geçtiğimiz yıl kasım ayında, çizer siu'nun sağlık sorunları nedeniyle ara vermek zorunda kalınan seri (bkz:tower of god serisinin ara vermesi), 16 mayıs 2021 itibariyle kaldığı yerden itibaren yeniden yayınlanmaya başlayarak bizleri sevindirdi ve peş peşe yayınlanan iki güzel bölümle de birlikte içimizdeki tog hasretine şimdilik bir su serpti diyebiliriz. tog serisini merakla bekleyenlere duyurulur. kaçırmayın üzülürsünüz...
2021 kış sezonunda isminden bolca söz ettiren, isekai türünde, güzel bir seridir. konusu biraz klişe gibi gözükse de konunun işlenişi ve çizimleriyle birlikte bu durumdan kolaylıkla sıyrıldığını ve ortaya güzel bir iş çıktığını söyleyebilirim. seri biraz yavaş başlıyor 2-3. bölümden sonra hareketlenmeye başlıyor ve sezonun ikinci yarısı da izleyiciyi tatmin etmeye yetiyor diyebilirim. yani izlemeyenler ve izlemeyi düşünenler tereddütsüz başlayabilirler. bu seri sizi üzmez.
son zamanlarda maruz kaldığım, zor ve acı verici durumdur.
büyük bir hevesle anime izlemek istersiniz ama vaktiniz yoktur. güncel olduğunuz serilerin sürekli yeni bölümleri yayınlanır fakat izleyecek zaman bulamazsınız. yine de elbet bir gün izlerim diye indirip durursunuz ama bu sefer de bilgisayarınızın hafızası dolmaya başlar. amaaan neyse, bir ara harddisk'e taşır, oradan izlerim dersiniz ama onları harddisk'e taşıyacak kadar bile vaktiniz yoktur. işte iş yoğunluğu böyle bir şeydir.
özetle, anime izlemek işe engel değildir ama iş, anime izlemeye engeldir... kahrolsun yoğun çalışma temposu
büyük bir hevesle anime izlemek istersiniz ama vaktiniz yoktur. güncel olduğunuz serilerin sürekli yeni bölümleri yayınlanır fakat izleyecek zaman bulamazsınız. yine de elbet bir gün izlerim diye indirip durursunuz ama bu sefer de bilgisayarınızın hafızası dolmaya başlar. amaaan neyse, bir ara harddisk'e taşır, oradan izlerim dersiniz ama onları harddisk'e taşıyacak kadar bile vaktiniz yoktur. işte iş yoğunluğu böyle bir şeydir.
özetle, anime izlemek işe engel değildir ama iş, anime izlemeye engeldir... kahrolsun yoğun çalışma temposu
hataraku saibou serisinin karanlık versiyonudur. içki, sigara, stres, cinsel yolla bulaşan hastalıklar vs'nin insan vücuduna olan etkileri ve vücuttaki hücrelerin bunlara karşı nasıl tepki verdikleri anlatılmaktadır.
bu versiyonunu orjinal versiyona göre daha çok beğendim fakat biraz daha karanlık olsa çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum. ancak tv'de yayınlanan bir seri olduğu için buna da şükür demeden de edemiyorum. seriyle ilgili tek sevmediğim nokta ise, orjinal serideki psikopat nötrofil reis yerine bu seride büyük göğüslü bir hanım ablamızın yer alması. aslında hanım ablamızın göğüsler standart boyutlarda olsa yine eyvallah ama yapımcılar maaşallah abarttıkça abartmışlar. bu kısmı saymazsak gayet başarılı bir seri olduğunu söyleyebilirim
bu versiyonunu orjinal versiyona göre daha çok beğendim fakat biraz daha karanlık olsa çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum. ancak tv'de yayınlanan bir seri olduğu için buna da şükür demeden de edemiyorum. seriyle ilgili tek sevmediğim nokta ise, orjinal serideki psikopat nötrofil reis yerine bu seride büyük göğüslü bir hanım ablamızın yer alması. aslında hanım ablamızın göğüsler standart boyutlarda olsa yine eyvallah ama yapımcılar maaşallah abarttıkça abartmışlar. bu kısmı saymazsak gayet başarılı bir seri olduğunu söyleyebilirim
çoğu seride kılıç ustası olan kadın karakterler büyük memeli çiziliyor. neden?
erza scarlett --- fairy tail
saeko busujima --- high school of the dead
aya natsume --- tenjou tenge
kirigakure shura --- ao no exorcist
esdeath --- akame ga kill
vs. hep büyük memeli çizilmiş karakterler. ee... bu tribünlere oynamak değilde nedir?
şu olaydan mutlu olanlar var mı çok merak ediyorum
erza scarlett --- fairy tail
saeko busujima --- high school of the dead
aya natsume --- tenjou tenge
kirigakure shura --- ao no exorcist
esdeath --- akame ga kill
vs. hep büyük memeli çizilmiş karakterler. ee... bu tribünlere oynamak değilde nedir?
