sonu yarım kalan, konusundan çok şey beklediğim halde izlediğimde yaoinin kıyısından dönmüş olduğunu gördüğüm, malzemesi israf edilmiş anime. (-_-)
ama endingi güzel şarkıydı hakkını vermek lazım.
seriyle ilgili ilk anımsadığım şey orimura'nın o göbeği açık üniformamsı şeyi giydiğinde ne kadar tiksinç geldiği oldu. :)
mecha izlemeyi pek sevmem, yine de infinite stratos eğlenceli bir animeydi. öyle çok etkileyici, sürükleyici bir seri değil; ama izlerken sıkmıyor.
mecha izlemeyi pek sevmem, yine de infinite stratos eğlenceli bir animeydi. öyle çok etkileyici, sürükleyici bir seri değil; ama izlerken sıkmıyor.
kendi kendime;
... bu bölümden sonra artık yatıyorsun! kesinlikle yatıyorsun, uyumasan bile! şu göz altlarına bak, hep böyle mor kalacak...
... belki bir bölüm daha olabilir, fena bitti. tamam, ama yalnızca bir bölüm!
gün ışır, kuşlar öter, annem kapıya dayanır ve ben hala anime izliyor olurum.. geceler daha uzun olsaydı belki biraz da uyurdum
... bu bölümden sonra artık yatıyorsun! kesinlikle yatıyorsun, uyumasan bile! şu göz altlarına bak, hep böyle mor kalacak...
... belki bir bölüm daha olabilir, fena bitti. tamam, ama yalnızca bir bölüm!
gün ışır, kuşlar öter, annem kapıya dayanır ve ben hala anime izliyor olurum.. geceler daha uzun olsaydı belki biraz da uyurdum
eli alna yapıştırmayla beraber gelen bıkkınlık ifadesi. (^_^)
kitap alıntısı yapmakta sınır tanımayan, mükemmel bir kafa yapısına sahip, hayranlık uyandırıcı, gelmiş geçmiş en harika kötü adam. böyle makishima konuşsun ben ağzım açık dinleyip eski, boynu yaylı araba süsleri gibi durmadan başımı sallayayım... gerçekten müthiş bir incelikle, harika tasarlanmış bir karakter. yaratıcısına saygılarımı ve minnetimi sunuyorum. (°-°)
anime karakterlerinin başlarının tepesinde bulunabilen, antenimsi bir görünüme sahip saç topluluğu. magakalar farklı şekillerde stilize edebiliyorlar, ama genellikle tek tarafa doğru eğilerek sevimli bir kıvrım kazanırlar. kimi karakteri sevilesi hale getirirken, kimisini maksimum iticiliğe ulaştırabilir. (°-°)
ilk birkaç seferden sonra alışılan, dile uyuşmuş gibi bir his veren yeşilimsi, püremsi acayip şey. sushiden önce birazcık yenir, malum balık çiğ. birtakım problemleri engelliyormuş duyduğuma göre. (^-^)
italyanca "birinci kadın" anlamına gelir, operalarda baş kadın şarkıcıya verilen isimdir.
izleye izleye çevremdekileri bıktırdığım, aile bireylerine bile sevdirmeyi başardığım tapılası miyazaki eseridir. mei'nin evi görünce içeriye doğru 'haraaaaaaaabeeeeee!' diye bağırdığı sahne, gece kalkıp tohumları filizlendirmek için dans ettikleri sahne ve mei'nin totoro'yla uyurken karşılaştığı sahne favori sahnelerimdir. joe hisaishi sağolsun, müzik de harikadır.
aynı adla bir film ve bir goth/death rock grubu olsa da ben bu başlıkta macar müzisyen franz liszt tarafından, 1859-62, 1880-81, 1883 ve 1885 yıllarında bestelenmiş olan dört valsten bahsedeceğim.
