confessions

chibidii

➤ - birinci nesil otta

  1. toplam giri 84
  2. takipçi 0
  3. puan 549

ikilem oyunu

chibidii
Kışın sıcacık ve ağır bir yorganın altında uyumak.

Hayatının geri kalanında çok sevdiğin tek bir işi en iyi şekilde yapmak mı yoksa istediğin her şeyi yapabilip hiçbirini en iyi şekilde yapamamak mı?
1

korkular evi kaçan fırsatlar limited

chibidii
Senaryosunu Çağan Irmak'ın yazdığı, yönetmenliğini Uluç Bayraktar'ın yaptığı 2006 yapımı Türk korku/gerilim filmi. Korkular Evi Serisinin 5. filmiymiş.

Oyuncu kadrosunda Levent Üzümcü, Bennu Yıldırımlar ve Ali Düşenkalkar gibi isimler var.

Az önce televizyonda denk gelince ilgimi çekti, yıllar olmuştu herhalde televizyonun başına oturmayalı. Henüz film hakkında bir yorum yapamayacağım çünkü başından izlemek isteyip bıraktım; fakat bi değişik isim tercihi ve insanda bi “ıh” hissi bırakan iyi mi cringe mi olduğuna karar veremediğim oyunculuklarıyla kesinlikle izleyeceğimi bildiğim bir film oldu şu an. İzledikten sonra edit atacağım.

Edit: değişik bir tecrübeydi, “dünyada var olan tuhaflıklardan biri” kategorisinde yer aldı.
2

shigatsu wa kimi no uso

chibidii
başladığımda fazlasıyla etkileyici bulduğum ancak finalinde benim için sönmüş olan mangadır. aynı zamanda animesi de yapılmış ve -her ne kadar bitmek üzere olsa da- devam etmekte. benim için söndü desem de söylemeden geçemeyeceğim artıları var serinin.

öncelikle, müzik. zaten müzik konulu bir animede bu ne biçim artı diyorsanız kin'iro no chord ya da uta no prince-sama gibi müzik konulu animeler içerisindeki hayal kırıklığına sebep olan serilere bir göz atın lütfen. ne demek istediğimi anlayacaksınız. gerek seçilen parçaların hikayenin ilerleyişiyle uyumu olsun gerek performans sahneleri olsun gerek müziğin içeriğinin ve yer yer arkasındaki hikayenin yansıtılması olsun, oldukça başarılı.

ikincil olarak "müzisyen" ve "müzisyenin müzikle arasında oluşturduğu bağ ve birbirlerindeki yerleri" bu seride yakalayabileceğimiz bir başka hoş nokta. bunu gerçekten bu kadar iyi ele aldığını görünce şaşırmadım diyemem. (º-º)

parçalara yapılan yerinde göndermeler (özellikle hastanedeki ravel-pavane pour une infante défunte-ki beni çok etkileyen bir eserdir- göndermesi bir harikaydı) ve alıntı sözlerin kullanımı da bir o kadar beğenilesiydi.

karakterlerin hikayeleri ve hisleri, travmaları, çırpınışları... kısacası dram yanı da kuvvetli ve gerçekçiydi. finale kadar(bunu sona bırakıyorum). ayrıca manganın animeye uyarlanması da iyi olmuş. mangadan animeye geçerken rezil olan onca seri varken shigatsu wa kimi no uso'yu bunların arasında görmemek iyi hissettiriyor. (***)

oldukça zayıf kalmış olan müzik temalı anime-mangaların içinde bu gibi serilerin arttığını görmek mutluluk verici olurdu kısaca. mesela piano no mori'nin şöyle uzun soluklu bir serisi yapılsa filminden hariç ya da sakamichi no apollon tadında başyapıtlar görsek..

geleyim benim için seriyi söndüren tek şeye yani finale. nodame cantabile de benzer şekilde tek bir yönüyle düşmüştü tahtından: o berbat, üçüncü sınıf, araya sıkıştırılmış romantizmi. shigatsu içinse bu kısım spoiler olacak.

