küçükken izlediğim serilerdendi, kime sorsam hep severek izlediğini söylüyor ama ben pek de sevmezdim
uzun zaman önce izleyip mangasının da bir kısmını okuduğumdan aklımdakiler ilk günkü kadar taze değil ama en sevdiğim vampirlerden biri olan stazı unutmak ne mümkün! pembe kalpli gözlükleri, dibine kadar yaşadığı otakuluğu, göz altı torbaları, wolfle kavgaları, bir bölümde dragon balla yaptığı gönderme(dövüşteki bir hareketi) ve daha nicesi hala aklımda.
sezon finali fazlasıyla havada kaldığı için kesin 2. sezonu da çıkar ama ben mangadan devam edeyim demiştim ne yazık ki manga o zaman 30 bölüm falandı ve güncele gelince takibi aksatmıştım... hala 2. sezon gelmemiş ama umarım gelir çünkü bayıldığım bir seriydi. şimdi gidip mangasını okumayı düşünüyorum.
sezon finali fazlasıyla havada kaldığı için kesin 2. sezonu da çıkar ama ben mangadan devam edeyim demiştim ne yazık ki manga o zaman 30 bölüm falandı ve güncele gelince takibi aksatmıştım... hala 2. sezon gelmemiş ama umarım gelir çünkü bayıldığım bir seriydi. şimdi gidip mangasını okumayı düşünüyorum.
çizimini de hikaye kurgularını da oldukkça beğendiğim mangakadır kendileri. eserlerinin çoğu yaoi türüne aittir ve her biri birbirinden güzeldir bence.
en sevdiğim hikayesi ten count diğerlerine göre daha fazla smut içerse de @1in dediği gibi olay örgüsünden hiç taviz vermemiş ve kalitesini korumuştur.
en sevdiğim hikayesi ten count diğerlerine göre daha fazla smut içerse de @1in dediği gibi olay örgüsünden hiç taviz vermemiş ve kalitesini korumuştur.
nisanda devam edecek olan bir manhwa/webtoon.
günümüzde vampirler insanların kanları yerine enerjileriyle beslenmeye başlamışlardır, bunun içinse bir insana dokunmaları yeterlidir ve atalarından miras kalan güzellik ve cazibeleri nedeniyle beslebme konusunda bir sıkıntı yaşamıyorlardır. beslenme konusunda son derece tutucu olan babasından kaçarak başka bir yere taşınan sia lee de modellik yapan güzel bir vampirdir ve avlanma konusunda hiç başarısızlığa uğramamıştır, ta ki en lezzetli avı olacak jihoyla tanışana kadar.
zavallı sia, lezzetli bir avla karşılaşıyor ancak adam mizofobik çıkıyor>_< okuduğum onca seri içinde mizofobiyle 2. kez karşılaştım ve jiho shirotaninin(ten count) yerinde olmadığı için sevinmeli bence, ya sen de kurosenin tedavisine maruz kalsaydın o masum kalbinle bunu kaldırabilir miydin jiho?^^
artık jiho da haremimin bir parçası, nasıl sevimli nasıl masum nasıl güzel bir adamsın sen jiho?ne de güzel seviyorsun. kabuğundan çıkarmak zor oldu ama bir çıktın pir çıktın, sia ve benim kalbimizi çaldın canım>_<
günümüzde vampirler insanların kanları yerine enerjileriyle beslenmeye başlamışlardır, bunun içinse bir insana dokunmaları yeterlidir ve atalarından miras kalan güzellik ve cazibeleri nedeniyle beslebme konusunda bir sıkıntı yaşamıyorlardır. beslenme konusunda son derece tutucu olan babasından kaçarak başka bir yere taşınan sia lee de modellik yapan güzel bir vampirdir ve avlanma konusunda hiç başarısızlığa uğramamıştır, ta ki en lezzetli avı olacak jihoyla tanışana kadar.
zavallı sia, lezzetli bir avla karşılaşıyor ancak adam mizofobik çıkıyor>_< okuduğum onca seri içinde mizofobiyle 2. kez karşılaştım ve jiho shirotaninin(ten count) yerinde olmadığı için sevinmeli bence, ya sen de kurosenin tedavisine maruz kalsaydın o masum kalbinle bunu kaldırabilir miydin jiho?^^
artık jiho da haremimin bir parçası, nasıl sevimli nasıl masum nasıl güzel bir adamsın sen jiho?ne de güzel seviyorsun. kabuğundan çıkarmak zor oldu ama bir çıktın pir çıktın, sia ve benim kalbimizi çaldın canım>_<
sanırım liseye başladığım sıralarda izlemiştim, tam hatırlayamıyorum.