birden dörde kadar numaralandırılmış bu valslerden ilk ikisi orkestra için bestelenmiş, daha sonra piyano solo ve düetlerine ve hatta iki piyanoya uyarlanmışlardır. üçüncü ve dördüncü valsler yalnızca piyano için bestelenmiştir. dört valsten en popüleri, bir konser favorisi olan bir numaralı valstir.
bir numaralı vals, üç numaralı valsle birlikte, müzikal açıdan en çok övülen ve takdire şayan görülendir. adından da anlaşılacağı gibi (der tanz in der dorfschenke) program müziğin tipik bir örneğidir ve programını faust'un (nikolaus lenau) bir bölümünden almıştır.
bir numaralı mephisto valsi, liszt'in orkestra için yazdığı iki kısa parçadan biridir.
fazlasıyla tutkulu ve yoğun olan parçanın üç versiyonu vardır. orkestra, piyano solo ve piyano düet. piyano düet versiyonu orkestral versiyonun aslına sadık transkribi iken, solo versiyonu bağımsız bir bestedir. orkestral versiyonun da alternatif, daha yumuşak bir sonu mevcuttur fakat performanslarda çok sık duyulmaz. lakin reiner ve conlon bu alternatif bitişi kaydetmişlerdir.
iki numaralı vals ilkini yirmi yıl sonra takip etmiştir. önce orkestra versiyonu yazılan valsin, orkestra versiyonu daha sonra piyano solo ve dört el piyano şeklinde uyarlanmıştır. budapeşte'de bestelenen ilk parçanın prömiyer performansından sonra, liszt parçanın bitişinde radikal bir değişiklik yapmıştır. ikinci vals de birincisi kadar yoğundur. bunun yanı sıra, şiddetli bir ifade şekli vardır. valsin bitişi harmonic açıdan tam olarak çözümlenmemiş, eksik ya da kusurlu olarak nitelendirilir.
üçüncü valsle harmonik dil bambaşka bir boyuta taşınmıştır. walker'a göre bu eserdeki harmonik dili geleneksel harmoni terimleriyle açıklamak oldukça zordur. üçüncü vals müzikal açıdan liszt'in en büyük başarısı olarak nitelendirilmiştir.
liszt'in eseri tamamladıktan sonra fransız piyanist marie jaëll'e çaldırmış ve belli kısımları defalarca tekrar ettirmiştir. liszt yine parçada büyük değişiklikler yapmış ve sonrasında parçayı jaëll'e ithaf etmiştir.
liszt, üçüncü valsin orkestral versiyonunu yapmamıştır. (lakin daha sonra ingiliz besteci gordon jacob tarafından orkestral adaptasyonunu yapmıştır. )
dördüncü vals 1955 yılına kadar tamamlanmamış ve yayınlanmamıştır. teknik açıdan ikinci valse benzer. dördüncü valsin de liszt tarafından yapılmış bir orkestral versiyonu bulunmamaktadır, yalnızca piyano için bestelenen bir parçadır.
tamamlanmamış olmasına rağmen çalınılabilir olduğu düşünülmüş ve piyanistlerin kendi yorum veya eklemeleriyle performanslarda sergiledikleri olmuştur.
benden bu kadar sevgili ottalar. mobilden yazacağım diye gözlerim kanlandı, dilerim okursunuz. (^-^)
birden dörde kadar numaralandırılmış bu valslerden ilk ikisi orkestra için bestelenmiş, daha sonra piyano solo ve düetlerine ve hatta iki piyanoya uyarlanmışlardır. üçüncü ve dördüncü valsler yalnızca piyano için bestelenmiştir. dört valsten en popüleri, bir konser favorisi olan bir numaralı valstir.
bir numaralı vals, üç numaralı valsle birlikte, müzikal açıdan en çok övülen ve takdire şayan görülendir. adından da anlaşılacağı gibi (der tanz in der dorfschenke) program müziğin tipik bir örneğidir ve programını faust'un (nikolaus lenau) bir bölümünden almıştır.