finalde benim için seriyi mahveden şey kaori'nin ölümünden sonra kousei'nin hayatına bu derece sarsılmadan devam edebilmesiydi. seri boyunca zayıf ve kendi başına toparlanamayacak bir karakterdi kousei. evet, adımlar attı, yerinde saymaktan ilerlemeye geçti. hatta sahnede ya da piyanonun başında bambaşka, güçlü bir karakter. ama hep küçük adımlar attı, değişmedi sadece birazıcık belki, gelişti. watari'yle birlikte hastahaneye gidip kaori'nin nöbetine şahit oldukları (kousei burada annesinin anılarının ve ölümünün sebep olduğu travmaya yeniden yaklaştı, ipler bir kez daha elinden kaydı) ve eve dönerken chelsea gibi siyah, araba çarpmış minnak bir kediyi veterinere götürüp ve ölümünü gördükten sonra nasıl sarsıldığını görünce ilerleme kaydetmiş olsa da bunun çok büyük bir şey olmadığına emin oldum. bu yüzden kaori'nin beklediğim ölümü ve geride bıraktığı mektuptaki itiraflarından sonra dağılması ve annesinin ölümünden sonraki yaşamına belki küçük birkaç farkla dönmesi gereken kousei öyle küçük, acılı ama kabullenmiş ve belli belirsiz tatminkâr, parlak bir gelecek vaat eden gülümsemesi ve romantikli-hüzünlü sözleriyle bitirince seriyi... olmadı. hiç olmadı.


yine izlenilmesi, tadına varılması gereken bir seriydi müzik, dram ve shoujo seven ottalarımız için. (^-^)

japonca

chibidii
tae kim'in japonca dersleri fena değildir. mevcut türkçe, online kaynaklar içerisinde belki de en iyisi. görsel olarak çok özenilmemiş, bunaltabilir ama açıklamaları oldukça anlaşılır ve takip edilebilir. ilgilenen ottalarımıza tavsiye ederim. (^_^)

barakamon

chibidii
nichijou animelere karşı gelişmeye başlayan ilgimde büyük payı olan anime. en duygu dolu anlarında gelen komik sahneleri, ne yapacağı belirsiz, enerji yüklü naru'su ve gerçek bir sersem olan handa-sensei'siyle(sesinden bahsetmiyorum bile..) oldukça sevimli. (^-^)

özellikle naru'nun dergi sayfalarından uçak yapıp onları uçurduğu ve "sensei, bak uçuyorsun!"dediği sahne beni delicesine etkilemişti!..



one ok rock

chibidii
sevilesi j-rock gruplarından biri.

2005 yılında kurulan grup, alternatif rock, pop-punk ve post-hardcore türlerinde eserler veriyor. grubun çeşitli şarkıları, oricon listelerine girmeyi başarmış ve popülaritesi online olarak da gün geçtikçe artıyor. kesinlikle yıldızı parlayan bir grup diyebiliriz.

grubun kuruluşu, toru'nun lisede bir grup kurmak istemesi ve arkadaşı ryota'yı bas öğrenmeye ikna etmesiyle ve alex'ten katılmasını istemesiyle başlıyor. taka'yı da bir performansı sırasında görüp beğenmiş (sanki kız bakıyor :d) ve katılması için ısrar etmiş. tomoya 2006'da onlarla çalmaya başlamış, ama 2007'de grubun resmi bir üyesi olmuuş. (^_^)

grubun mevcut üyeleri:

-toru (yamashita tōru, grubun kurucusu, lideri ve gitaristi. 7 aralık 1988'de osaka'da doğmuş.)

-taka (morita takahiro, grubun vokalisti. one ok rock'la çıkış yapmadan önce news adlı bir boy band'in üyesiymiş. annesi ve babası da isim yapmış şarkıcılar, herhalde ebeveynlerinin izinden gitmek istemiş. (^_^) 17 nisan 1988'de tokyo'da doğmuş.)

-ryota (kohama ryōta, grubun bas gitaristi. one ok rock'la çıkışından önce toru ile beraber heads isimli bir hip-hop dans grubunun parçasıymış. 4 eylül 1989'da osaka'da doğmuş.)

-tomoya (kanki tomoya, grubun bateristi. 27 haziran 1987'de hyogo'da doğmuş.)

eski üyeler:

-alex (onizawa alexander reimon, toru'yla beraber grubun gitaristiymiş, 2009'da tacizden tutuklanana dek. 19 mart 1988'de san francisco'da doğmuş.)

-tomo (koyanagi yuu, grubun çıkışından itibaren orijinal bateristiymiş, ancak 2006'da oyunculuk yapmak için gruptan ayrılmış. 29 ağustos 1988'de tokyo'da doğmuş.)

grubun isminin de bana eğlenceli gelen bir yanı var. one ok rock aslında one o'clock kelime grubundan geliyor. önceden haftasonları pratik yapıyorlarmış, bu yüzden grubun adını one o'clock koymaya karar vermişler ama japonca'nın azizliğine uğramışlar. :d japonca'da r ve l seslerinin bir ayrımı olmadığı için ismi one o'crock olarak değiştirmişler ve sonunda da “ok rock” olarak ayırmaya karar vermişler. (^_^)

grubun altı tane stüdyo albümü var, singleları da bu albümlerin içinde mevcut.