şu olaydan mutlu olanlar var mı çok merak ediyorum
2020 yılının kasım ayında piyasa sürülen yeni nesil oyun konsoludur.
ilk çıktığı dönem de türkiye satışı fiyatı 8299tl olarak açıklanmasına rağmen, ülkemin fırsatçıları sağolsun piyasası 13-14bin liralara kadar çıkmış fakat geçtiğimiz günlerde dijital sürümünün 5999 liradan piyasaya sürülmesi ve normal ps5'in yeni fiyatının 7499tl olarak açıklanmasıyla birlikte fiyatlar bir anda düşmüş ve piyasa biraz olsun rahatlamıştır.
not: ekran kartı bulmanın zor olduğu bu dönemde oyuncular için büyük bir şans ve alternatiftir.
ilk çıktığı dönem de türkiye satışı fiyatı 8299tl olarak açıklanmasına rağmen, ülkemin fırsatçıları sağolsun piyasası 13-14bin liralara kadar çıkmış fakat geçtiğimiz günlerde dijital sürümünün 5999 liradan piyasaya sürülmesi ve normal ps5'in yeni fiyatının 7499tl olarak açıklanmasıyla birlikte fiyatlar bir anda düşmüş ve piyasa biraz olsun rahatlamıştır.
not: ekran kartı bulmanın zor olduğu bu dönemde oyuncular için büyük bir şans ve alternatiftir.
severek takip ettiğim multiplayer kanalının sevilen ve ayrılmaz üçlüsüdür.
ayrı ayrı komik ve sevilen fakat birlikte daha komik ve daha çok sevilen üçlüdür.
atos, portos, aramis neyse bu üçlü de odur.
not: cem göksoy'u da hep dartanyan olarak görmüşümdür ama geçtiğimiz günlerde maalesef multiplayer'dan ayrıldı.
ayrı ayrı komik ve sevilen fakat birlikte daha komik ve daha çok sevilen üçlüdür.
atos, portos, aramis neyse bu üçlü de odur.
not: cem göksoy'u da hep dartanyan olarak görmüşümdür ama geçtiğimiz günlerde maalesef multiplayer'dan ayrıldı.
derin ve içten bir hasbinallah çekmenize sebep olacak insandır. kendi haline bırakın o yavaşça ortamdan uzaklaşacaktır.
bu aralar gerek ülkemizde gerekse de dünyada popüler olan hayatta kalma oyunu. ayrıca 32 liralık fiyatı, 500mb boyutu ve düşük sistem gereksinimi istemesine rağmen yüksek görüntü kalitesi sunmasıyla da oyuncuların kalbini daha da fazla kazanan oyundur. geçtiğimiz günlerde henüz 1 aylık dahi olmamasına rağmen anlık 500 bin oyuncu barajını geçerek, steam üzerinde anlık olarak en çok kişi tarafından oynanan 2. oyun olmuştur. açıkçası oyunun çıkışı, yükselişi ve bir anda tüm dünyada popüler olması bana fortnite'ın ilk çıktığı zamanları hatırlattı. fortnite'da böyle bir anda patlamıştı fakat şimdilerde adı sanı pek duyulmuyor. umarım bu oyunun da sonu ona benzemez
edit: oyunu 100 saat civarı oynamış ve hala da oynayan birisi olarak yazıyorum. oyun güzel ve eğlenceli. gemi ile seyahat, farklı biomlardaki farklı hava koşullarında hepsi birbirinden güçlü birçok yaratıkla savaşmak falan gerçekten zevkli oluyor. ayrıca mmorpg'lerdeki gibi statlarının olması, birçok farklı silah ve gelişme imkanı vermesi, her boss için ayrı ayrı hazırlık yapmak vs güzel şeyler. hele ki arkadaşlarla falan acayip sarıyor, oyunun başından kalkmak istemiyorsunuz. Ancak oyunun tek bir sıkıntısı var o da oyunun belirli bir yerden sonra sürekli tekrara düşmesi. oyunun başlarında ilk boss'u yeniyorsun karşına trol çıkıyor. trol'de öyle böyle değil ilk boss'dan daha güçlü bir yaratık. kara orman'ın birçok yerinde spawn oluyor ve yeri geliyor aynı anda 3 tane trol ile savaşıyorsun falan heyecan dorukta yani ama belirli bir süre sonra ona da alışıyorsun. sonra maden olayı başlıyor. ilk boss'dan sonraki her boss için ayrı bir madenden yapılmış ekipmana ve ayrı bir savaş taktiğine ihtiyaç duyuyorsun ve sırasıyla tunç, demir, gümüş, kara demir diye madenlere ihtiyacın oluyor. işte burada oyun sıçıyor. tamam farklı farklı biomlarda farklı seviyede yaratıklar kesmek ve mücadele etmek güzel ama belirli bir süre sonra sürekli maden kazmaktan bıkıyorsun. bir ara o kadar çok madene ihtiyacımız vardı ki, ekipteki herkesin üzerinde her şeyden 1 tane ama kazmadan 4 tane bulunuyordu. öyle maden kazmak gerekiyordu yani. oyunun her şeyi iyi ama işte burada sıçıyor. bazı madenleri kazarak değil de yaratık keserek düşürebiliyor olsaydık çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum. yine de her şeye rağmen oyun güzel oynayın.
