aynı tat, aynı kalite....
yazım hatası.
hepimizin çok sık yaptığı ve bu yüzden çoğumuzun tdk ile papaz olmasına neden olan şeydir.
hepimizin çok sık yaptığı ve bu yüzden çoğumuzun tdk ile papaz olmasına neden olan şeydir.
Quentin Tarantino'nun yazıp yönettiği ve Samuel L. Jackson, Kurt Russell, Jennifer Jason Leigh gibi efsane oyuncuların başrollerini paylaştığı 2015 yapımı film. türkçe ismiyle nefret sekizlisi...
12 angry man ve Reservoir Dogs tadında ve yaklaşık 3 saat süren film. çıkan kar fırtınası sonucu bir mekanına sığınan ve kar fırtınası bitene kadar birlikte kalmak zorunda kalan 8 kişinin arasında geçen olayları ve mekana gelene kadar ki süreçte başlarından geçen olayları anlatıyor. yani klasik tarantino filmlerinden diyebiliriz.
filmin ilk bir saatinde bu adamlar kim ve neden buradalar bunları öğreniyoruz, ikinci bir saatlik dilimdeyse filmin sonunun az çok nasıl biteceğini ve işin nereye varacağını anlamış oluyorsunuz fakat büyük bir heyecanla finali bekliyorsunuz. son bir saat ise işte o beklediğiniz finalden ibaret.
açıkcası filmi beğendim. ancak 3 saatlik sürenin bu tarz bir film için çok uzun olduğunu düşünüyorum. filmin başları merak uyandırıcıydı ve final kısımları da heyecanlıydı ama başlangıç ile final arasındaki çoğu sahne gereksiz uzatılmıştı diyebilirim. film 2 saatte hatta belki de daha kısa sürede de bitirebilirlerdi. eğer 2 saat gibi bir sürede bitse hiç sıkmayan daha akıcı ve daha fazla merak uyandırıcı bir film izlerdik diye düşünüyorum. yine de güzel filmdi.
12 angry man ve Reservoir Dogs tadında ve yaklaşık 3 saat süren film. çıkan kar fırtınası sonucu bir mekanına sığınan ve kar fırtınası bitene kadar birlikte kalmak zorunda kalan 8 kişinin arasında geçen olayları ve mekana gelene kadar ki süreçte başlarından geçen olayları anlatıyor. yani klasik tarantino filmlerinden diyebiliriz.
filmin ilk bir saatinde bu adamlar kim ve neden buradalar bunları öğreniyoruz, ikinci bir saatlik dilimdeyse filmin sonunun az çok nasıl biteceğini ve işin nereye varacağını anlamış oluyorsunuz fakat büyük bir heyecanla finali bekliyorsunuz. son bir saat ise işte o beklediğiniz finalden ibaret.
açıkcası filmi beğendim. ancak 3 saatlik sürenin bu tarz bir film için çok uzun olduğunu düşünüyorum. filmin başları merak uyandırıcıydı ve final kısımları da heyecanlıydı ama başlangıç ile final arasındaki çoğu sahne gereksiz uzatılmıştı diyebilirim. film 2 saatte hatta belki de daha kısa sürede de bitirebilirlerdi. eğer 2 saat gibi bir sürede bitse hiç sıkmayan daha akıcı ve daha fazla merak uyandırıcı bir film izlerdik diye düşünüyorum. yine de güzel filmdi.
başrollerini brad pitt ve jonah hill'in paylaştığı ve yazar michael lewis'in 2003 yılında yazdığı kitaptan uyarlanan 2011 yapımı film.
türkçe'ye çevrilen ismi ise kazanma sanatı. gerçi moneyball'u kazanma sanatı olarak nasıl çevirmişler hala anlayabilmiş değilim ama neyse...
film gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanmış ve beğendiğim filmlerden birisidir. beyzbol hakkında hiçbir bilgisi ya da beyzbol'a hiçbir ilgisi olmayanların bile severek izleyeceklerini düşündüğüm bir filmdir. filmde fazla beyzbol sahnesi yok ve size takımla ilgili fazla bir bilgi de verilmiyor ama bir şekilde filmin ritmine kapılıyorsunuz ve takım kazansın istiyorsunuz. yani filmi izlerken kendimi oakland atletics taraftarı gibi hissetmedim desem yalan olur. filmin imdb'deki puanına baktığımda 7.6 ortalamayı yakalamış ama bence en az 8'i hak eden bir film olduğu kanaatindeyim. bence film, izlememiş olanlar için güzel bir geceden fazlasını vaadediyor. bu yüzden izlememiş olanlar ya da izlemeyi düşünenler varsa tavsiye ederim
türkçe'ye çevrilen ismi ise kazanma sanatı. gerçi moneyball'u kazanma sanatı olarak nasıl çevirmişler hala anlayabilmiş değilim ama neyse...
film gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanmış ve beğendiğim filmlerden birisidir. beyzbol hakkında hiçbir bilgisi ya da beyzbol'a hiçbir ilgisi olmayanların bile severek izleyeceklerini düşündüğüm bir filmdir. filmde fazla beyzbol sahnesi yok ve size takımla ilgili fazla bir bilgi de verilmiyor ama bir şekilde filmin ritmine kapılıyorsunuz ve takım kazansın istiyorsunuz. yani filmi izlerken kendimi oakland atletics taraftarı gibi hissetmedim desem yalan olur. filmin imdb'deki puanına baktığımda 7.6 ortalamayı yakalamış ama bence en az 8'i hak eden bir film olduğu kanaatindeyim. bence film, izlememiş olanlar için güzel bir geceden fazlasını vaadediyor. bu yüzden izlememiş olanlar ya da izlemeyi düşünenler varsa tavsiye ederim
ilk 2 sezonunu severek izlediğimiz ve çizimleri ile dövüş sahneleri bizleri tatmin eden serinin, ne hikmetse 3. sezondan itibaren çizimlerinin içine ettiler ve neredeyse paintvari çizilmiş bir seri izler hale geldik. 3 sezonun ardından, bu sezonun içine ettiler ama büyük ihtimalle 4. sezonda çizimler düzelir diye bekledim ama 4. sezon, 3. sezondan daha kötü çizimlerle karşımıza çıktı ve açıkcası bu çizimler yüzünden seri ile ilgili tüm beklentilerim yok oldu. 3. sezondaki escanor vs meliodas dövüşünü b*k edildikten sonra herhalde bundan daha kötü bir dövüş sahnesi çizemezler diye düşündüm ama 4. sezondaki escanor vs zeldris dövüşünü gördükten sonra fikirlerim tamamen değişti. artık her dövüşü bir öncekinden daha kötü çizilmiş şekilde izleyeceğimiz sonuca ulaştım. yani serinin içine edildi. birçok beklenti ve birçok dövüş sahnesi çöp oldu.
Yalnız çizimlerle ilgili bir şey çok dikkatimi çekti. yapımcı şirket bir şekilde herkesi kötü çizmeyi başarıyor ama ban hep aynı. herkes bir şekilde ecüş bücüş olurken ban neden hep aynı? bu durumda iki ihtimal var. ya serinin tüm bütçesi ban çizmek için harcanıyor ya da yapımcıların ban fetişi var. başka açıklaması yok.
Yalnız çizimlerle ilgili bir şey çok dikkatimi çekti. yapımcı şirket bir şekilde herkesi kötü çizmeyi başarıyor ama ban hep aynı. herkes bir şekilde ecüş bücüş olurken ban neden hep aynı? bu durumda iki ihtimal var. ya serinin tüm bütçesi ban çizmek için harcanıyor ya da yapımcıların ban fetişi var. başka açıklaması yok.
orjinal ismi the trial of the chicago 7 olup ve 2020 yılında vizyona girmiş olan filmdir. filmin oyuncu kadrosunda, sacha baron cohen, eddie redmayne, joseph gordon levitt gibi meşhur ve başarılı isimler yer alıyor.
filmin konusu gerçek bir hikaye ve 1968 yılında abd'de yaşanan olaylara dayanıyor. vietnam savaşının sürdüğü bu dönemde, savaş karşıtı gruplar, demokratik parti'nin kongresi sırasında eş zamanlı olarak protesto gerçekleştiriyorlar fakat bu protestolar sırasında insanlar, polisin sert müdahalesi ile karşılaşıyor ve chicago adeta savaş alanına dönüyor. yaşanan olayların ardından hükümet, bu olayların sebebi olarak 8 kişiyi gösteriyor ve bu kişilere karşı dava açıyor. film, bu 8 sanığın 1969 yılında yapılan duruşmalarını anlatıyor.
filmin konusunun geçmişteki ve günümüzdeki birçok olayla benzerlik göstermesi nedeniyle bendeki etkisinin bir hayli fazla olduğunu belirtmek isterim. açıkçası filmi izlerken birçok kez sinirlendim ve filmi durdurup, devam etmek için sinirimin geçmesini bekledim. yapılanlar ve yaşananlar bana o kadar çok tanıdık geldi ki, karakterlerin ne düşündüklerini ve nasıl hissettiklerini çok iyi anladığımı söyleyebilirim. bence gayet güzel, başarılı, insanı düşünmeye ve sorgulamaya iten bir film olmuş. açıkçası ben çok beğendim ve herkese tavsiye ederim.
filmin konusu gerçek bir hikaye ve 1968 yılında abd'de yaşanan olaylara dayanıyor. vietnam savaşının sürdüğü bu dönemde, savaş karşıtı gruplar, demokratik parti'nin kongresi sırasında eş zamanlı olarak protesto gerçekleştiriyorlar fakat bu protestolar sırasında insanlar, polisin sert müdahalesi ile karşılaşıyor ve chicago adeta savaş alanına dönüyor. yaşanan olayların ardından hükümet, bu olayların sebebi olarak 8 kişiyi gösteriyor ve bu kişilere karşı dava açıyor. film, bu 8 sanığın 1969 yılında yapılan duruşmalarını anlatıyor.
filmin konusunun geçmişteki ve günümüzdeki birçok olayla benzerlik göstermesi nedeniyle bendeki etkisinin bir hayli fazla olduğunu belirtmek isterim. açıkçası filmi izlerken birçok kez sinirlendim ve filmi durdurup, devam etmek için sinirimin geçmesini bekledim. yapılanlar ve yaşananlar bana o kadar çok tanıdık geldi ki, karakterlerin ne düşündüklerini ve nasıl hissettiklerini çok iyi anladığımı söyleyebilirim. bence gayet güzel, başarılı, insanı düşünmeye ve sorgulamaya iten bir film olmuş. açıkçası ben çok beğendim ve herkese tavsiye ederim.
