bayanla tanışıp ona aşık olur. ian jason'ın aksine deli doludur ,hayatını yaşamaya çalışır ve fazlasıyla sinirli bir kişiliktir. (olivia ile ian arasında olanları yazmayacağım izlediğinizde anlarsınız . )
jason, hastanedeki kimyager arkadaşı ruben sayesinde ian'ı 5 yıl tutsak eder.
doğum gününde hoşlandığı ve ondan hoşlanan doktor , doktor solis ile buluşur ama daha doğru düzgün sohbet edemeden ,08.25 e yaklaştığında kendisini kötü hisseder , oradan hızla ayrılıp evine gidip kendisine iğne yapar fakat işe yaramaz.
ertesi gün ruben'a durumu anlatıp kullandığı şeyin dozunu arttırmasını ister ama ruben ,zaten her yıl arttırdıklarını,daha fazla arttırmanın onu öldüreceğini söyler.
ian jason'a kızgındır ve 5 senenin acısını çıkarmaya kararlıdır. ardından kendi aralarında savaşları başlar.

size konuyu anlattığıma göre yorumlarımıda yapabilirim artık . steven pasquale rolünü çok iyi yapıyor, ian geldiğinde ki bakışları bile gerçekten farklı bir kişilik olduğunu belli ediyor. bana göre ; ian bir hastalık değil , o bir insan ve onunda hayatı var . ian'ın sinirli olmakta haklı olduğu konular var izleyince nedenini anlayacaksınız fakat ian'ında hataları var. hastanede yaptığı bazı hatalar,sırf jason'ın hayatını mahvetmek için. insanın içini acıtıyor sadece 1. sezon olacağını bilmek . umarım başka bir kanal devam ettirir ya da ne bileyim bir şekilde devam eder. yinede devamı olsun ya da olmasın , arada bir izleyeceğim dizidir do no harm . kesinlikle tavsiye ediyorum .
do no harm'ı izlerken not aldığım bir kaç replik ;

-mutlu yıllar dr. cole .
-neden bahsettiğinizi bilmiyorum dr. solis .
-kötü bir yalancısın,öğrendiğim iyi oldu .
-doğum günüm olduğunu kim söyledi?
-google .
-beni mi googleladın ?
-neden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok .

*uçakta*
-afedersiniz,nereye gidiyoruz acaba?
-vegas .
-ciddi misiniz?
-ya sen?
" günaydın jason. sana ödül vermeye karar verdim.çok çalışıyorsun. bir sürü paran var.eğer sen harcamayacaksan, ben harcarım. " (burada ian fena bakıyor )

" uyan artık uykucu,biraz alışveriş yaptım. artık eski moda berbat düğmeli yakalı kıyafetlerine , küçük kravatlarına, acınası ve sıkıcı yaşam tarzına veda edebilirsin . artık geri döndüm.bugün yeni bir gün. daha sonra teşekkür edersin." (aldığı bir gömlek bile 2300.00 $ sa gerisini düşünmek istemiyorum . )

not : 13. bölüm şaşırtıcıydı doğrusu ama sezon finaline * daha doğrusu tam final devamı ne yazıkki olmayacağından ,her ne kadar olmasını çok istesemde . * göre yeterli değildi. açıklanmayan çok şey var . içime dert oldu devamının gelmeyecek olması doğrusu

sakata gintoki

ryukon
gintama serisinin baş karakteridir. dalgalı kıvırcık saçları, sürekli jump okuması, çilekli sütü çok sevmesi ve gamsızlığı ile bilinir. eski samuray, yeni yorozuya'dır. temel sloganı "para için her iş yapılıır"dır. konu samuraylık olunca rakip tanımayan gintoki, işine gelince tam bir zeka küpüyken, işine gelmediği zamanlar salak ayağına yatar.

sakata gintoki
otakuturk.net/foto

golden kamuy'de psikolojisi normal hiçbir karakterin olmaması

ryukon
istisnasız serideki tüm karakterler psikopat. bu zamana kadar seride normal bir karakter gören var mı? şayet ben görmedim. en normali aşirpa, o da miso'yu "bu bok çok tatlı" diye yiyor. tek bölümlük npc kıvamındaki karakterler bile kendi canını hiçe sayıp köpekler ölmesin diye merminin önüne atlıyor. her şeyi bir kenara bıraktım. bir kere serinin ana karakteri olan sugimoto, mermiye kafa atıyor lan. ne demişler imam osurursa cemaat sıçar. sizce ana karakteri mermiye kafa atacak kadar psikopat olan bir seride normal bir karakter olma ihtimali var mı? yok. e haliyle bu seride de yok. seride normal diyebileceğiniz bir karakter varsa yazın. hepimiz bilelim, diyeceğim de, bu seride normal karakter olma ihtimali bile yok. benim kanaatimce bu seriyi izleyenler de normal değil.

natsume yuujinchou

ryukon
izlerken yer yer güldüren, yer yer düşündüren, bazen de boğazınızın düğümlenemesine sebep olan hatta ağlatan seridir. izlerken yaşayacağınız değişik duyguların yanı sıra, bazı sahnelerin sonunda kendinizi düşüncelere dalıp gitmiş ve animeyi unutmuş bir halde bulup, bölümü en baştan izleyceğiniz zamanlar dahi olacaktır. kısaca harika bir seridir.