edit: oyunu 100 saat civarı oynamış ve hala da oynayan birisi olarak yazıyorum. oyun güzel ve eğlenceli. gemi ile seyahat, farklı biomlardaki farklı hava koşullarında hepsi birbirinden güçlü birçok yaratıkla savaşmak falan gerçekten zevkli oluyor. ayrıca mmorpg'lerdeki gibi statlarının olması, birçok farklı silah ve gelişme imkanı vermesi, her boss için ayrı ayrı hazırlık yapmak vs güzel şeyler. hele ki arkadaşlarla falan acayip sarıyor, oyunun başından kalkmak istemiyorsunuz. Ancak oyunun tek bir sıkıntısı var o da oyunun belirli bir yerden sonra sürekli tekrara düşmesi. oyunun başlarında ilk boss'u yeniyorsun karşına trol çıkıyor. trol'de öyle böyle değil ilk boss'dan daha güçlü bir yaratık. kara orman'ın birçok yerinde spawn oluyor ve yeri geliyor aynı anda 3 tane trol ile savaşıyorsun falan heyecan dorukta yani ama belirli bir süre sonra ona da alışıyorsun. sonra maden olayı başlıyor. ilk boss'dan sonraki her boss için ayrı bir madenden yapılmış ekipmana ve ayrı bir savaş taktiğine ihtiyaç duyuyorsun ve sırasıyla tunç, demir, gümüş, kara demir diye madenlere ihtiyacın oluyor. işte burada oyun sıçıyor. tamam farklı farklı biomlarda farklı seviyede yaratıklar kesmek ve mücadele etmek güzel ama belirli bir süre sonra sürekli maden kazmaktan bıkıyorsun. bir ara o kadar çok madene ihtiyacımız vardı ki, ekipteki herkesin üzerinde her şeyden 1 tane ama kazmadan 4 tane bulunuyordu. öyle maden kazmak gerekiyordu yani. oyunun her şeyi iyi ama işte burada sıçıyor. bazı madenleri kazarak değil de yaratık keserek düşürebiliyor olsaydık çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum. yine de her şeye rağmen oyun güzel oynayın.
yaptıkları işi, parayı, pulu vs değil de şu olayı çok pis kıskanıyorum. düşünsenize siz evdeki ekran kartınızla acı çekerek, en düşük ayarlarda oyun oynamaya çalışıyorsunuz ama adamlara rx 3090'ı sponsor yolluyor veya siz hala ps3 ile oynuyorsunuz ya da ps4'e, ps5 çıktıktan sonra ancak sahip olabilmişsiniz ama adamlara ps5 çıkar çıkmaz sponsor tarafından yollanıyor. çok iyi değil mi ya? mesela benim kulaklığın derisi soyuldu, rengi soldu, süngerleri parçalanıyor falan yani şaftı kaydı ama ben boşuna masraf etmeyeyim diye değiştiremiyorum fakat adamlarda kablolu, kablosuz, ışıklı, ışıksız, farklı renk seçenekli vs. vs. kulaklık var. mikrofonları, kameraları, gamepadleri, ekranları, klavyeleri, mouseları vs saymıyorum. çok iyi değil mi?
assassins creed oyununun italyan suikastçisi ve ezio üçlemesi olarak bilinen assassins creed 2, assassins creed brotherhood ve assassins creed revelations oyunlarının ana karakteridir.
assassins creed serisinin ikinci, ezio üçlemesinin ise ilk oyunudur. 2009 yılının son çeyreğinde piyasaya sürülmüştür. çoğu assassin's creed sevdalısını seriye bağlayan ve oyunun bugünlere gelmesini sağlayan oyundur da diyebiliriz. hikayesi 1470'lerin İtalya'sında geçmektedir. ilk oyunun ardından birçok eksik giderilmiş ve getirilen yeni özellikler ile birlikte biz oyunculara daha kaliteli ve daha eğlenceli bir oyun sunulmuştur.
