cyborg

boyblue
sibernetik harikası bir buluş, hatta sibernetiğin kutsal amacı. organik bir vücudun adaptasyonları, sorunsuz işleme kabiliyeti ve üstün tepki kabiliyeti + metal vücudun verdiği dayanıklılık ve ekstra güç avantajlarını harika şekilde, yan etkisiz olarak birleştirdiğimiz takdirde var olabilecek; birey-eşya arasında sıkışıp kalmış varlıklar. ileride bunlar var olursa hukuk sistemleri, bilgisayar bilimi, sosyoloji ve biyoloji gibi çoğu bilim kategorisi baştan yazılmaya başlanır, bir süre boyunca da becerilemez.

böyle bayağı anime karakteri var ama haklarında yazmak metal gear rising revengeance oyununu tekrar açıp oynayınca aklıma geldi (ayrıca one punch man'deki genos da unutulmamalı, ama cyborg dediğin raiden'dır be abi :d).

bu cyborg'lar 12 yaşındaki küçük erkek kardeşlerimizin fantezilerini süslemekten çok sci-fi'ın üvey evlat muamelesi yaptığı bir konuydu aslında. çoğu zaman kötü adamdı bunlar, çünkü beyinleri 'bilgisayarlaştırılmış'tı ve kötü adam abuzettin abi bir tuşla bunlara "hikayenin kahramanlarını öldür" komutu verebilirdi. bu yüzden bilimkurgu erbabı dizi-film-çizgifilm sahnelerinde hep bunlara sopayı vermişlerdi geçmişte.

tabii ki o sırada iyi cyborglar vardı çünkü bilgisayarlaştırılmış beyinler neden büyük hayallerle girdiği taşra üniversitesinde bilgisayar mühendisliği okumuş, mahallemizin bilgisayarcısı ve oyun cdcisi gizli kahraman ekrem abi'nin kontrolünde olmasındı ki? ana karakteri cyborg olan filmler falan da çok vardı aslında, çünkü cyborg kahraman kötü adam karizmasını hâlâ üzerinde taşıyordu ve çok sayıda figüranı sahnede yorulmadan dövebilirdi, hem de lazerlerle, buz ışınıyla, demir yumruklarla... çok fazla özel efekt bütçesi harcanırdı ama iyi de gişe yapardı yani. yaptı da.

japonlar cyborglarla bayağı ilgilendi ama bilimkurgu kültürü olarak çok da örneğini hatırlayamıyorum. kısa bir araştırma sonucu anlatılacak çok şey bulunabileceğimden eminim, fakat ben bu entry'i vize sonrası dönem denilen gizemli ama "rahat olacak inş." dediğim döneme bırakıyorum.

can sıkıntısından irili ufaklı espriler bırakmış olabilirim, şakalar komiklikler için affola. pek komedi havası değil işte can sıkıntısı, insan öyle espriler yapmaya kasıyor.