bir numaralı mephisto valsi, liszt'in orkestra için yazdığı iki kısa parçadan biridir.
fazlasıyla tutkulu ve yoğun olan parçanın üç versiyonu vardır. orkestra, piyano solo ve piyano düet. piyano düet versiyonu orkestral versiyonun aslına sadık transkribi iken, solo versiyonu bağımsız bir bestedir. orkestral versiyonun da alternatif, daha yumuşak bir sonu mevcuttur fakat performanslarda çok sık duyulmaz. lakin reiner ve conlon bu alternatif bitişi kaydetmişlerdir.
iki numaralı vals ilkini yirmi yıl sonra takip etmiştir. önce orkestra versiyonu yazılan valsin, orkestra versiyonu daha sonra piyano solo ve dört el piyano şeklinde uyarlanmıştır. budapeşte'de bestelenen ilk parçanın prömiyer performansından sonra, liszt parçanın bitişinde radikal bir değişiklik yapmıştır. ikinci vals de birincisi kadar yoğundur. bunun yanı sıra, şiddetli bir ifade şekli vardır. valsin bitişi harmonic açıdan tam olarak çözümlenmemiş, eksik ya da kusurlu olarak nitelendirilir.
üçüncü valsle harmonik dil bambaşka bir boyuta taşınmıştır. walker'a göre bu eserdeki harmonik dili geleneksel harmoni terimleriyle açıklamak oldukça zordur. üçüncü vals müzikal açıdan liszt'in en büyük başarısı olarak nitelendirilmiştir.
liszt'in eseri tamamladıktan sonra fransız piyanist marie jaëll'e çaldırmış ve belli kısımları defalarca tekrar ettirmiştir. liszt yine parçada büyük değişiklikler yapmış ve sonrasında parçayı jaëll'e ithaf etmiştir.
liszt, üçüncü valsin orkestral versiyonunu yapmamıştır. (lakin daha sonra ingiliz besteci gordon jacob tarafından orkestral adaptasyonunu yapmıştır. )
dördüncü vals 1955 yılına kadar tamamlanmamış ve yayınlanmamıştır. teknik açıdan ikinci valse benzer. dördüncü valsin de liszt tarafından yapılmış bir orkestral versiyonu bulunmamaktadır, yalnızca piyano için bestelenen bir parçadır.
tamamlanmamış olmasına rağmen çalınılabilir olduğu düşünülmüş ve piyanistlerin kendi yorum veya eklemeleriyle performanslarda sergiledikleri olmuştur.
benden bu kadar sevgili ottalar. mobilden yazacağım diye gözlerim kanlandı, dilerim okursunuz. (^-^)
gerek grafikleri, gerek müziği, gerek karakterleri ve dahi konusu olsun, ilk bölümü göz kamaştırıcı olan 2014 yaz sezonu animesi. şimdiden fazlasıyla epik olacağa benziyor. yükselen bir tempoda devam ederse, sezonun en iyisi bile olabilir diye düşünüyorum. (^-^)
yine beklediğimden çok daha iyi çıkan ve beni birkaç yönüyle etkileyen bir animeden bahsediyorum ottalar. henüz bitirdim ve sıcağı sıcağına yazıyorum. (^_^)
ana karakterimiz kuga kyouhei, yaşadığı birtakım olaylardan kaçmak için köyünden uzaklaşıp tokyo'da yaşamaya başlamıştır. üniversiteden arkadaşlarıyla bir goukonda bütün gece içer ve gecenin sonunda, babası kendisiyle aynı köyden gelmiş olan shiba hibino'yla asansörde kan içinde bir ceset bulur. daha sonra küçük kız kardeşi utao'dan bunun sorumlusunun çocukluk arkadaşı aki olduğunu öğrenir. ve olaylar başlar.