2016 ve 2018 yıllarında 2 filmi yayınlanan ve 2022 yılında da 3. filmi yayınlanacak olan film serisidir.
ilk filmin giriş ve gelişme kısımları çok iyi olmuş fakat final kısmını pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. filmin başlarında ana karakterimiz ve seri boyunca ona eşlik edeceğini düşündüğümüz karakterler yavaş yavaş ortaya çıkıyor, birkaç tane fantastik canavar gösterilerek tanıtılıyor ve ortada bir tane de ne olduğu bilinmeyen fakat herkesin yakalamaya uğraştığı bir gizemli yaratık var. herhalde bizim ana karakter yanındakilerle beraber bunun peşine düşüp yakalayacak diyoruz. öyle de oluyor ama bu aşamadan sonraki çoğu şey maalessef hayal kırıklığından ibaret. savaş sahneleri olmamış, bizim karakter talk no jutsu'dan başka bir halt yapamıyor, yanındaki herkes ezik gibi duruyor falan filan derken, beklentilerimiz bir anda dibe vuruyor ve "ulan meşhur canavar avcısı denilen adam bu mu?" diyoruz. e haliyle büyük bir hayal kırıklığı ile finali bekliyoruz. finali bir şekilde bağlıyorlar ama o da hayal kırıklığından ibaret. haa son sahne güzeldi. hafif bir duygusallaşma oldu. Ancak filmin son yarım saati genel olarak vasattı. bu yüzden de ilk filmin puanı 7.3, eğer finali daha farklı yapsalardı, puan olarak en az 8.5'lardan bahsediyor olurduk. peki ilk film kötü mü? hayır kötü değil, izlenir. Ancak çok fazla beklenti içinde olmamanızı söyleyebilirim.
ikinci filme gelecek olursak, ikinci film benim için genel olarak tam bir hayal kırıklığından ibaret... filmin ismi fantastik canavarlar, filmin ana karakteri fantastik canavarları yakalayan meşhur bir büyücü, ana karakter dünyayı dolaşıp fantastik canavaları keşfetme arzusuyla yanıp tutuşuyor fakat ikinci filmde neredeyse hiç fantastik canavar yok. seriyi fantastik canavar yakalamadan, büyücüler vs büyücülere hatta bir intikam savaşına çevirdiler. hatta ana karakter o kadar ezildi ki serinin hikayesi dumbledore vs grindelwald gibi bir hale geldi. yani filmin ismi ve ana karakteriyle hikayesi pek uyuşmamış. ikinci film kötü mü? değil. Ancak iyi de değil. ortalarda bir yerlerde fakat ilk filmle kıyaslayacak olursak ondan kötü olduğunu söyleyebilirim.
şimdi gelelim üçüncü filme... üçüncü film 2022'de çıkacak ama ikinci film yüzünden benim içimde seriyle ilgili hiçbir heyecan kalmadı diyebilirim. beklentilerim en dipte. filmin sonunu da az çok tahmin edebiliyorum. umarım beni yanıltırlar ve güzel bir film izleriz diyorum ama dediğim gibi bu saatten sonra seriden fazla bir şey beklemiyorum.
ilk filmin giriş ve gelişme kısımları çok iyi olmuş fakat final kısmını pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. filmin başlarında ana karakterimiz ve seri boyunca ona eşlik edeceğini düşündüğümüz karakterler yavaş yavaş ortaya çıkıyor, birkaç tane fantastik canavar gösterilerek tanıtılıyor ve ortada bir tane de ne olduğu bilinmeyen fakat herkesin yakalamaya uğraştığı bir gizemli yaratık var. herhalde bizim ana karakter yanındakilerle beraber bunun peşine düşüp yakalayacak diyoruz. öyle de oluyor ama bu aşamadan sonraki çoğu şey maalessef hayal kırıklığından ibaret. savaş sahneleri olmamış, bizim karakter talk no jutsu'dan başka bir halt yapamıyor, yanındaki herkes ezik gibi duruyor falan filan derken, beklentilerimiz bir anda dibe vuruyor ve "ulan meşhur canavar avcısı denilen adam bu mu?" diyoruz. e haliyle büyük bir hayal kırıklığı ile finali bekliyoruz. finali bir şekilde bağlıyorlar ama o da hayal kırıklığından ibaret. haa son sahne güzeldi. hafif bir duygusallaşma oldu. Ancak filmin son yarım saati genel olarak vasattı. bu yüzden de ilk filmin puanı 7.3, eğer finali daha farklı yapsalardı, puan olarak en az 8.5'lardan bahsediyor olurduk. peki ilk film kötü mü? hayır kötü değil, izlenir. Ancak çok fazla beklenti içinde olmamanızı söyleyebilirim.
