10 yaşındayken annemin iş yerinde bir dergide japon birinin fotoğrafını gördüm. bakan falandı sanırım. e tabi baktım adamın gözler benimkinin beşte biri(benim gözlerin biraz maşallahı var). daha önce çekik gözlü kimseyi görmemiştim herhalde. neyse ben taktım adama internette sürtüyorum gece gündüz bu amca kim diye. ona baktıkça daha fazla çekik göz çıkardı karşıma hazreti google. vay efendim bu neymiş dedim. sümüklü halimle kalktım japonca öğrenmeye başladım. o arada koreceyi de öğrendim. o yıllarda internetten bile kaynak bulmak zor. pedere falan yalvarıyorum bana korece, japonca kitabı alın diye. mecburiyetten başka arayışlara girmişken animelerle haşır neşir olmaya başladım. e tabi 10 yaşındayken animeler cennet bahçesi gibi geliyor (: bir başladım pir başladım. 14 sene geçmiş hala izliyorum.
şimdi mahallenin veletlerini topluyorum bizim bahçeye yansıtıyorum duvara animeyi ohh bir sürü taze kan. öğrencilerim onlar benim. yıllar sonra buralarda benden bahsedip teşekkür edecek fırlamalar (:
not: o dergiyi liseyi bitirene kadar saklamıştım. valide hanım bir temizlik döneminde benden ayırdı kendisini ):