confessions

axsyv

➤ - birinci nesil otta

  1. toplam giri 105
  2. takipçi 0
  3. puan 805

death note'u siz bulsanız

axsyv
kullanırsam çarpılırım diye korkup çöpe atardım veya yok ederdim, sonra da televizyonda suçlu birilerini görünce "keşke defteri atmasaydım" diye pişman olurdum ama geri alabilsem de yazamazdım çünkü belki sonradan tövbe eder o kişi? gördüğünüz üzere benden kira çıkmaz efendim.

sekai ichi hatsukoi

axsyv
bu seri şimdiye kadar okuduğum en romantik serilerden biri olabilir. birkaç haftadır düşünüyorum daha romantiği var mıydı diye hatırlamaya çalışıyorum ama aklıma gelmiyor. bir de, yaoi okuduğumda genelde pişman olurum ama bundan hiç pişman olmadım. takano ve onodera, kalpkalpkalpkalp

super lovers

axsyv
animesini izlemedim, sekai ichi ve junjou'daki gibi çoğu sahnenin kesileceğini ve yaoi'den ziyade shounen ai bir anime olduğunu tahmin ediyorum. manga hakkında konuşacağım.

öyle garip bir kurgu var ki, hikayeden keyif alabilmek için kafanızda hiçbir kural veya norm olmaması gerekiyor. yani kan bağı olmasa da iki "kardeş"in romantik ilişki yaşayabileceğine" katlanmanız" gerekiyor. bu belki japonlar için daha kolaydır, zaten üvey kardeşle aşk filan iğrenç olaylar nasıl oluyorsa japon yapımlarında kendine yer bulabiliyor, ilk kimin aklına geldiyse allah ıslah etsin şimdi küfretmek istemiyorum. üstelik mangaka hikayedeki bu iğrenç detayın önemli bi sorun olduğunun farkında. hikayede birçok kez karakterlerin ağzından sorgulamalar yapıldığını görüyoruz ama bi fikre veya çözüme bağlamadan hemen işe girişiyorlar sorgulama yarım kalıyor. hatırladıkça sinirleniyorum.

yapımın animeseverler arasında çok tartışılmasının bir diğer önemli sebebi de iki ana karakter arasındaki yaş farkı ve özellikle ren'in yaşı. 9 yıllık yaş farkı 50lerindeki bir çift için hiç önemli değildir belki ve hatta 20-29 yaşlarında bile çok sorun olmayabilirken birinin 14 diğerinin 23 olması fazlasıyla büyük bir sorun. hikayenin başında 8-17 yaş durumunu görmezden gelmeyi tercih ediyorum çünkü oradaki duygu daha çok abi-evcilleştirilecek kurt ilişkisi gibiydi ama orada da öpmekten geri kalmadı allah ıslah etsin bakın her sinirlendiğimde beddua veya küfür etmek yerine bunu diyorum iyi sabır gösteriyorum. haru'nun o dönemde gerçekten başka niyeti olmadığını düşünüyorum ama neden öpüyorsun öyle yani mangaka da yabancı yabancı deyip istediğini yaptırıyor ben hiçbir dizide öpüşen kardeşler görmedim. neyse, böyle garip saçma sapan durumlar var. güya diğer kardeşler ile haruko tepki gösteriyorlar gibi, yalan, öyle kıytırık tepki olmaz, bi yumrukla bırakılmaz.

bunlar dışında, hikaye haru'nun, ikizlerin, harukonun ve ren'in bireysel hikayelerine odaklıyken güzel bir akışı vardı ama bir noktadan sonra onlar bitince anlamsız şeylere kaydı, hatta bi bölüm gizem filan oluşturmaya çalıştılar da olmadı bence. başka neler var hmmm. haru'nun takıklığı sıkıcı, ren'in gariplikleri güzel ama her şeyi oturma organıyla anlaması bi noktadan sonra sıkıyor, yeni gelen karakterler hikayeye tam oturmuyor fazla geliyor falan filan ohooo destan yazmışız.