ikinci filme gelecek olursak, ikinci film benim için genel olarak tam bir hayal kırıklığından ibaret... filmin ismi fantastik canavarlar, filmin ana karakteri fantastik canavarları yakalayan meşhur bir büyücü, ana karakter dünyayı dolaşıp fantastik canavaları keşfetme arzusuyla yanıp tutuşuyor fakat ikinci filmde neredeyse hiç fantastik canavar yok. seriyi fantastik canavar yakalamadan, büyücüler vs büyücülere hatta bir intikam savaşına çevirdiler. hatta ana karakter o kadar ezildi ki serinin hikayesi dumbledore vs grindelwald gibi bir hale geldi. yani filmin ismi ve ana karakteriyle hikayesi pek uyuşmamış. ikinci film kötü mü? değil. Ancak iyi de değil. ortalarda bir yerlerde fakat ilk filmle kıyaslayacak olursak ondan kötü olduğunu söyleyebilirim.
şimdi gelelim üçüncü filme... üçüncü film 2022'de çıkacak ama ikinci film yüzünden benim içimde seriyle ilgili hiçbir heyecan kalmadı diyebilirim. beklentilerim en dipte. filmin sonunu da az çok tahmin edebiliyorum. umarım beni yanıltırlar ve güzel bir film izleriz diyorum ama dediğim gibi bu saatten sonra seriden fazla bir şey beklemiyorum.
tuttu. bu konuda tarikat liderliğine oynayacağımı düşünüyorum asfghjk o yüzden kur de kuralım otta
alttaki kar yağsa da kar topu oynasak diye dua ediyor
alttaki kar yağsa da kar topu oynasak diye dua ediyor
başrollerini brad pitt ve morgan freeman'ın paylaştığı 1995 yapımı polisiye - gerilim türü filmdir. akıcıdır. sıkılmadan ve merakla bir çırpıda izleyeceğiniz ve sizleri bazı şeyleri düşünmeye yönlendirecek olan bir filmdir. hele finali çok çok iyidir. finalin ardından şaşkın ve anlamsız bakışlarla ekrana bakarken, aklınızda, şu sorur belirir; acaba ben olsaydım ne yapardım?
tüm dünyada insanların kripto para madenciliğine yönelmesiyle birlikte, piyasada ekran kartı bulmak neredeyse imkansız hale geldi. 3-4 ay evvele kadar sıfırı 1500-2000tl civarında fiyatlara satılan ekran kartlarına bugünlerde insanlar 4000-5000tl vermeye hazır hale geldiler fakat bu ekran kartları piyasada yok! hatta ikinci elleri bile yok.
kendi bilgisayarımın ekran kartından bahsedecek olursam. geçen sene 1500tl'ye aldım. 3 ay evvel 2800-3000tl bandında satıldığını gördüm. En son 6000-7000tl aralığında fiyatlarda satılmış ve şu an piyasada yok! bugün ekran kartımın başına bir şey gelse ve yeni ekran kartı almaya kalksam, piyasada satılan en uygun fiyatlı ekran kartı 20000tl civarı fiyatlarda satılıyor.
bu fiyatlar karşısında bir arkadaşımla beraber dünya piyasasını araştırdık ve dünya piyasasının da aynı durumda olduğunu gördük. amerika'da normalde 600 dolara satılan ekran kartları kara borsaya düşmüş ve 800-1000 dolar bandında satılmaya başlanmış. gerçi bizim ülke piyasasına bakınca adamların kara borsası bile insaflı ya neyse... amerika'da ekran kartları kara borsaya düşünce amerika haklı güney amerika ülkeleri ve çin'e dadanmışlar. e haliyle kısa sürede oraları da tüketmişler. amerika'daki bir arkadaşla iletişime geçtik. "şu an ben bile 1660ti kullanıyorum. piyasada ekran kartı bulmak adeta mucize" dedi.
sözün özü, ekran kartı piyasası bitik durumda. siz siz olun ekran kartınıza iyi bakın.
sonumuz hayır olsun....
kendi bilgisayarımın ekran kartından bahsedecek olursam. geçen sene 1500tl'ye aldım. 3 ay evvel 2800-3000tl bandında satıldığını gördüm. En son 6000-7000tl aralığında fiyatlarda satılmış ve şu an piyasada yok! bugün ekran kartımın başına bir şey gelse ve yeni ekran kartı almaya kalksam, piyasada satılan en uygun fiyatlı ekran kartı 20000tl civarı fiyatlarda satılıyor.
bu fiyatlar karşısında bir arkadaşımla beraber dünya piyasasını araştırdık ve dünya piyasasının da aynı durumda olduğunu gördük. amerika'da normalde 600 dolara satılan ekran kartları kara borsaya düşmüş ve 800-1000 dolar bandında satılmaya başlanmış. gerçi bizim ülke piyasasına bakınca adamların kara borsası bile insaflı ya neyse... amerika'da ekran kartları kara borsaya düşünce amerika haklı güney amerika ülkeleri ve çin'e dadanmışlar. e haliyle kısa sürede oraları da tüketmişler. amerika'daki bir arkadaşla iletişime geçtik. "şu an ben bile 1660ti kullanıyorum. piyasada ekran kartı bulmak adeta mucize" dedi.
sözün özü, ekran kartı piyasası bitik durumda. siz siz olun ekran kartınıza iyi bakın.
sonumuz hayır olsun....
pes mi, fifa mı?
street fighter mı, tekken mi?