her şeyden önce söylemeliyim ki, anime doğaüstü - fantastik bir anime. yer yer saçmalayacağını düşünmüştüm ama o kadar da rahatsız olacağım şeylere rastlamadım sanırım on iki bölüm boyunca. sadece kakashilerin devamlı çıkardığı o ezgili ses başta biraz ürkünç geldi, ama bir süre sonra "bunu da iyi düşünmüşler ya... " dedim, evet.
olayların biraz daha derinleşmesi seri açısından çok iyi olurdu, bu en büyük eksiği bence. genelde buna takılırım serilerde, çok iyi karakterler vardır, konunun derin yerleri vardır ama işlemezler... bu da biraz öyleydi. kirio'yu dahil ettiklerinde mesela, konuda çok iyi bir dallanma olduğunu düşünmüştüm ama her şey yine yüzeysel kaldı. özellikle aki'nin karakterini, düşüncelerini daha çok izlemek isterdim. main olduğu halde o da çok yüzeysel geçilmiş gibime geldi. sanırım ikinci bir sezon yapılsa, havada kalan her şey yerine oturtulsa, bu seri tadından yenmez.
ayrıca serinin sonunda ikinci sezon habercisi bir sahneye rastlıyoruz, ki büyük olayların habercilerinin seri boyunca gördük ve patlak vermediler, ama henüz ikinci sezonla alakalı bir şey yok ya da ben bulamadım.
serinin beni etkilemesi, aki ve kirio ile oldu. ve küçücük köyün içindeki o dram, o iç içe geçmişlik, o güç savaşı ve dehşet... evet, bu yönü çok iyi yansıtmışlar. özellikle yedinci bölümde geçmişe döndüklerinde, sanırım biraz da bölüm sonundaki şarkının etkisiyle, ciddili bağlandım seriye.
eveet, yine ne yazdığımı ve nasıl yazdığımı bilmeden yazdım bir şeyler. (^-^)" son olarak, yedinci bölümdeki o yumuşak, o nazik, o acıklı şarkıyı paylaşayım sizlerle. girdiyi okumasanız ya da seriyi izlemeseniz de, şarkıyı dinleyiniz. (._.)
ana karakterimiz kuga kyouhei, yaşadığı birtakım olaylardan kaçmak için köyünden uzaklaşıp tokyo'da yaşamaya başlamıştır. üniversiteden arkadaşlarıyla bir goukonda bütün gece içer ve gecenin sonunda, babası kendisiyle aynı köyden gelmiş olan shiba hibino'yla asansörde kan içinde bir ceset bulur. daha sonra küçük kız kardeşi utao'dan bunun sorumlusunun çocukluk arkadaşı aki olduğunu öğrenir. ve olaylar başlar.
her şeyden önce söylemeliyim ki, anime doğaüstü - fantastik bir anime. yer yer saçmalayacağını düşünmüştüm ama o kadar da rahatsız olacağım şeylere rastlamadım sanırım on iki bölüm boyunca. sadece kakashilerin devamlı çıkardığı o ezgili ses başta biraz ürkünç geldi, ama bir süre sonra "bunu da iyi düşünmüşler ya... " dedim, evet.
olayların biraz daha derinleşmesi seri açısından çok iyi olurdu, bu en büyük eksiği bence. genelde buna takılırım serilerde, çok iyi karakterler vardır, konunun derin yerleri vardır ama işlemezler... bu da biraz öyleydi. kirio'yu dahil ettiklerinde mesela, konuda çok iyi bir dallanma olduğunu düşünmüştüm ama her şey yine yüzeysel kaldı. özellikle aki'nin karakterini, düşüncelerini daha çok izlemek isterdim. main olduğu halde o da çok yüzeysel geçilmiş gibime geldi. sanırım ikinci bir sezon yapılsa, havada kalan her şey yerine oturtulsa, bu seri tadından yenmez.
ayrıca serinin sonunda ikinci sezon habercisi bir sahneye rastlıyoruz, ki büyük olayların habercilerinin seri boyunca gördük ve patlak vermediler, ama henüz ikinci sezonla alakalı bir şey yok ya da ben bulamadım.
