kymophobia

film, dizi, anime, lan müzik klipleri bile...
son 20-30 senedir dünyanın gidişati gidişat değil.
karen ablalar, sjw, woke, blacklivesmatter zırvaları, feminist yalanıyla erkek nefreti yayan terörist godoşlar, netflix ve benzeri izleme platformlarının toplum mühendisliği çalışmaları oluşu gibi tonlarca sebep var bunun için.
ne yapılabilir?
talepkar ve nefretkar olun.
izlemeyin, izlettirmeyin ve kötü olan hakında kötü konuşun, anlatın, rahatsız edici olun.
hangi dilde olursa olsun, nihayetinde diğer dile de yayılır.

geçenlerde bir animenin adını twitter'da etiketleyip dandikliğini anlatmıştım.
alman bir alakasız eleman beni eklemiş, onun bana verdiği cevabı da uzak doğulu bir kardeş yanıtlamış.
demek ki gerçekten dünya küçük bir yer, sanal ağlar onu daha da minikleştiriyor.
güçlü olan sizsiniz, biziz.
talebiniz normalleşme, normaliniz gerçeğiniz olsun.

(bkz:eskisi kadar iyi yapımların çıkmaması)

hoşumuza giden şeylerin çatısı altında bulunan, kendi grubu olmayan ama altyazı hazırlayıp yardıma ihtiyacı olanlara deskek verdiğimiz bir çalışma.
çoğu zaman altyazıyı hazırlayanları tek başına bırakıyoruz, bunun sebebi de bizim her halta karışmamamız gereken bir nokta olması.

yani en temiz şekilde;
isteyenlere encode, stil, çok temel şekilde dizgi, logo desteği verdiğimiz,
gelen tüm soruları elimizden geldiğince yanıtladığımız,
iş HGŞ'ye ait olmasın diye çeviri, redaksiyon kısımlarına karışmadığımız bir çatı çalışma grubu.

isteyen herkes şansını deneyebilir ama yarım bırakacaksanız bir anlamı yok.

şu ana kadar tek tamamlayan, lazarus ile someoneshouldo oldu.

someoneshouldo'nun SUB-HGŞ kanatları altında tamamladığı seri.
mis gibi de seri aslında ama başlarda bir ingilizce dublaj falan zorladılar, rezalet oldu, sonradan toparlayıp japonca ile devam ettiler.

konuya gelirsek:
Yıl 2052, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir barış ve refah dönemi hüküm sürmektedir. Bunun sebebi de insanlığın acıdan ve hastalıktan kurtulmuş olmasıdır. Nobel ödüllü sinirbilimci Dr. Skinner, hiçbir yan etkisi olmayan, her şeyi iyileştirebilen "Hapuna" adlı bir ilaç geliştirir. Hapuna, kısa sürede yaygınlaşır ve vazgeçilmez hale gelir. Ancak Hapuna'nın resmi tanıtımı yapıldıktan kısa bir süre sonra Dr. Skinner ortadan kaybolur.rnrnÜç yıl sonra, dünyada her şey yolunda devam ederken Dr. Skinner felaketin habercisi olarak geri döner. Skinner, Hapuna'nın kısa bir yarılanma ömrüne sahip olduğunu ve ilacı kullananların ortalama 3 yıl sonra öleceğini duyurur. Ölüm, bu günahkâr dünyaya hızla yaklaşmaktadır.rnrnBu tehlikeye cevap olarak, insanlığı Skinner'ın planından kurtarmak için dünyanın dört bir yanından beş ajandan oluşan özel harekat takımı "Lazarus" adında bir grup toplanır. Zaman dolmadan Skinner'ı bulup bir aşı geliştirebilecekler mi?

1982 yapımı, 1984'te serileştirilmiş diaclone ve microman v2.
gezegenlerindeki savaş palazlanınca dünyaya gelen autobotlarla decepticonlar arasında geçen savaşları içeren anime/animasyon serisi.
autobotlar arabaya falan, decepticonlar uçağa, silaha falan dönüşüyor.