L mi, kira mı?
anne mi, baba mı?
çay mı, kahve mi?
soruları gibi yıllardır insanların birbirlerine sordukları fakat insanların asla net bir cevap veremedikleri sorudur. bana soracak olursanız, bence net bir cevabı da yoktur. ikisinin de kendisine göre avantajları ve dezavantajları vardır. pes, fifa, street fighter gibi oyunlarda gamepad candır, kandır fakat fps oyunlarında da klavye + mouse ikilisinin eline kimse su dökemez. ikisini de denedim taraf seçemiyorum efenim :/
street fighter mı, tekken mi?
L mi, kira mı?
anne mi, baba mı?
çay mı, kahve mi?
soruları gibi yıllardır insanların birbirlerine sordukları fakat insanların asla net bir cevap veremedikleri sorudur. bana soracak olursanız, bence net bir cevabı da yoktur. ikisinin de kendisine göre avantajları ve dezavantajları vardır. pes, fifa, street fighter gibi oyunlarda gamepad candır, kandır fakat fps oyunlarında da klavye + mouse ikilisinin eline kimse su dökemez. ikisini de denedim taraf seçemiyorum efenim :/
yeni aldığım kablosuz gamepad'dir. hem bilgisayara hem de telefona bağlanarak kullanılması çok iyi bir avantajdır. görüntüsünün ve ele oturuşunun da gayet iyi olduğunu da belirtmek isterim. şimdilik her şey iyi gidiyor diyebilirim. hafta sonu boyunca uzun süre oynadıktan ve detaylı bir kullanımdan sonra buraya daha detaylı bir açıklama yazarım.
edit: yaklaşık 40 saat oyun oynamama rağmen, sadece 2 kez şarja taktım ve hızlı şarj özelliği sayesinde de hızlıca şarj oldu. yani hızlı şarj olan ve dolu batarya ile uzun süre oyun oynama imkanı sunan gamepad'dir de diyebiliriz. ele oturuşunun ve kullanımının da gayet rahat olduğunu belirtmek isterim. özetle maaşallah deyin de nazar olmasın :p
edit: yaklaşık 40 saat oyun oynamama rağmen, sadece 2 kez şarja taktım ve hızlı şarj özelliği sayesinde de hızlıca şarj oldu. yani hızlı şarj olan ve dolu batarya ile uzun süre oyun oynama imkanı sunan gamepad'dir de diyebiliriz. ele oturuşunun ve kullanımının da gayet rahat olduğunu belirtmek isterim. özetle maaşallah deyin de nazar olmasın :p
8 şubat pazar gecesi, tsi 02.00'da başlayacak ve nfl'in 55. şampiyonunu belirleyecek olan organizasyondur. şampiyonluk maçı Kansas City Chiefs ve Tampa Bay Buccaneers arasında oynanacaktır. metallica ve the weeknd'de organizyon gecesi stadyumda konser verecektir. Ayrıca coronavirüs'den dolayı tüm dünyada insanların eve kapanması sebebiyle bir kez daha izleyici rekoru kıracağını düşündüğüm organizasyondur.
edit: 31-9'luk skor ile tampa bay buccaneers'in şampiyonluğu ile sonuçlanmıştır. tom brady, 7. kez nfl şampiyonluğu yaşamış ve 5. kez mvp seçilerek, her iki alanda da bir kez daha tarihe geçmiştir.
maç özeti:
maça değinecek olursak, baştan sonra kadar bucs üstünlüğü ile oynandı. ilk çeyrek başa başa gibi gözüksede ikinci çeyrekten itibaren bucks ipleri eline aldı ve chiefs takımına kick dışında sayı vermedi. emeklilikten dönen gronk ve yılların tecrübesi brady ikilisi çok iyi iş çıkardı. ayrıca mahomes'a da yazık oldu. adam tek başına direndi resmen ama yetmedi. son olarak bucks savunmasına da değinmeden edemeyeceğim. baba siz insan mısınız? zırhlı titanı defansa koysak öyle savunma yapamazdı. helal olsun.
maç dışında diğer etkinliklere değinecek olursak, the weeknd ve metallica gösterileri güzeldi. özellikle the weeknd'in show'u bir hayli güzeldi. söylenenlere göre 7 milyon dolarlık bir gösteriymiş. güzel para :)
the weeknd gösterisi:
metallica gösterisi:
uaçkların geçişi ve cadillac'ın reklam filmi de güzeldi.