daha iyi olabilirmiş. "şefkat", "koruma duygusu" ve "aşk"ı birleştirmek için illa iki karakteri 9 yıl yaş farkı olan üvey kardeşler yapmaya gerek yoktu bence. yapımı sadece bir noktada, başarılı değil de, ustalıklı buldum: okurken insanı "bunlar yanlış bir şey yapıyor" diye rahatsız etmiyor. yani okurken rahatsız oluyorsunuz ama yapım daha da vurgulamıyor. bunca yanlış şeyi vurgulamadan nasıl akıcı bir şekilde yazılabildiği ilginç bi durum bence.

okumaya değer mi? bol sarılmalı ve semenin aşırı ilgili ve korumacı olduğu bi seri okumak istiyorsanız, yargılarınızı sonra geri almak üzere bi kenara bırakabilecekseniz, çok büyük beklentiye girmeden okunabilecek bir seri. "aşırı" denilebilecek çizimlerin olmaması, sanırım yalnızca bir tane vardı, bir süre sonra da hiç gösterilmemesi iyi bir şey. bu seri için iyi demek hoşuma gitmiyor.

akatsuki no yona

axsyv
mangasını bir solukta ama aslında dolu dolu iki günde bitirdiğim seri. okunması kolay, hiç sıkmıyor. öyle çok gizemli şeyler, hikayede gözükmeyen ama arkaplanda gelişen ek olaylar filan yok o yüzden kafamı yormadı, iyi oldu. gönül rahatlığıyla tavsiye edilebilecek bir seri.

yona'nın bir türlü hak'ın duygularını fark edememesi güzel. romantizm sınırlı ve tadında kalıyor. soo won'un sıradan bir kötü adam değil de aslında ülkeye baya baya iyi bi yönetici olması ters köşeye yatıran bir durum. ejderhaların birbirleriyle ilişkileri çok sevimli. dört ejderha ve yona'nın ilişkileri ne kadar sevimli olursa olsun, hak olmadan eksik kalıyorlar gibi. yoon'u gözüm aramıyor ama hak'ı arıyor. üstelik hak'a 2 kez "üstünde ölüm kokusu var" denilmesi iyice sinirimi bozdu. hatırlayınca yine sinirlendim uzun cümleler kuramaz oldum neyse. bu kadar.

sukitte ii na yo

axsyv
müzikleriyle, arada çıkan gökyüzü, elektrik direği, kuşlar gibi sahneleriyle filan baya güzel bir anime. estetik bir zevki var, ilginç.

neyse daha fazla dayanamayacağım. sekizinci bölümü izledim ve çok gaza geldim hemen yazmam lazım. çok romantikler birbirlerine güveniyorlar filan iyi hoş da sonuçta shoujo, illa ki yanlış anlamalar, ayrılıklar filan olucak. neyse, spoiler aşağıda.

sekizinci bölümün başında mei'nin içinden söylediklerine eridim ya eridim resmen. onları sesli söylesen bence yamato da eriyecekti ama neyse. bi de şu ilk isimle hitap etmenin yakınlığı, sıcaklığı çok değişik bişey, farklı bir havası var.

yamato, salaksın olum.

bölümün sonunda bileklik dağıldı ben de dağıldım. anılar filan. yamato geldi hontoni gome, ski mki bişeyler dedi boncuk topladı, mei de topladı, ben de onlarla beraber ağladım. ağlayın lan, mei, yamato. inci inci ağlıyonuz yüzünüz titriyo filan estetiksiniz en azından. ben kıpkırmızı oldum ağlarken. ama bileklik boncuk filan çok romantik.


eridim ya eridim bittim. romantik animeleri çok seviyorum.

ookami shoujo to kuro ouji

axsyv

shinohara erika adında bi kızımız var, arkadaşlarının sevgilileri var ama kızımızın yok, arkadaşlarına özendiğinden sevgilisi varmış gibi konuşuyor, yalanlar atıyor filan. bir gün arkadaşları "sevgili var diyorsun ama hiç göremedik, resmi filan yok mu, yalan mı atıyor bize" tarzında bişeyler diyorlar, o da gidip sokakta hiç tanımadığı bi yakışıklının fotoğrafını çekip ertesi gün arkadaşlarına gösteriyor. meğer çocuk okulun prenslerinden sata kyouya'ymış! erika ne yapacağını bilemiyor, yalanı ortaya çıkmasın diye gidiyor çocuğa, sevgili rolü yapmasını istiyor. çocuk kabul ediyor ama karşılığında kızdan köpeği olmasını istiyor.