izlerken zevk aldığım bir animeydi, dantenin karizması oldukça etkileyiciydi. oyunun müdavimleri animenin dantesine ezik falan demişler, oyundaki danteyi çok merak ettim şimdi.
izlerken zevk aldığım bir animeydi, dantenin karizması oldukça etkileyiciydi. oyunun müdavimleri animenin dantesine ezik falan demişler, oyundaki danteyi çok merak ettim şimdi.
benim o ben bennn!! sevdiği şeyi aşırı sevmediği şeyi hiç yemeyenlerden-daha doğrusu anne zoruyla yiyen- biri olduğumdan annem hep "tam bir obez adayısın rasenya" der, yok yani kilom da 44-47 arasıdır, 50yi hiç görmedim ama gelin de annemi ikna edin, bir de sen şimdiye bakma geleceği düşün deyip iyice korkutuyor... neyse konuyu dağıtmayayım, tatlıları da çok sevdiğimden hep aşırıya kaçırıyorum bu nedenle de şeker hastası olmaktan oldukça korkuyorum, sülalemizden çıkacak ilk şeker hastası ben olabilirim yani, bilemeyeceğim.
yalnız şunu da not edeyim, benim tatlı anlayışımda şerbetliler pek yer almaz sütlü tatlılar tercihimdir, pastalarsa favorim-her türlüsüne bayılırım-
edit: gerçi tatlı şeyler sevmem acı/ekşi vs sevmeme engel değil onları da severim, sevmediğim bir tuzlular sanırım.:)
yalnız şunu da not edeyim, benim tatlı anlayışımda şerbetliler pek yer almaz sütlü tatlılar tercihimdir, pastalarsa favorim-her türlüsüne bayılırım-
edit: gerçi tatlı şeyler sevmem acı/ekşi vs sevmeme engel değil onları da severim, sevmediğim bir tuzlular sanırım.:)
kökeni arapça olan ve dünya anlamındaki kelime.
her biri farklı bir millete mensup 4 müzisyenden oluşan operatik pop grubu. üyeleri david miller(amerikalı tenor), urs bühler(isviçreli tenor), sebastien izambard(fransız pop şarkıcısı) ve favorim carlos marin(ispanyol bariton )dir ve her biri 40lı yaşlarındadır.
yarım yılı aşkın süredir -özellikle yoldayken- dinliyorum ve her defasında daha çok seviyorum onları. genel olarak parçaların tüm versiyonları içinde en beğendiklerim onlara ait oluyor ancak her zaman için de geçerli değil. mesela abrazameyi en çok julio iglesiasın sesiyle dinlemeyi seviyorum ya da time to say goodbye (con te partiro)ı andrea bocelliden dinlemeyi tercih ederim.
favorilereme gelince bayrağı isabel taşıyor, ardından regresa a mi, amazing grace ve diğerleri geliyor.
yarım yılı aşkın süredir -özellikle yoldayken- dinliyorum ve her defasında daha çok seviyorum onları. genel olarak parçaların tüm versiyonları içinde en beğendiklerim onlara ait oluyor ancak her zaman için de geçerli değil. mesela abrazameyi en çok julio iglesiasın sesiyle dinlemeyi seviyorum ya da time to say goodbye (con te partiro)ı andrea bocelliden dinlemeyi tercih ederim.
favorilereme gelince bayrağı isabel taşıyor, ardından regresa a mi, amazing grace ve diğerleri geliyor.
en sevdiğim ukelerden birini barındıran yaoi manga, mangakası nanami senseidir.
yan dairede oturan kadınla bir ilişki içinde olan endou ve bahsi geçen kadın, kadının kocası okumura tarafından suç üstü yakalanırlar.bu olaydan sonra eşinden boşanan ve dağınık bir yaşam sürmeye başlayan okumuradan özür dilemek isteyen endou kendisini hiç beklenmedik bir durumum içinde bulur ve gelişen bazı olaylar sonucunda okumurayla yaşamaya başlar.