1984'te takara bunun bütün haklarını hasbro'ya sattı.

amerikalıların transformers'a cevabı olacaktı bu seri.
izlenme paylarını falan ona göre ayarladılar, gittiler toei'yle falan anlaşıp japon animatörlerden oluşan hayvan gibi ekip kurdular.
birkaç sene sonra baktılar transfermers'ı yenme ihtimalleri yok, konuyu kapattılar.
gerçi transformers'ı hasbro falan da yenemediği için köküyle satın alma yoluna gitmişti.

acilen survivor'a katılması gereken komikli adam.

zamanı uyduğunda, göz önünde olduğu için, o anda çok tanındığı için ilginç şekilde "fitil ateşleyen" arkadaş.
biz 1998'de vcd'lere altyazı yaparken, ghost in the shell, bio hunter, final fantasy falan çevirirken ciddiye alınmadık, bizden 10 sene sonra meşhurluk oldu.

zamanında youtuber olmamak gibiymiş...

hayatımda gördüğüm en boş, en toksik, en saçma, en gereksiz anime ortamlarından biri.
gençten bir arkadaş "yeni buldum" diye davet etti, tuttum kolundan çıkardım hemen.
twitter, facebook, instagram falan neresi varsa "anime sofrası" tabirini blokladım ki denk gelmesin.

ne animeden anlarlar, ne konuşmayı bilirler, ne türden anlarlar, ne fansub, release, karakter, konu, senaryo, seiyuu, manga bilirler ama konuşmaya gelince ouvvvv...
sanki çok bir halt biliyormuş gibi de nasıl saçmalıyorlar...

karakter gelişimi, hikaye, yeterince ecchi ve doğru dürüst anlatımı olmayan, başladığı gibi biten, çoğu bölümde bayan, yan ekranda açılacak kalitede bir seri.
lilith ve tachibana'dan daha ecchi performanslar olsa belki bir tık daha toparlar ama mevcut durumuyla 3/10.
fazlası diğer dandik serilere ayıp olur.

çoluk çocuk demeden, milletin psikolojisinin tam orta yerine en abartı nasıl kol gibi bırakabiliriz düşüncesiyle yapılmış reklamlara sahip dizi.
bizim oğlan bile "baba ölünce bizi niye yıkıyorlar" dedi, açıkladık.
salak mıdır nedir bu siyasal islamcılar ya...

üçleme olması planlanmış serinin ilk filmi.
fena değil, ama süper falan da değil.
the platform 2 izleyeceğime bunu tekrar izlerim.

ne kadar fansub varsa altyazıdan tiksindirtip, sonra da defolup gittiler.
keşke 2 sene önce geberip gitselerdi de ortamın içine edilmeseydi.

var bunlar ile keyiflendiren ama karşılaşmalar ile yazarlık ve yönetmenlik kısmında da başarılı denemeler veren oyuncu

yazarını o kadar abarttılar ki, mide bulandırıcı bir hale geldi.
vay efendim 20 sene yapımcıların kapısında yatmış da...
aman kimse kabul etmemiş, görüşememiş de...
o kadar güveniyormuş ki, ucuza kimseye satmamış da...
sefil bir halde, hikayesine güvenerek denemeye devam etmiş de...
en sonunda hikayesine güvenen biri çıkmış da...

lan... yeme bizi birader.
squid game güzeldi, idare etti, geçti.
Nihayetinde hem Kaiji'den, hem de hint yapımı "luck" filminden arak bir yapım olarak tarihteki yerini aldı.
hiçbir öznelliği olmayan, izlemesi keyifli, bir başka çalıntı yapım işte.

ha bu arada hem netflix, hem de squid game'i yazdığını iddia eden Hwang Dong-hyuk ibişi davalık ama netflix bir tık sesi bile çıkarmadı.
yaklaşık 900 milyon usd kazandı ilk sezondan. verin cezamız neyse öderiz demiyorsa ne olayım.

ilk çıktığında mottosu "tüm oyunlar hatırlanmayı, tüm oyuncular orijinaliteyi hak eder" olan, sonradan bunu göz önünden çekse de aynı kafada devam eden süper oyun dağıtım sistemi.
kopya korumasız, güncellemeler dahil şıkır şıkır oyun satın almaca mekânı.
üstelik eski ve uyumsuz oyunları güncelleme yoluna da gidiyorlar. daha ne olsun?

samet kadar yapmacık, itici ve yorucu bir karakterle nasıl 2 sezon bitirebildiklerine şaşırdığım dizi.
giray altınok olmasa uğraşmazdım izlemekle.

dünyanın en baba kelime oyunlarından birine sahip olan, hâlâ da aşılamamış şirket.

(bkz:valve released the steam on that day)

6 bölümlük dizi sürümü yerine tek filmlik halinin izlenmesi tavsiye edilir.
ek sahneler, yeni düzenlemeler ve daha keskin bir anlatımla insanı yakalar.

eski sisteme göre ortaokula geçmiştir.