erika'nın salaklıkları elbette bir shoujo klişesi olarak seride yer alıyor ama genel olarak içtenliği, duygusallığı, sevimliliği ile kendini sevdiriyor. ki çok az heroine bu özellikleriyle kendini bana sevdirmiştir, bunu da belirteyim.

kyouya'nın dehşetli kişiliği, gerçek bir bishounen oluşu, buz gibi soğuk ama bazen beklenmedik derece tatlı tavırları insanın hoşuna gidiyor. mükemmel olmasa da sevilebilecek bir adam bence. bir noktadan sonra zaten anlamaya başlıyorsunuz kyouya'yı.

neyse daha fazla uzatmayayım ilgilenenler bi bakar. çok etkileyici bir manga değil ama karakterler benim gibi düşünüp "ben olsaydım şöyle yapardım" dediğim şeyleri yaptığı için çok ısındığımı söyleyebilirim. öyle.

not: manganın adı kurt kız ve kara prens demek.

mabushi majo

axsyv
çılgınlar gibi çeviren manga çeviri grubu. popüler serilerden skip beat, kaichou wa maid-sama, dengeki daisy, black bird, sekai ichi hatsukoi ve daha bir sürüsünü çeviriyorlar. birçok çeviri grubuna göre kalabalık bir ekipleri var.

bokura wa minna kawaisou

axsyv
"ev" hissettiren anime. evi çok özlediğim, hayattan ciddi anlamda yorulduğum, yalnız hissettiğim bir dönemde izlemiştim ve sanki eve gitmişim gibi sıcacık, şefkat dolu hissettirmişti bana, endingte de o hissi anlatıyor zaten. aslında buraya uzuuuun bir entry yazmıştım ama gönderirken silindiği için bir daha aynı uzunlukta yazmaya hevesim kalmadı yani kısa keseceğim biraz. seri çook tatlıdır, derdinizi tasanızı unutturur, başınızı okşar, sarılır, gözyaşınızı siler, yüzünüzü güldürür. mangası da çok iyidir hatta mangası daha romantik ve daha komiktir, devam ediyor en son 66. bölüm çıktı. tek cümleyle özetlemem gerekirse, "hayatımın geri kalanı bokura wa minna kawaisou gibi bir anime aramakla geçecek". benden bu kadar.

fujoshi

axsyv
yaoi seven kadın otaku. tabi bu kadarla sınırlı değil.

otakuların bir alt dalı olmakla beraber bir otakunun kolay kolay anlayamayacağı bir zihin yapısına sahiptir fujoshiler. homoseksüelliğe yönelik bir sevgi oluşur zamanla, kendi heteroseksüel olsa bile iki erkeğin arasındaki romantizm onun için bir duygu patlamasıdır. yan yana duran iki erkeği birkaç dakika izleyip hangisinin seme hangisinin uke olacağını tahmin eder, bu sırada o iki erkek beşiktaşın bu sezon hangi transferleri yapacağını konuşuyordur masum masum. "olur mu lan öyle şey?" der biri ötekine vurarak, vurulan kişi kızar, fujoshinin ağzının suyu akar. aynı manzarada sizin gördüğünüzle onun gördüğü çok farklıdır.

zoro'yla sanji'yi şipler, aizen'le ichigo'yu, l'le light'ı, ya da ne bileyim, herhangi iki erkeği... hele birbirinden nefret eden erkekleri şiplemeye bayılırlar. çok farklı ve yoğun bir romantizm oluyormuş. dedim ya, anlaması zor.

ağır bir fujoshi bloguna rastladım, bir sürü hafif fujoshi tweeti okudum ve bunları yazdım. erkekler kendilerini kollasın, etrafına iyi baksın. bir halı saha maçında çarpıştığınız rakip takım stoperiyle şiplenebilirsiniz.