serinin beni etkilemesi, aki ve kirio ile oldu. ve küçücük köyün içindeki o dram, o iç içe geçmişlik, o güç savaşı ve dehşet... evet, bu yönü çok iyi yansıtmışlar. özellikle yedinci bölümde geçmişe döndüklerinde, sanırım biraz da bölüm sonundaki şarkının etkisiyle, ciddili bağlandım seriye.
eveet, yine ne yazdığımı ve nasıl yazdığımı bilmeden yazdım bir şeyler. (^-^)" son olarak, yedinci bölümdeki o yumuşak, o nazik, o acıklı şarkıyı paylaşayım sizlerle. girdiyi okumasanız ya da seriyi izlemeseniz de, şarkıyı dinleyiniz. (._.)
miyazaki yapımları söz konusu olunca, söylenecek fazla bir şey olmuyor zaten. defalarca izledim, defalarca izleyeceğim. her defasında da ilk defa izlemişim gibi etkilenecek, her sahneyi içimde hissedeceğim. böyle de seviyorum işte. (°-°)
Dünyaya ve hayata dair tüm güzel şeyleri içinde bulabileceğim hissini yaşatan şaheser.
shintaro kadar sevilen bir diğer neet karakterimizdir.
son zamanlarda severek dinlediğim japon rock grubu.
a-sketch müzisyenlerinden olan grup, çıkışını 5 ekim 2011'de "sentimental shoukougun" adlı parçayla yapmıştır. aynı zamanda geçtiğiz sezon yayınlanan noragami, açılış parçası olarak grubun "goya no machiawase" adlı şarkısını kullanmıştır.
üyeler:
shuntaro; vokal, gitar
narumi; vokal, gitar
tasoko; bass
yuki; bateri
grubun çıkış parçası:
noragami açılış parçası:
a-sketch müzisyenlerinden olan grup, çıkışını 5 ekim 2011'de "sentimental shoukougun" adlı parçayla yapmıştır. aynı zamanda geçtiğiz sezon yayınlanan noragami, açılış parçası olarak grubun "goya no machiawase" adlı şarkısını kullanmıştır.
üyeler:
shuntaro; vokal, gitar
narumi; vokal, gitar
tasoko; bass
yuki; bateri
grubun çıkış parçası:
noragami açılış parçası:
çok bir şey beklemeyerek başladığım bir seriydi, ama izleyince acayip sevdim. türünde en iyilerdendir bana göre. ayrıca fender tender atlı ost'si bir harikadır
televizyondan izlerdiiimm! birinci sınıftaydım o zaman, mamoru benim ilk aşkımdı hahahaha!
türkçe altyazısıyla izlediğim sayılı animelerden biri. çevirisini başarılı bulmuştum.
soundtracklerinin de başarılı olduğunu düşünüyorum. (^-^
soundtracklerinin de başarılı olduğunu düşünüyorum. (^-^
tsutomu seto'nun light novel eserinden esinlenilerek oluşturulmuş seri, büyünün olduğu ancak mistik yöntemlerle değil, teknolojiyle yapıldığı ve bunun için "casting assistance device" (cad) adlı aletlerin kullanıldığı bir dünyada geçiyor.
kendileriyle ilgili çok şey saklayan shiba tatsuya ve shiba miyuki'nin liseye başlamasıyla hikaye start alıyor.
sanırım miyuki'nin abisine yaklaşımındaki ensestimsi tavırlar, animeye başlamadan önce bilmeniz gereken şeyler arasında. (^-^)
kendileriyle ilgili çok şey saklayan shiba tatsuya ve shiba miyuki'nin liseye başlamasıyla hikaye start alıyor.
sanırım miyuki'nin abisine yaklaşımındaki ensestimsi tavırlar, animeye başlamadan önce bilmeniz gereken şeyler arasında. (^-^)