akatsuki ni tatsu lion

rasenya
izumi erina bir lise öğrencisidir ve yaşayan tek akrabası abisi takashidir. erina bir gün o anda türkiyede olması gereken takashi hakkında bir tutuklanma bildirimi alınca sinclair adındaki gizemli bir adam gelerek onu da beraberinde götürür. böylece, erinanın yeni bir ülkede aşk ve nefret arasında gidip gelen belirsizlik içindeki hayatı başlar.

büyük bir gülümsemeyle başladım okumaya, sonra istanbulu, safranboluyu,alp arslan adındaki yakışıklı-en azından mangadaki en yakışıklı- türl erkeğini,alp arslan ve takashinin inönü stadyumunun önünde beşiktaş(her ne kadar fenerbahçeli olsam da) formasıyla çekildikleri resmi, dinlenme tesisindeki pişmaniye yazısını vs vs,yani bizden bir şeyler gördükçe gülümsemem büyüdü ve ağzım kulaklarımda bitirdim mangayı.
ne yazık ki 3 bölüm olduğundan olaylar fazlasıyla hızlı gelişti. üstelik extra bölüm de mangakanın türkiye macerasını anlattığı birkaç sayfadan ibaretti. keşke serileştirilseydi de en azından bir 20 bölüm falan daha ayrıntılı okuyabilseydim mangayı.


sonunda erina ve takashinin kan bağıyla bağlı olmadıkları için aslında birbirlerine aşık olmaları, bu yüzden şerifenin kıskançlık krizine grip sevgilisi takashiyi uçurumdan itmesi, sinclairin uyuşturucu kaçakçılığının öylece çözümlenmesi falan bana biraz baştan savma gibi geldi. üstelik neden son anda öz olmasa da kardeşlerin aşkını araya sokarlar ki?hiç anlamıyorum.
ancak en sonunda alp arslanın utangaç bir yüzle türkçe sanırım seni seviyorum demesi, ne dediğini anlamayan erinayı öpmesi beni benden almıştır.ama kız daha az önce abisinin öldüğünü öğrenip mezarını ziyaret etmiş ve aslında ona aşık olduğunu söylemiştir. olsun, alparslan x erina olsun da varsın böyle bağlansın hikayenin sonu.

bunun dışında erinayı otobüs durağına götüren teyzeyi, erinaya kaçmasında yardımcı olan yaşlı amca ve yanındaki iri yarı demirci(?) abiyi çok sevdim^^

yalnız okurken sonunu tahmin edebilirsiniz, çünkü mangaka hem kardeşlerin ilişkisine dair hem de erina'nın uğradığı saldırılarda pek çok ipucu vermiş.