tokyo ghoul re

axsyv
tokyo ghoul'un mangasının devam mangası*. sequel filan diyorlar ama bildiğin devamı. sasaki haise ana karakter olarak karşımıza çıkıyor. mado akira'yla birlikte çalışıyorlar ve haise'nin eğitmesi gereken dört quinx var. ccg "yarı-ghoul"ları da bünyesine almaya ve onlara quinx demeye başlamış. çizimler ilk seriye göre biraz daha farklı, ben daha çok beğendiğimi söyleyebilirim.

spoiler vermeyeyim diye kılıktan kılığa girdim, önceki seriden kimler var yazamadım spoiler olur diye. buradan sonrasında spoiler var

baya spoiler var hem tokyo ghoul:re için hem de tokyo ghoul mangası için.

touka ve yomo'nun ":re" isimli kafesi çok manidar olmuş, haise'nin kafeye gelip touka'yla göz göze gelmesi, yomo'nun kahvesini içmesi filan içimi parçaladı. haise'nin yeni hayatının böyle sakin olmasından fazlasıyla memnunum, daha önce pek göremediğimiz şefkatli, ilgili, sorumluluk sahibi ve keyifli yanını görüyoruz. geçmişini hatırlamasın böyle devam etsin diyeceğim ama elbette ishida sensei benim düşünemediğim kim bilir neler yapacak. ay lav yu haise. şu touka'yla yeni baştan tanış, shipim alsın başını gitsin lütfen. suzuya'yla halay çekicez düğününüzde.

heidi

axsyv
orijinal adı "alps no shoujo, heidi" olan efsane anime. 1974 yapımıdır, yapımında ısao takahata, yoichi kotabe, toyoo ashida, yoshiyuki tomino ve hayao miyazaki gibi anime/manga dünyasının efsane amcaları vardır. bizim, abi ve ablalarımızın hatta annelerimizin çocukluğunun önemli bir kısmını oluşturur. ayrıca bizim izlediğimiz versiyon almanca dublajın türkçe dublajlanmış haliymiş zira opening japonca değil almanca. ama almanca op daha güzel olmuş bence.

sanji

axsyv
yer yer kırıp geçiren, nasıl başardıysa onca rezilliğine rağmen one piece'teki favorim olan karakter. bükük sigarası vazgeçilmezi. bence baya karizmatik.

sanırım crocodile'lı bölümlerdeydi; gizlice kaçış planı hazırlamıştı ve bölümün sonunda gözlükle belirmişti. çok havalıydı, ağzımın açık kaldığını hatırlıyorum. shoujolarda filan havalı ve karizmatik karakterlere alışığım da one piece'te ilk defa bu kadar etkilenmiştim bi karakterden.

kotoishi naru

axsyv
tatlılık, umursamazlık, yaramazlık, duygusallık, cesaret gibi birbirinden güzel özellikleri kendinde toplayan şeker mi şeker bir yavrucak. sensei'ye aşık olduğunu öğrenmek şaşırtmıştı ama sonuçta onun da kalbi bir genç kız kalbi, değil mi?

pewdiepie

axsyv
nedense zamanla soğuduğum ve hatta birkaç gün önce unsubscribe ettiğim adam. nefret ediyor değilim, "pewds çok bozdu"culardan da değilim ama eskisi kadar mutlu etmiyor neşelendirmiyor

tsukiyama shuu

axsyv
tokyo ghoul:re'de hikaye akışında önemli yeri olan bir karakter. sıradan bir "gurme"den daha stratejik bir konumu olduğunu düşündürüyor. tsukiyama ailesinin almanya bağlantısı, ccg'nin de almanya ile bağlantılı olması şüpheli geliyor bana ama "kardş ıshida bu ne beklion"

spirited away

axsyv
miyazaki-sensei'nin bol mesajlı ve içimi karartan filmi. evet film çok güzel işlenmiştir, hikaye çok güzeldi, karakterler de öyle. ama her yapımda sevebileceğim tatlı şeyler arayan biri olarak o kömür taşıyan sevimli şeyler dışında sevilecek bir şey bulamadım. kısacası, halüsinasyon gibi bir film
0 /