serinin içinde 2 hikaye var özetini verdiğim ilk hikayemiz, diğeri de platonik aşkı yüzünden one-night-stand hayatı yaşayan bir gençle yakışıklı doktorumuzun ilişkisini anlatıyor.:)bir de minik bir extra vardı okumuranın eski sevgilisiyle sürekli uğraştığı bir çocukla alakalı, onların hikayesi de olsaydı keşke. oldukça eğlenceli olabilirdi^^
okumura gerçekten de en sevdiğim ukeler arasında, tamam dominant ukeler oldukça popüler falan ama okumura başka bir şey. endouyu tuzağına düşürmek için demagoji yapması, davranışları, herbir şeyiyle ayrı bir karakterdi "gece kelebeği".
türün severlerine tavsiye edeceğim bir seri, üstelik yanlış hatırlamıyorsam fazla smut sahnesi yoktu, olan da softtu sanırım.
yan dairede oturan kadınla bir ilişki içinde olan endou ve bahsi geçen kadın, kadının kocası okumura tarafından suç üstü yakalanırlar.bu olaydan sonra eşinden boşanan ve dağınık bir yaşam sürmeye başlayan okumuradan özür dilemek isteyen endou kendisini hiç beklenmedik bir durumum içinde bulur ve gelişen bazı olaylar sonucunda okumurayla yaşamaya başlar.
serinin içinde 2 hikaye var özetini verdiğim ilk hikayemiz, diğeri de platonik aşkı yüzünden one-night-stand hayatı yaşayan bir gençle yakışıklı doktorumuzun ilişkisini anlatıyor.:)bir de minik bir extra vardı okumuranın eski sevgilisiyle sürekli uğraştığı bir çocukla alakalı, onların hikayesi de olsaydı keşke. oldukça eğlenceli olabilirdi^^
okumura gerçekten de en sevdiğim ukeler arasında, tamam dominant ukeler oldukça popüler falan ama okumura başka bir şey. endouyu tuzağına düşürmek için demagoji yapması, davranışları, herbir şeyiyle ayrı bir karakterdi "gece kelebeği".
türün severlerine tavsiye edeceğim bir seri, üstelik yanlış hatırlamıyorsam fazla smut sahnesi yoktu, olan da softtu sanırım.
romantizm üzerine kurulu fantastik ögeler de içeren manhwa/webtoon, başlayalı çok olmadığından pek detaya giremeyeceğim. hakkında en çok hoşuma giden şeylerden biri arkaplan müziği bulundurması, bu işten sorumlu olan kennyi ayrıca tebrik ederim^^ çizer/yazarımız miso ile kenny bundan önceki projeleri where tangents meette de beraberdiler(gerçi kenny projeye sonradan dahil olmuştu)
sıradan bir kız olan lyranın ufak bir kaza sonucunda bir sirene(tam olarak değil) dönüşmesi ve değişen hayatı üzerine kurulmuş bir hikaye.
sıradan bir kız olan lyranın ufak bir kaza sonucunda bir sirene(tam olarak değil) dönüşmesi ve değişen hayatı üzerine kurulmuş bir hikaye.
kizu natsuki senseinin şimdilik shounen ai olarak devam eden ama yaoiye dönmesi muhtemel mangası. dramatik sahneleri olsa da genel olarak eğlenceli, devamını bekliyorum^^(hoş, son bölüm ocakta gelmişti. shounen ai/yaoi serilerdeki bu istikrarsızlık insanı deli ediyor)
uenoyama müzik dışında pek bir şeyle ilgilenmeyen liseli bir gençtir. okuldayken genelde yalnız kalıp uyumak için gittiği yerde mafuyu adındaki asosyal gençle tanışınca hem müzik hem de aşk hayatında değişimler meydana gelecektir.
şimdiye kadarki bölümleri uenoyama x mafuyu adına pek de yüz güldürmedi ama senseiden umudumu kesmedim -spoiler- özellikle de uenoyamanın mafuyuyu kıskandığını fark etmesi hoş bir adımdı-.
ayrıca kaji x nakayama görmeden serinin bitmesini istemiyorum, bitecekse de sensei bu çift için ayrı bir seri çıkarsın >_<
çizimlerinin oldukça hoş olduğunu da belirteyim^^
uenoyama müzik dışında pek bir şeyle ilgilenmeyen liseli bir gençtir. okuldayken genelde yalnız kalıp uyumak için gittiği yerde mafuyu adındaki asosyal gençle tanışınca hem müzik hem de aşk hayatında değişimler meydana gelecektir.
