yalnız olmak ve yalnız hissetmek

hikari hikari
yalnız olmak; çevrenizde konuşacak kimsenin olmaması, kimseniz olmadığı için yalnız olmaktır.

yalnız hissetmek ise; çevrenizde pek çok arkadaşınız, aileniz olmasına rağmen hiçbirinin sizi dinlememesidir. istediğiniz şekilde dinlememesidir. çünkü yalnız hissetmek, bir fikri olduğu zaman bunu anlatacak birisini değil, anlayacak birisini bulamamaktır...
nemurenai aru
alışkanlıktır, kendi kendinize de idare edebildiğinizi görünce birisin3 ihtiyaç duymazsınız. daha doğrusu ihtiyaç görmekten ziyade gerekli görmezsiniz. bir gün birisi nasıl olsa sizi bulacak...
senji kyomasa
yalnız olmak genelde avantajlıdır, kendine istediğin gibi zaman ayırırsın, sadece kendine karşı sorumluluk hissedersin bir şeyleri yapmak için daha fazla vaktin olur. gün içinde yalnız olup kendime zaman ayırmak çok sevdiğim bir olaydır. ancak @2 nin de dediği gibi yalnız hissetmek kötüdür. çünkü yalnız olduğunda bu bir seçimdir istediğinde kalabalığa karışabileceğinin farkındasındır ancak yalnız hissettiğinde kimsen yokmuş gibi gelir kimsenin sana yardımı dokunmazmış gibi gelir ki bu durum seni umutsuzluğa sürükler.
lynettebhelliom
ikisi de olmak istediğim zamanlar oluyor, bazen insanlardan, sürekli ilgiden sıkılıp sadece kendine zaman ayırmak istiyorsun, bazen de farklı olan, anlaşılamayan, derin, gizemli, özel şahıs, öteki... bunun sonucu olarak ikisi de olduğum ve kendi seçimim olmasına hatta bunun için özellikle bariz bir çaba sarfetmeme rağmen bundan rahatsızlık duyacak raddeye geldiğim zamanlar da oluyor. çünkü bir konuda desteğe ihtiyacın oluyor, birilerinin yanında olmasına ihtiyacın oluyor ve hepsini etrafından kasıtlı olarak uzaklaştırdığın için aradığında kimseyi bulamıyorsun ve insanları etrafından uzaklaştırma kararını verirken ne düşündüğün bir anda önemsizleşiyor ve etrafında insanların olduğu günlerine, etrafında insanlar olan kişilere gıptayla bakar hale geliyorsun. bazen de bunu telafi etmek için etrafınıza birçok insan topluyor ve onlara kendinizi anlatıyorsunuz çünkü size destek olabileceklerini, sizi anlayabileceklerini, sizin elinizden tutabileceklerini düşünüyorsunuz. ama anlamıyorlar. hatta tam tersine size arkadaş dedikleri ve değer verdiklerini söyledikleri halde sizi hassas olduğunuz bariz olan hatta sorunun kaynağı olan yaptığınız hatalar yüzünden fütursuzca hatta acımasızca yargılıyorlar, suçluyorlar. bu da acı veriyor. sonra kendin ettin kendin buldun oluyorsun o yüzden üzülmeye de hakkın olmuyor. sonra ders alıp insanlara daha çok değer vermeye daha vefalı davranmaya başlıyorsun, daha çok alttan almaya başlıyorsun. bir müddet sonra gerçekten hem seni anlayan, hem de ilgilenen eden bir sürü insan biriktiriyorsun yine ve tekrar başa dönüyoruz böylece, öyle sonsuz bir döngü.

5 yıl sonra edit: vay be neler yazmış... geçerli hala çoğunlukla ama bir tek alttan alıp değer verip vefalı davranınca da insanlar birikmiyor artık. tam tersine süistimal edip kullanmaya, ipleri eline almaya çalışıyorlar. hmm o zamanlar daha naifmiş insanlar ve arkadaşlıktan söz edilebiliyormuş demek. Ya da belki ben o zamanlar öyle görüyordum en azından.. Hoş bana müstehaktır belki :D ama artık yalnız olmayabilmek için kötü olmaktan ya da oyun çevirmekten ya da kötü davranılıp göz yummaktan başka çarem yokmuş gibi hissediyorum bazen ve bu çaresizlik biraz üzücü :( hayat niye böyle olmak zorunda acaba
boyblue
herkesin aksine bu durumu tercihi olmadan yaşayanlar da vardır.
işin kötüsü bu duruma biraz da hata katkısının bulunduğunu düşünen insan sadece ve sadece pişmandır. ikinci bir sıfat kabul edemez kendisine.