cadillac reklam filmi:
uçakların geçişi:
son olarak bizlere kaçak yayın aratmadan super bowl izleme zevkini veren s sport'a da teşekkür ederim.
edit: 31-9'luk skor ile tampa bay buccaneers'in şampiyonluğu ile sonuçlanmıştır. tom brady, 7. kez nfl şampiyonluğu yaşamış ve 5. kez mvp seçilerek, her iki alanda da bir kez daha tarihe geçmiştir.
maç özeti:
maça değinecek olursak, baştan sonra kadar bucs üstünlüğü ile oynandı. ilk çeyrek başa başa gibi gözüksede ikinci çeyrekten itibaren bucks ipleri eline aldı ve chiefs takımına kick dışında sayı vermedi. emeklilikten dönen gronk ve yılların tecrübesi brady ikilisi çok iyi iş çıkardı. ayrıca mahomes'a da yazık oldu. adam tek başına direndi resmen ama yetmedi. son olarak bucks savunmasına da değinmeden edemeyeceğim. baba siz insan mısınız? zırhlı titanı defansa koysak öyle savunma yapamazdı. helal olsun.
maç dışında diğer etkinliklere değinecek olursak, the weeknd ve metallica gösterileri güzeldi. özellikle the weeknd'in show'u bir hayli güzeldi. söylenenlere göre 7 milyon dolarlık bir gösteriymiş. güzel para :)
the weeknd gösterisi:
metallica gösterisi:
uaçkların geçişi ve cadillac'ın reklam filmi de güzeldi.
cadillac reklam filmi:
uçakların geçişi:
son olarak bizlere kaçak yayın aratmadan super bowl izleme zevkini veren s sport'a da teşekkür ederim.
fansublar hak ettikleri saygıyı görmüyor demelerine rağmen fansublara hak ettikleri saygıyı göstermeyen fansub üyeleri

başlık tam istediğim gibi olmadı ama hemen hemen anlatmak istediğim durum budur.
bugün çoğu fansub'ın üyeleriyle konuştuğunuzda, okuyucuların ve izleyicilerin kendilerine hak ettikleri saygıyı göstermediklerini, insanların sıradan tüketici haline geldiğini, anlayışsız olduklarını vs. söyleyeceklerdir. Yani çoğu birçok sorundan bahseder ve çoğu da bu sorunları sık sık dile getirirler. En sık dile getirilen sorunlar ise şüphesiz ki, izleyicilerin ve okuyucuların yorum yapmaması, insanların fansubların sitelerine giriş yapmaması ve onlar çeviriyor olmasına rağmen serilerinin onların sitesinden değil de farklı platformlardan okunuyor ya da izleniyor olmasıdır.
Birçok fansub üyesinden, "x mangayı biz çeviriyoruz fakat bizim sitedeki okunma sayısı manga tr'deki okunma sayısının yarısı kadar olmuyor" ya da "x animeyi en kaliteli ve en düzgün biz çeviriyoruz ama herkes türkanime tv'de ilk yayınlayandan izliyor" gibi serzenişleri bolca duyarsınız. Ancak tüm bunlara rağmen, bugün herhangi bir fansub'ın üyelerine, "animeleri nereden izliyorsunuz?" diye sorduğunuzda, size %90 ihtimalle türkanime tv, anizm, netflix veya tranimeizle gibi sitelerinden birisini, "mangaları nereden okuyorsunuz?" diye sorarsanız da %90 ihtimalle manga tr ya da seri manga sitelerinden birisini söyleyeceklerdir.
Eee.. burada sizce de bir sıkıntı yok mu? Sizce de kendi dedikleriyle çelişmyorlar mı? Cevabın net olduğunu düşünüyorum.
Mesela yıllardır hem anime hem de manga çevirisi yapan bir fansub yetkilisi, animeleri anizm'den izliyor, mangaları ise seri manga'dan okuyor fakat aynı kişi izleyicilerden ve okuyuculardan saygı görmediğinden, sitelerine çok az kişinin girdiğinden ve hemen hemen kimsenin yorum yapmadığından yakınıyor.
Başka bir fansub'ın yetkilisi, güncel serileri kendi sitesinden önce türkanime tv'ye yüklüyor, hatta bazen sadece türkanime tv'ye yüklüyor ama izleyicilerin kendi sitesine girmediğinden ve kimsenin sitede yorum yapmadığından yakınıyor.
Ortak manga çevirmelerine rağmen, bölümün kapağındaki çevirenler kısmına, diğer fansub'ın adını yanlış yazan ve bunu öğrenmesine rağmen hala düzeltmeyen fansub yetkilisi var.
Manga çeviri ekiplerinin çoğunun üyeleri güncel animeleri türkanime tv'den ve ilk yayınlayan fansub'ın çevirisi ile izliyor, mangaları ise manga tr'de ne zaman yayınlanırsa o zaman okuyor fakat hepsi izleyicilerin ve okuyucuların kendi sitelerine girmediğinden yakınıyor.