şimdiye kadarki bölümleri uenoyama x mafuyu adına pek de yüz güldürmedi ama senseiden umudumu kesmedim -spoiler- özellikle de uenoyamanın mafuyuyu kıskandığını fark etmesi hoş bir adımdı-.
ayrıca kaji x nakayama görmeden serinin bitmesini istemiyorum, bitecekse de sensei bu çift için ayrı bir seri çıkarsın >_<
çizimlerinin oldukça hoş olduğunu da belirteyim^^
suzuki sancığımın övgüyle bahsettiğini görünce hemen başladım ve göz açıp kapayıncaya kadar eldeki bölümler bitti maalesef, neyseki bir webtoon ve yeni bölümleri ızun süre beklemem gerekmeyecek diye umuyorum.
min gyeomın geçmişini okurken çok üzüldüm, kurgusal dahi olsa kötü ebeveynler görünce çok sinirleniyor, çocuklarına da çok üzülüyorum.
ben bu ikiliye bayıldım ya, ne kadar tatlılar öyle. üstelik min gyeomın hastalığıyla samin vampir olması o kadar uyumlu ki resmen birbirleri için yaratılmışlar diyesim geliyor.sam zaten acayip şeker bir şey ama min gyeomı da çok sempatik buluyorum,bir de nedendir bilmem min gyeomı blood ladden staza benzetiyorum, belki baygın bakışlarından kaynaklanıyordur, bilemiyorum..biran önce aralarında yanlış anlaşılmalara sebep olan beyaz yalan ve sırlardan kurtulurlar umarım, ikisinin beraber olduğunu görmek istiyorum.:)yalnız min gyeomın iş arkadaşı pürüz çıkaracak gibi, aman uzak dursun.
sanırım ben de kore yapımı shounen ai ve yaoilere bakmaya başlayacağım. totally captivatedı önceden okumuştum gerçi ama başka serilerine başlamamıştım.
sam daha ne kadar tatlı olabilir ki? korece bilmediğimden yazılanları anlamıyorum belki ama(rawlar 40lı bölümlerde ama ne yazık ki çevrilenler çok az) o çizimler bile ortada ne döndüğü hakkında bir fikir edinmemizi sağlıyor ve her sahnesinde sami ayrı bir seviyorum^^
min gyeomın geçmişini okurken çok üzüldüm, kurgusal dahi olsa kötü ebeveynler görünce çok sinirleniyor, çocuklarına da çok üzülüyorum.
ben bu ikiliye bayıldım ya, ne kadar tatlılar öyle. üstelik min gyeomın hastalığıyla samin vampir olması o kadar uyumlu ki resmen birbirleri için yaratılmışlar diyesim geliyor.sam zaten acayip şeker bir şey ama min gyeomı da çok sempatik buluyorum,bir de nedendir bilmem min gyeomı blood ladden staza benzetiyorum, belki baygın bakışlarından kaynaklanıyordur, bilemiyorum..biran önce aralarında yanlış anlaşılmalara sebep olan beyaz yalan ve sırlardan kurtulurlar umarım, ikisinin beraber olduğunu görmek istiyorum.:)yalnız min gyeomın iş arkadaşı pürüz çıkaracak gibi, aman uzak dursun.
sanırım ben de kore yapımı shounen ai ve yaoilere bakmaya başlayacağım. totally captivatedı önceden okumuştum gerçi ama başka serilerine başlamamıştım.
sam daha ne kadar tatlı olabilir ki? korece bilmediğimden yazılanları anlamıyorum belki ama(rawlar 40lı bölümlerde ama ne yazık ki çevrilenler çok az) o çizimler bile ortada ne döndüğü hakkında bir fikir edinmemizi sağlıyor ve her sahnesinde sami ayrı bir seviyorum^^
şu sıralar okuduğum muhteşem manhwa. lbette manhwa listemin zirvesinde noblesse oturuyor ama winter woods da 2. sıraya hemencecik tırmanıverdi.:) henüz 2. sezonun başlarındayım ve gerçekten çok hoşlandım.
maalesef çok ayrıntıya girecek vaktim yok, bu nedenle kısa bir özet geçeceğim,
yıllar yıllar önce bebeklerini dünyaya getirirken ölen eşi ve kısa bir süre sonra annesinin yanına göçen bebeğinin ölümüyle derin bir hüzne boğulan bir simyacı, kaybetiği ailesinin sıcaklığına tekrar kavuşmak için mezarlardan çaldığı taze cesetler üzerinde deneyler yapmaya başlar. ancak hiçbir denek gerçek bir kalbe sahip değildir ve nihayet 1001. deneyinin sonuncusu olmasına karar verir. bu son seferinde de yaratığın ona duygusuz gözlerle baktığını görünce tekrar başarısız olduğuna kanaat getirir. oysa son nefesini verdiğinde yanı başında ağlayan yaratık başarısız bir denek değildir, simyacının 1001. deneyi nihayet başarıyla sonuçlanmıştır.
