ihsan oktay anar'ın ilk ve en bilinen kitabıdır. bilinen dediğimden kasıt herkes duymuştur ama okuyan sayısı o kadar da çok değildir. puslu kitalar atlasını okuyalı 2 yıl oldu ve o günden sonra biri benden kitap tavsiyesi istese verdiğim ilk yanıt hep bu kitabın ismi olmuştur. eserde gerek üslup olsun gerekse konu, insanı sıkmayacak cinstendir ama bu kitabın kolay okunacağının garantisi da değildir. çünkü anlatımda zamanın osmanlısının saraylı ve mahalli ağzı kullanılır ki bu da anlayamadığımız bir sürü kelime olmasına neden olmaktadır ama merak etmeyin kitabın büyüsünden olsa gerek çok fazla takılmıyorsunuz kelimelere.
puslu kıtalar atlası ve ihsan hocanın yazdığı diğer kitapların tarzı bana hep dark fantasy gelmiştir. bunun nedeni ise gerçek ile olağanüstülüklerin iç içe girmiş olmasıdır. fakat bu olağanüstülük okuyucunun gözüne çok fazla sokulmadığı ve yine gerçekçi temellere oturtulduğu için benim gözümde bu kategoridedir. bu türe yabancı edebiyattan örnek ise "a song of ice and fire(buz ve ateşin şarkısı bilinen ismiyle taht oyunları)"dır. ayrıca çağdaş türk edebiyatında bu türde puslu kıtalar atlası kadar iyi bir eser yoktur. hatta yazarın diğer eserlerini görmezden gelirsek türk edebiyatındaki bu türde yazılmış en iyi kitaptır denilebilir(gerisini siz hesaplayın artık).
not: kitabı, kitap okuma alışkanlığı olmayan arkadaşlarımdan tutun da kitap okumada master degree yapanlara kadar birçoklarına tavsiye etmişimdir. daha olumsuz tepki aldığım bir insan evladı olmadı. bunu da şöyle ufaktan iliştireyim.
puslu kıtalar atlası
benim de bu yıl okuduğum ve bayıldığım roman. ihsan oktay anar, kitabın her bir cümlesi için ayrı bir kitap okumuş gibi belli dolu dolu ama mütevazi de. öyle bir kurgusu var ki en sonunda kitabın baştan sona karşılıklı koyulmuş bir ayna gibi bir birinin içinde, sonsuz, biraz karanlık, mistik ama nedense gerçek hissine kapılıyorsunuz. daha ne diyebilirim bilmiyorum okuyun ottalar!