-zeitakubyou, 2007
-beam of light, 2008
-kanjou effect, 2008
-niche syndrome, 2010
-zankyo reference, 2011
-jinsei x boku = (jinsei kakete boku wa), 2013

*the beginning adlı parçaları (çok severim bu parçayı), rurouni kenshin'in live action filminde tema olarak kullanılmış.

http://www.oneokrock.com/ bu da grubun resmi sitesidir

darker than black

chibidii
dramı da kurgusu da karakterleri de sağlamdı, sarsıcıydı. ovalarda ve ikinci sezonda bolca ağlamışımdır. animedeki hislerin ve evrenin gerçekçi olmasından mı, iyi yansıtılmasından mı yoksa benim seriyle aynı zihniyette buluşup iyice bütünleşmemden mi bilmiyorum ama içime işlemiştir. bir jesus cloud, bir can you fly duyunca ağlamaklı olurum, bütün gün o hissi atamam üzerimden... öyle özel ve anlamlı bir animedir benim için.

ookami shoujo to kuro ouji

chibidii
animesi beklediğimin çok çok altında bunu söyleyebilirim. animasyonu da, seiyuuların karakterlerle uyuşmamış olması da beni hayal kırıklığına uğrattı. böyle bir şey görmemiş gibi yapıp, eskisi gibi mangayla devam edeceğim.. (°-°)

takarai rihito

chibidii
son zamanlarda hayranlık beslediğim mangaka. çizimleri ben delicesine etkiledi doğrusu, kurgudaki başarısı da bir o kadar yüksek. gel gelelim sevgili mangakamız straight çiftlerden çok homoseksüel çiftleri(erkek) ele almayı seviyor. bu yüzden herkese hitap etmeyeceğini üzülerek söylüyorum zira tüm anime manga severlerin sensei'nin çizimleriyle ve hikayeleriyle tanışmasını isterdim.

ilk olarak "torikagasou no kyou mo nemutai juunintachi" adlı, yine aynı adlı romandan uyarlama mangasını okudum. görünüşe göre romandan uyarlama olsa da sensei farklı bir storyline oluşurmayı seçmiş. işte çizimlerine ve karakter ve hikaye inşaasına bu mangadan sonra hayran kalınca, diğer eserlerini de okumak istedim ve genelde bl çalıştığını görünce anlık da olsa hayal kırıklığı yaşadım.

şunu söylemeliyim ki, bl pek de ilgilendiğim bir tür değildi. hatta ilk zamanlarda fazlasıyla önyargı sahibiydim. önyargımı kırmak adına bazı soft yapımları (gravitation, antique bakery gibi) izledim. sonra ara sıra, biraz şundan biraz bundan baktım ve sektör beni hayal kırıklığına uğrattı. 'konu' önemsiz ve geri planda kalmış, sadece her fırsatta ve her mekanda sevişen çiftler ele alınmış diye düşündüm ki yapımlar yüksek oranda böyle. bu yıl love stage!! biraz konu sahibi (ve konuyu takip eder gibi) gelince ve önerilince izledim, animesi nispeten iyiydi hatta yer yer eğlendirdi, çizimleri de çok sevimliydi fakat mangasını okuduğumda yine bir hayal kırıklığı yaşadım. sanırım sorunum yalnızca boşlanan kurguyla değil, aynı zamanda hard yaoi ile. eh, tüm bu sürecin bana getirisi elbette önyargımı bertaraf etmek ve hatta kaliteli yapımlara karşı sempati kazanmak oldu.

neyse, sonuçta takarai rihito sensei'nin bl eserlerini de okudum. hana nomi zo shiru adlı eserle başladım ki çok doğru bir seçim yapmışım romantizm ve hikayenin ön planda olmasının yanı sıra çiftin ilişkisi normal bir hızda ilerledi. (crimson spell diye bir bl manga vardı mesela, ilk bölümden uyuyan adamı götürünce bırakmıştım. (°-°) ) hikaye de beni fazlasıyla etkiledi doğrusu. karakterlerin tereddütleri, hisleri, kabullenişleri ve redleri ve en önemlisi sensei'nin realist yaklaşımı... demem o ki, fanservice için kurgusunu ve karakterlerini heba etmemiş sensei ve ortaya harika bir şey çıkarmış.