efendisi öldükten sonra dahi onun yanından ayrılmayan yaratığın çok uzun bir zaman sonra çeşitli araştırmacılar tarafından bulunmasıyla da asık hikayemiz başlıyor.
winter tıpkı bir çocuk gibi o kadar özel o kadar masum ki insan duygulanmadan edemiyor, okursanız siz de anlayacaksınız.
hakkında yazılacak, bahsedilecek çok şey var aslında da ne yazık ki dediğim gibi vaktim yok, hikayeyi okumanızı şiddetle tavsiye ettiğimi söyleyerek kaçıyorum^^
maalesef çok ayrıntıya girecek vaktim yok, bu nedenle kısa bir özet geçeceğim,
yıllar yıllar önce bebeklerini dünyaya getirirken ölen eşi ve kısa bir süre sonra annesinin yanına göçen bebeğinin ölümüyle derin bir hüzne boğulan bir simyacı, kaybetiği ailesinin sıcaklığına tekrar kavuşmak için mezarlardan çaldığı taze cesetler üzerinde deneyler yapmaya başlar. ancak hiçbir denek gerçek bir kalbe sahip değildir ve nihayet 1001. deneyinin sonuncusu olmasına karar verir. bu son seferinde de yaratığın ona duygusuz gözlerle baktığını görünce tekrar başarısız olduğuna kanaat getirir. oysa son nefesini verdiğinde yanı başında ağlayan yaratık başarısız bir denek değildir, simyacının 1001. deneyi nihayet başarıyla sonuçlanmıştır.
efendisi öldükten sonra dahi onun yanından ayrılmayan yaratığın çok uzun bir zaman sonra çeşitli araştırmacılar tarafından bulunmasıyla da asık hikayemiz başlıyor.
winter tıpkı bir çocuk gibi o kadar özel o kadar masum ki insan duygulanmadan edemiyor, okursanız siz de anlayacaksınız.
hakkında yazılacak, bahsedilecek çok şey var aslında da ne yazık ki dediğim gibi vaktim yok, hikayeyi okumanızı şiddetle tavsiye ettiğimi söyleyerek kaçıyorum^^
sanırım yaoilerin %75inde (tamamen benim tahminim, gerçekte böyle bir veri yok) en basit haliyle ismi geçen bölge
ne yazık ki müzik kulağı gelişmiş insanlardan değilim ama kuğu gölünün melodisini hatırlayıp mırıldanmakta (nasıl ifade etsem ki bunu, neyse anladığınızı umuyorum^^) hiç zorlanmadım bu güne kadar, bunu tchaikovsky'nin ahenkli bestesine bağlıyorum.:)
piyanonun şairi. bir müzik dehası spring waltz adlı bestesi en sevdiklerimdendir ve birara telefonumun zil sesiydi.
bir süredir shounen ai/yaoi başlığı açmayınca hadi rasenya çalıştır parmaklarını dedim, aslında niyetim shounen ai ya da soft yaoi örneği vermekti ama birden seme karizmasına sahip ukesi miharu canlandı zihnimde ve bu seferlik de böyle olsun dedim.her şey senin için miharu kun^^
narusaka rin senseinin yaoi mangası, tamamlanan bir eserdir.
yeraltı dünyasında kara leopar lakabıyla ünlenmiş güzel mi güzel vahşi mi vahşi fevri mi fevri miharu kun madalyonun arka yüzüne bakınca sadist, soğuk, epeyce gıcık, her şekilde yakışıklı ve karizmatik yashiki tarafından kukla misali oynatılmaktadır.
pek de açıklayıcı olmadığının farkındayım ancak zaten kısa bir seri rakuen no ori ve ayrıntıya girip spoiler vermek istemiyorum, yalnız seri içinde ufak tefek yakuza faaliyetleri olduğunu da söyleyeyim.
narusaka sensei sevdiğim mangakalardandır, özellikle çizimleri oldukça hoşuma gidiyor.bu serisinde de karakter çizimleriyle göz doldurdu mangaka.
