shounen kadar maceralı, hareketli, görkemli filan olmasa da bağımlılık yapan bir tür. ayrıca içinde azıcık romantizm bulunan mangalara hemen shoujo damgası yapıştırıyorlar sonra insanlar önyargıları yüzünden okumuyorlar. mesela bir lucky star, sırf maceralı aksiyonlu değil diye, bir grup liseli kızın günlük hayatını anlatıyor diye shoujo etiketi alıyor. içinde gram romantizm yok, kızlara bakan bile yok. bir otakunun günlüğü tadında bir şey.
bir shoujo sever olarak şunu söylemek isterim ki shoujo hayattır, damardaki kandır, kalpteki candır, zihne kazınan bishounen çizimleridir. gerçek hayattan hikayeler içerir, yeri gelir ağlatır, yeri gelir yarar. genelde ana karakter erkeğin travmaları vardır, kimi zaman bu travmalar çiftimizi ayırır, sonra bir şekilde bir araya gelirler, sonra yine ayıracak bir şey olur vb. böyle deyince sıkıcı oldu ama romantizm arayanlar için engin bir denizdir shoujolar. bi special a'daki kei, bi kaichou wa maid samadaki usui takumi, bi hana yori dango'daki doumyouji, bi faster than a kiss'teki kazuma eşsiz varlıklardır. dünyada var olmaları mümkün değildir, bu yüzden shoujolar okunur ve shoujo-otaku olunur zaten.
animeleri kısa sürer, mesela hana yori dango'nun ilk 25 cildinden 51 bölüm çıkarmışlar ki bu çok yüksek bir sayı, genelde 25 bölüm civarı olur. bu da shoujo fanlarının serilere aşırı bağlı olmamasıyla vs. açıklanıyor ama bence mangada yeterli malzeme olmamasıyla alakalı. shoujo mangada yeri geliyor bir sayfada sadece kızın iki cümlelik düşüncesi yazıyor, basıyorlar bulutlu efekti. sonraki sayfada kız mal mal bakıyor soluna yine bir düşünce yazıyorlar, sonraki sayfaya aşık olduğunu çocuğu çizip yine iki cümle yazıyorlar. bunun nesinden anime bölümü çıkarılır ki?
neyse daha shoujolar hakkında söylenecek çok şey var da, başka entry'lere artık. görüşürüz ottalar.