senseinin eserlerinin bir listesi:

hana nomi zo shiru ( çizim ve hikaye)
hana no migoro ni (çizim ve hikaye)
hana no miyako de (çizim ve hikaye)

torikagasou no kyou mo nemutai juunintachi (çizim)

seven days (çizim)

ten count (çizim ve hikaye)

kakemakumo, kashikoki (çizim)

graineliers ( çizim ve hikaye)

orihara izaya

chibidii
gıcıklığına aşık olduğum ve taraftarlığını yaptığım kötü karakterlerden biri. gerçi durarara!!'da "kötü" kavramını kullanmak biraz yersiz oluyor, kimse iyi ya da kötü değil çünkü. izaya'dan başka bir de şu doktor olan psikopat bence. o adama yapacak yorum bulamıyorum ve izaya'nın aksine pek hazzetmem kendisinden. (^-^)

boys over flowers

chibidii
hana yori dango adlı animeden uyarlanmıştır. aynı adla japon yapımı dizisi de bulunmaktadır. sanırım başka versiyonları da var, ama emin değilim. japon yapımı dizisinin ilk sezonunu, animesini ve annem seyrederken arada kore yapımının birçok bölümünü seyrettim. klişelerle dolu, can sıkıcı ve her yönüyle sıradan, tipik bir shoujo örneği. (¬_¬)

sakurasou no pet na kanojo

chibidii
"emotions overflowing" bir seriydi benim için. başlarda ciddiyetten uzak ve eğlencesine izlenecek bir seri olduğunu düşünüyordum; ancak konu ilerledikçe ve karakterlerin iç çatışmalarına, bir şeylerin üstesinden gelmeye çalışmalarına, hayallerine ve hayallerine ulaşmak adına gösterdikleri gayrete, birlikteliklerinin görünmeyen yanına ve sebep olduğu hasara ışık tutulmaya başlanınca 'ciddiyet' bambaşka bir boyuta geçti. tüm o kargaşa, komedi ve hatta oraya buraya serpiştirilmiş ecchi ilk bakışta cidden sıradan ve zaman geçirmelik gösterse de seriyi, izledikçe derinleşiyor gibi. önce sadece güldürürken arka arkaya üç dört bölüm ağlattı ve finalden önceki bölümde hem gülüp hem ağladığımı söylemeliyim. insana dokunan bir yanı var.. (^-^)

arıza tiplere duyduğum sempati göz önüne alınınca benim için tam bir ziyafetti tabii, bunu da eklemeden geçmeyeyim. (^-^)

fujimi lovers

chibidii
takagi yuna adlı kaçık bir mangakanın elinden çıkmakta olan, ileri derecede acımasızca kurgulanmış manga. hikaye, kouno jun'un tuhaf aşkının etrafında şekilleniyor. jun'un delicesine aşık olduğu kız, hasebe rino, hisleri jun ile ortak paydada buluştuğunda kendisine dair her şeyle birlikte kayboluyor. geride kalanların içinde hiç kimse onu hatırlamazken, jun her defasında farklı bir hasebe ile karşılaşıp her defasında aşkını itiraf ediyor ve hasebe kaybolmadan onunla bir şeyler yaşamaya çalışıyor.

konusu bana göre fazlasıyla ilgi çekici, henüz dört bölümü çıkmış ya da çevrilmiş olmasına rağmen okunulası bir manga olduğunu düşünüyorum. ancak çizimleri biraz rahatsız ediyor zaman zaman, ifadelerdeki abartı, her daim bir patlama noktasında olan suratlar... yani magakanın tarzı bu belli ki. alışabilirsem çok iyi olacak. (^-^) mangayı şekillendiren, hasebe'nin kaybolması konusunda elbette kendi fikirlerim var ve olayın aslının açıklanmasını iple çekiyorum doğrusu, bu süper-zalim magakanın kafasında dönen şeyler çok hoşuma gidecek gibime geliyor! (°-°) sadece ara sıra, beli bükülmüş, bir ayağı çukurda jun'u hala hasebe'nin peşinde koşarken göreceğim diye korkuyorum ama... işler o hale gelmeden bir sonuca bağlanır sanıyorum.

sonuç olarak, böyle absürd hikayeleri, zavallı, çaresiz ana karakterleri, bir parça kara mizahı, fazlasıyla soyut sahneleri, okurken zihninize resmen eziyet eden ve biraz da hızlı ilerleyen kurguları ve kaçık magakaları seviyorsanız, bir şans vermeniz gereken bir manga diyorum

sensei wa dummy

chibidii
gerçekten güzel devam edebilecek bir mangaydı. yunogi gibi süper-saf hatta bir yerde aptal karakterlerin shuu gibi çarpık kişilikli karakterlerle hikayelerini okumayı her türde severim, ancak lisans altına alındığı ve amazon'da dijital olarak satıldığı için güncellemeyeceklerini öğrendim, yönümüzü fansublardan amazon'a çevirme vakti geldi galiba. bütün güzel serileri lisanslıyorlar tek tek.

level e

chibidii
gerçekten komik bir seriydi, çok da severim. baka-ouji'nin çarpık kişiliğine ve acımasız eğlence anlayışına bayılıyorum. hele ki saf ayağına yatması..! cidden en beğendiğim karakterlerden biridir. (^-^)

çok izlendiğini de duymadım bu serinin, underrated diyebilir miyiz ki?
0 /