Çoğu fansub üyesi, diğer fansubların çevirilerini okuyor ve/veya izliyorlar fakat yorum ya da eleştiri yapmıyor, çeviren ekibe bir teşekkür dahi etmiyorlar. Ancak diğer okuyucu ve izleyicilerden yorum ve destek bekliyorlar.
Başka fansubların çevirilerini, kendi çevirileriymiş gibi yayınlayan ve yakalanmalarına rağmen çaldıklarını yalanlayan fansublar var.
"Çevirmenler saygı görmüyor", "çeviriye ilk başladığım zamanlar benim de çok hatam oluyordu" gibi ifadeler kullanmasına rağmen, sırf kendisiyle aynı seriyi çeviriyor diye, diğer fansub'ın çevirmenine hakaret eden, sürekli kusurunu arayan ve onu toplum içinde rencide etmeye çalışan fansub yetkilisi var.
Okuduğu ya da izlediği seriyi çeviren fansub'ın adını bilmeyen fansub üyeleri var.
Buralar daha uzar gider...
Sözün özü tüm fansublar ve fansub üyeleri saygı ve anlayış görmek istiyor ama çoğu fansub ve fansub üyesi diğer fansublara saygı ve anlayış göstermiyor, "Hep bana, hep bana" demekten başka bir şey de yapmıyorlar. Ancak iş dert anlatmaya gelince, bu kişiler herkesten daha çok yakınıyorlar.
Şimdi size soruyorum. Bu okuduklarınızdan sonra sizce de fansubların en büyük düşmanları yine fansublar değil mi?
bugün çoğu fansub'ın üyeleriyle konuştuğunuzda, okuyucuların ve izleyicilerin kendilerine hak ettikleri saygıyı göstermediklerini, insanların sıradan tüketici haline geldiğini, anlayışsız olduklarını vs. söyleyeceklerdir. Yani çoğu birçok sorundan bahseder ve çoğu da bu sorunları sık sık dile getirirler. En sık dile getirilen sorunlar ise şüphesiz ki, izleyicilerin ve okuyucuların yorum yapmaması, insanların fansubların sitelerine giriş yapmaması ve onlar çeviriyor olmasına rağmen serilerinin onların sitesinden değil de farklı platformlardan okunuyor ya da izleniyor olmasıdır.
Birçok fansub üyesinden, "x mangayı biz çeviriyoruz fakat bizim sitedeki okunma sayısı manga tr'deki okunma sayısının yarısı kadar olmuyor" ya da "x animeyi en kaliteli ve en düzgün biz çeviriyoruz ama herkes türkanime tv'de ilk yayınlayandan izliyor" gibi serzenişleri bolca duyarsınız. Ancak tüm bunlara rağmen, bugün herhangi bir fansub'ın üyelerine, "animeleri nereden izliyorsunuz?" diye sorduğunuzda, size %90 ihtimalle türkanime tv, anizm, netflix veya tranimeizle gibi sitelerinden birisini, "mangaları nereden okuyorsunuz?" diye sorarsanız da %90 ihtimalle manga tr ya da seri manga sitelerinden birisini söyleyeceklerdir.
Eee.. burada sizce de bir sıkıntı yok mu? Sizce de kendi dedikleriyle çelişmyorlar mı? Cevabın net olduğunu düşünüyorum.
Mesela yıllardır hem anime hem de manga çevirisi yapan bir fansub yetkilisi, animeleri anizm'den izliyor, mangaları ise seri manga'dan okuyor fakat aynı kişi izleyicilerden ve okuyuculardan saygı görmediğinden, sitelerine çok az kişinin girdiğinden ve hemen hemen kimsenin yorum yapmadığından yakınıyor.
Başka bir fansub'ın yetkilisi, güncel serileri kendi sitesinden önce türkanime tv'ye yüklüyor, hatta bazen sadece türkanime tv'ye yüklüyor ama izleyicilerin kendi sitesine girmediğinden ve kimsenin sitede yorum yapmadığından yakınıyor.
Ortak manga çevirmelerine rağmen, bölümün kapağındaki çevirenler kısmına, diğer fansub'ın adını yanlış yazan ve bunu öğrenmesine rağmen hala düzeltmeyen fansub yetkilisi var.
Manga çeviri ekiplerinin çoğunun üyeleri güncel animeleri türkanime tv'den ve ilk yayınlayan fansub'ın çevirisi ile izliyor, mangaları ise manga tr'de ne zaman yayınlanırsa o zaman okuyor fakat hepsi izleyicilerin ve okuyucuların kendi sitelerine girmediğinden yakınıyor.
Çoğu fansub üyesi, diğer fansubların çevirilerini okuyor ve/veya izliyorlar fakat yorum ya da eleştiri yapmıyor, çeviren ekibe bir teşekkür dahi etmiyorlar. Ancak diğer okuyucu ve izleyicilerden yorum ve destek bekliyorlar.
Başka fansubların çevirilerini, kendi çevirileriymiş gibi yayınlayan ve yakalanmalarına rağmen çaldıklarını yalanlayan fansublar var.