Yuki Midorikawa tarafından çizilen serinin mangası ilk kez 2005 yılında yayınlanmış olup günümüzde hala devam etmektedir. Serinin animesi 2007-2017 yılları arasında 6 sezon + specialler ile birlikte 80+ bölüm olarak yayınlanmıştır.

konusu: çocukluktan beri ruhları görme yeteneği olan natsume takashi, insanların onun dikkat çekmeye çalıştığını, bu yüzden de kafasından saçma hikayeler uydurduğunu söyledikleri ve ona inanmadıkları için, bu gerçeği uzun zamandır sır olarak saklamaktadır. gördüğü ruhlarla da arası pek iyi olmayan natsume, Zamanla ruhlarla yaşadığı sorunlar nedeniyle, insanların ondan yavaş yavaş uzaklaşmasına ve sonunda çoğu kişi tarafından dışlanmasına neden olmuştur.

Günün birinde natsume'ye vefat eden büyükannesi reiko'dan garip bir kitap miras kalır. kitap, büyükannesinin ruhlarla yapmış olduğu anlaşmalar sonucu, kaybeden ruhları isimleriyle doludur ve artık natsume'ye aittir. Ancak defterin sahibi olmasıyla beraber, ruhlar tarafından daha fazla rahatsız edilmeye ve eskiden gördüklerinden çok çok daha güçlü ruhlarla karşılaşmaya başlamıştır. Başlangıçta bu durum onu çok korkutsa da Yaşanan bir takım olaylar sonucu, bu ruhların, özgür olmak için onun peşinde olduklarını öğrenir. artık natsume'nin yeni bir amacı vardır. bu ruhların hepsini serbest bırakacaktır. fakat birbiri ardına ortaya çıkan varlıkların hepsi ona karşı dost canlısı değildir. Kimisi defteri ele geçirerek ruhları kontrol etmek istemekte ve birçoğu da intikam peşindedir. Ancak tüm bunlara rağmen natsume, yardım etmeye ve rüm ruhları özgür bırakmaya kararlıdır.

natsume yuujinchou
otakuturk.net/foto

tanıtım videosu



opening 1

danna ga nani wo itteiru ka wakaranai ken

suzuki san
3 dakikalık 13 bölümlük büyük eğlence. bir kadın izleyici olarak neden seinen seviyorum sorumun cevabı hep bunlar işte.
gerçek hayata dönük oluşu animeyi çok eğlenceli kılıyor. izlerken kendinizi görüyorsunuz ve bol bol gülüyorsunuz. bittiğinde ağzım kulaklarımda "kawaiii" derken buldum kendimi.
3 dk içinde diğer animelere/mangalara göndermeler bile sığdırmışlardır. görüntüleri standart, müziği güzeldir.

2 sezonu ilkine nazaran daha komiktir. 3dk lık serileri sevme sebebim kendisi. sanırım izlediğim en komiklerinden birisi. 2. sezonu da yine 13 bölümden ibaret ve söylemeliyim ki müziği inanılmaz güzeldi. bir otaku evlendiğinde neler olur bu sezon daha bir açılarak sizi gülme garantisi veriyor.
2.sezonunu kısacası kaçırmayın.

mtc s3rl

titaniagnell
i want a hentai girl for me to make me happy
beni mutlu etmesi içinhentai bir kız istiyorum
i want her so i can stop using my hand
onu istiyorum çünkü ellerimi kullanmayı durdurabilirim
every single day, while watching anime
her boş günümde anime izlerken
i'd pull her from my screen just like in my dreams
rüyalarımdaki gibi beni ekrana çekeceği
i want feel her touch, mainly on my crotch
ona dokunmak istiyorum özellikle ***
i want my own hentai girl and she would sing

kendi hentai kızımı istiyorum ve şarkı söylemesini
valla benden anca bu kadar *** şu işaretli kısımda sansür var bu arada
yardımcı olabildiysem iyi :)

tokyo

greenmustang
chi karanfildeki banklara otur görerek öğrenirsin tokyoları. son zamanlarda dost'a girenlerin %60ında olan terliklerdir. abi bari kitapevinde şakırdatmayın şunları ya

edit: japonya'da en sevdiğim şehir. hemen hemen tüm japonya'yı gezdim, tabii toplam 2,5-3 hafta kaldın lan ne en sevdiğim yer diyon sanki yıllardır ordasın demeyin. niye demeyin, burası çok güzel bi kerem .s.s hem de benle böyle konuşmayın dalarım sinirli adamım ben.

narita havaalanından inince direk minami-senju'ya gittim. akihabara'ya 4-5 metro durağı falan. daha shinjuku'da iner inmez beni bi hayran olma aldı. bi kente aşık oldum resmen, daha metrodan çıkar çıkmaz. yolun karşısında parada anlaşmaya çalışan bi madao ve bi kız arkamda tokyo skytree tower, yol bahane green şahane... ooo neler neler.

not: bi hevesle yazıya başladım sonra baktım ben buraya destan yazarım aklıma geldikçe geliyor her şey. dedim en iyisi daha sonra tamamlarım ben bunları, şimdilik yeter.