smut sahneler-arada s&m e kayan- içermektedir, özellikle başlangıçta yashikiye gıcık olma ihtimaliniz var-beni çok sinirlendirmişti ilk bölümlerde ama sonlarda toparladı- ama yine de özellikle miharu kuncuğumun güzelliği-böyle ukeler sık bulunmaz yaniii- hatrına okunabilecek bir seri.:)
edit: miharuya çok takılınca serinin içinde 2 adet ekstra bulunduğunu söylemeyi unuttum. unknown letters(bir yakuza x dedektif çift hakkında, en başından itiraf edeydiniz ya birbirinizi sevdiğinizi) ve the house saying welcome back(ebeveynleri öldükten sonra dağınık bir herifin-eheheh kendisi çok şeker ama^^- himayesi altına giren mahiroyla kousukenin ilişkisini anlatıyor)
narusaka rin senseinin yaoi mangası, tamamlanan bir eserdir.
yeraltı dünyasında kara leopar lakabıyla ünlenmiş güzel mi güzel vahşi mi vahşi fevri mi fevri miharu kun madalyonun arka yüzüne bakınca sadist, soğuk, epeyce gıcık, her şekilde yakışıklı ve karizmatik yashiki tarafından kukla misali oynatılmaktadır.
pek de açıklayıcı olmadığının farkındayım ancak zaten kısa bir seri rakuen no ori ve ayrıntıya girip spoiler vermek istemiyorum, yalnız seri içinde ufak tefek yakuza faaliyetleri olduğunu da söyleyeyim.
narusaka sensei sevdiğim mangakalardandır, özellikle çizimleri oldukça hoşuma gidiyor.bu serisinde de karakter çizimleriyle göz doldurdu mangaka.
smut sahneler-arada s&m e kayan- içermektedir, özellikle başlangıçta yashikiye gıcık olma ihtimaliniz var-beni çok sinirlendirmişti ilk bölümlerde ama sonlarda toparladı- ama yine de özellikle miharu kuncuğumun güzelliği-böyle ukeler sık bulunmaz yaniii- hatrına okunabilecek bir seri.:)
edit: miharuya çok takılınca serinin içinde 2 adet ekstra bulunduğunu söylemeyi unuttum. unknown letters(bir yakuza x dedektif çift hakkında, en başından itiraf edeydiniz ya birbirinizi sevdiğinizi) ve the house saying welcome back(ebeveynleri öldükten sonra dağınık bir herifin-eheheh kendisi çok şeker ama^^- himayesi altına giren mahiroyla kousukenin ilişkisini anlatıyor)
en sık dinlediğim -2 günde 1 doz,en az- klasik müzik parçalarından biri olan canon in d majorün bestekarıdır
pavarotti ya da celine dionun yorumuyla dinlemekten çok hoşlandığım ave marianın bestekarı
en sevdiğim çizgifilmlerden biriydi, kardeşimle hiç kaçırmadan izlerdik.ara sıra tv de yeni versiyonunu görüyorum ama çizimlerinden midir ben büyüdüm ondan mıdır bilemem yeni versiyondan hiç haz etmiyorum.
her biri adını ünlü rönesans sanatçılarından alan mutant kaplumbağalarımız sensei splinterdan(kendisi mutant bir faredir)ninja eğitimi alır ve yukarıdaki şehri korumaya adarlar kendilerini.
her biri farklı renklerde göz bandı takar ve farklı silahlar kullanırlar.
leonardo- mavi
raphael - kırmızı
donatello - mor
michelangelo -turuncu
benim favori kötüm beyindir.:) tek başınayken hiçbir işe yaramayan bu yüzden kontrolünün kendisinde olduğu bir insan bedeninin(robotun) karın kısmında bulunan pembe bir beyindir :)
her biri adını ünlü rönesans sanatçılarından alan mutant kaplumbağalarımız sensei splinterdan(kendisi mutant bir faredir)ninja eğitimi alır ve yukarıdaki şehri korumaya adarlar kendilerini.
her biri farklı renklerde göz bandı takar ve farklı silahlar kullanırlar.
leonardo- mavi
raphael - kırmızı
donatello - mor
michelangelo -turuncu
benim favori kötüm beyindir.:) tek başınayken hiçbir işe yaramayan bu yüzden kontrolünün kendisinde olduğu bir insan bedeninin(robotun) karın kısmında bulunan pembe bir beyindir :)