"Çevirmenler saygı görmüyor", "çeviriye ilk başladığım zamanlar benim de çok hatam oluyordu" gibi ifadeler kullanmasına rağmen, sırf kendisiyle aynı seriyi çeviriyor diye, diğer fansub'ın çevirmenine hakaret eden, sürekli kusurunu arayan ve onu toplum içinde rencide etmeye çalışan fansub yetkilisi var.
Okuduğu ya da izlediği seriyi çeviren fansub'ın adını bilmeyen fansub üyeleri var.
Buralar daha uzar gider...
Sözün özü tüm fansublar ve fansub üyeleri saygı ve anlayış görmek istiyor ama çoğu fansub ve fansub üyesi diğer fansublara saygı ve anlayış göstermiyor, "Hep bana, hep bana" demekten başka bir şey de yapmıyorlar. Ancak iş dert anlatmaya gelince, bu kişiler herkesten daha çok yakınıyorlar.
Şimdi size soruyorum. Bu okuduklarınızdan sonra sizce de fansubların en büyük düşmanları yine fansublar değil mi?
çok mantıklı bir harekettir. zira bu söylem yasak olmasa, izleyicilerin büyük bir çoğunluğu, her bölümden sonra, "yeni bölüm ne zaman gelir" diye zırlayacaklardır. Bu kural sayesinde boş muhabbetlerin ve gereksiz soruların önüne de geçmiş olmaktadırlar.
Ancak bu kuralın hatalı bir yanı da mevcuttur. Bu kural, hiçbir açıklama yapılmaksızın, güncel bir seride, 3-5 hafta yeni bölüm yayınlamayan fansub'ın yetkililerine de bu sorunun sorulmasını yasaklamaktadır. Birçok fansub'da bu kuralın arkasına sığınarak, hiçbir açıklama yapmaksızın uzun süreler bölüm yayınlamamaktadır. Özellikle manga fansublarında, anime fansublarına göre bu durumla daha sık karşılaşılmaktadır.
Sözün özü doğru kullanıldığında fansub yetkililerini rahatlatan ve boş muhabbetleri engelleyen bir kuralken, çakallığa vurulduğunda izleyicilerin ve okuyucuların aptal yerine konmasına neden olur.
Ancak bu kuralın hatalı bir yanı da mevcuttur. Bu kural, hiçbir açıklama yapılmaksızın, güncel bir seride, 3-5 hafta yeni bölüm yayınlamayan fansub'ın yetkililerine de bu sorunun sorulmasını yasaklamaktadır. Birçok fansub'da bu kuralın arkasına sığınarak, hiçbir açıklama yapmaksızın uzun süreler bölüm yayınlamamaktadır. Özellikle manga fansublarında, anime fansublarına göre bu durumla daha sık karşılaşılmaktadır.
Sözün özü doğru kullanıldığında fansub yetkililerini rahatlatan ve boş muhabbetleri engelleyen bir kuralken, çakallığa vurulduğunda izleyicilerin ve okuyucuların aptal yerine konmasına neden olur.
bu gece saatlerinde, elraen'in Top Beauty World 2020 listesindeki kadınlar hakkında yaptığı yorumunu, editleyerek piyasaya süren kişiler yüzünden, elraen korecanlardan linç yedi. #Elraenözürdile diye bir de tag açan korecanlar, elraen'e ilk başta ırkçı dediler ve hakkında hakaret içeren bir yığın tweet attılar. daha sonra baktılar ki açılan tag tt oldu. linçlemeye devam ettiler ama tweetlerine #bts ve #kpop etiketlerini de eklemeye başladılar. İlk başta birçok insan, "noluyoruz lan?", "bu yazılanlar gerçek mi?" gibi tepkiler versede, tweetlere bu etiketlerin de eklenmesiyle birlikte anladılar ki, bunlar mal. işte asıl olaylar o zaman başladı. bir anda işler tersine döndü ve korecanlar linçleyen tarafken, linçlenen taraf oldular. sonra da her ergen korecan gibi hızlı bir şekilde bu konuda attıkları birçok tweet'i sildiler ve olay hiç yaşanmamış gibi davranarak, sıcak yataklarına yattılar ve uyudular.
yaoicilerin ve korecanların linçleme alışkanlığı başlığında da bahsettiğim ve hepimizin de bildiği gibi, korecanlara rahat batınca hemen linçleyecek birilerini ararlar. aslında bu gece de olan buydu.
yaoicilerin ve korecanların linçleme alışkanlığı başlığında da bahsettiğim ve hepimizin de bildiği gibi, korecanlara rahat batınca hemen linçleyecek birilerini ararlar. aslında bu gece de olan buydu.
birçok fansub ve çeviri ekibinin ihtiyaç duyduğu fakat çoğunda bulunmayan görevlidir.
tanımı: yazılı bir metni, dil bilgisi, imla kuralları ve anlam bütünlüğü bakımından inceleyerek, metnin eksikliklerini ve hatalarını düzelten kişidir.
tanımı: yazılı bir metni, dil bilgisi, imla kuralları ve anlam bütünlüğü bakımından inceleyerek, metnin eksikliklerini ve hatalarını düzelten kişidir.