oyun genel olarak güzel. bir oturuşta 8-10 saat hatta daha uzun süreler sıkılmadan oynayabilirsiniz. çatılara çıkmak, hoplamak, zıplamak, sağda solda düşman öldürmek falan zevkli işler. eğlenceli, görevleri çok zor olmayan ve yan görevlerle birlikte 2-3 günde %100 olarak bitirebileceğiniz bir oyun. sadece ana göreve odaklanırsanız daha kısa sürede de bitirebilirsiniz.
oyunun kötü ve eksik yanları;
-süreye dayalı görevlerin süresinin ucu ucuna yetmesi; bazı görevlerde, özellikle suikatçi mezarı görevlerinde, az kafamda bir plan yapayım, şuradan şuraya atlarımm oradan da oraya atlasam vs. diye düşünürseniz süre bitiyor. yani sürenin bitmemesi için pata küte bölümleri geçmeniz gerekiyor. bir de düşerseniz vay halinize. sırf bu sürenin son anda bitmesi yüzünden 5dk'da yapacağım görevleri yarım saatte yaptığımı bilirim.
-tam atlamamız gereken noktaya atlamamıza rağmen, karakterin yer yer atladığımız noktaya tutunmaması; bug mıdır yoksa başka bir hata mıdır bilemiyorum ama yer yer karakterin atladığım yere tutunmaması problemiyle karşılaştım ve bu yüzden birkaç kez öldüm. yani düşmanlar öldüremedi de çatıdan çatıya atlamak öldürdü. fıstık gibi atlamışım tutunsana işte yoook, illa düşecek. canı sağolsun.
-manuel kayıt yapamama sorunu; belki de oyunun en büyük sorunu bu durumdur. oyunda manuel kayıt özelliği yok. yani kayıt için oyunun insafına kalmışsınız. süreyi zar zor yetiştirmiş ve görevi bitirmek üzeresindir. şu son atlamayı yapmadan da bir kayıt yapayım dersin ama yapamazsın. neden? çünkü manuel kayıt yoktur. yemin ediyorum, normalde ekranda sürekli "kayıt tamamlandı" yazısı yazmasından nefret ederim ama bu oyunda mumla arar oldum.
kısaca bu 3 sorun olmasa oyun çok daha eğlenceli olabilirdi. bu şekilde de eğlenceli ama bazen 5dk'da ve tek seferde yapacağınız görevleri, saçma sapan nedenlerden dolayı birkaç seferde ve 15dk'da bitirimenize neden oluyorlar. bunun dışında oyuna pek de etkileri yok.
oyun genel olarak güzel. bir oturuşta 8-10 saat hatta daha uzun süreler sıkılmadan oynayabilirsiniz. çatılara çıkmak, hoplamak, zıplamak, sağda solda düşman öldürmek falan zevkli işler. eğlenceli, görevleri çok zor olmayan ve yan görevlerle birlikte 2-3 günde %100 olarak bitirebileceğiniz bir oyun. sadece ana göreve odaklanırsanız daha kısa sürede de bitirebilirsiniz.
oyunun kötü ve eksik yanları;
-süreye dayalı görevlerin süresinin ucu ucuna yetmesi; bazı görevlerde, özellikle suikatçi mezarı görevlerinde, az kafamda bir plan yapayım, şuradan şuraya atlarımm oradan da oraya atlasam vs. diye düşünürseniz süre bitiyor. yani sürenin bitmemesi için pata küte bölümleri geçmeniz gerekiyor. bir de düşerseniz vay halinize. sırf bu sürenin son anda bitmesi yüzünden 5dk'da yapacağım görevleri yarım saatte yaptığımı bilirim.
-tam atlamamız gereken noktaya atlamamıza rağmen, karakterin yer yer atladığımız noktaya tutunmaması; bug mıdır yoksa başka bir hata mıdır bilemiyorum ama yer yer karakterin atladığım yere tutunmaması problemiyle karşılaştım ve bu yüzden birkaç kez öldüm. yani düşmanlar öldüremedi de çatıdan çatıya atlamak öldürdü. fıstık gibi atlamışım tutunsana işte yoook, illa düşecek. canı sağolsun.
-manuel kayıt yapamama sorunu; belki de oyunun en büyük sorunu bu durumdur. oyunda manuel kayıt özelliği yok. yani kayıt için oyunun insafına kalmışsınız. süreyi zar zor yetiştirmiş ve görevi bitirmek üzeresindir. şu son atlamayı yapmadan da bir kayıt yapayım dersin ama yapamazsın. neden? çünkü manuel kayıt yoktur. yemin ediyorum, normalde ekranda sürekli "kayıt tamamlandı" yazısı yazmasından nefret ederim ama bu oyunda mumla arar oldum.
kısaca bu 3 sorun olmasa oyun çok daha eğlenceli olabilirdi. bu şekilde de eğlenceli ama bazen 5dk'da ve tek seferde yapacağınız görevleri, saçma sapan nedenlerden dolayı birkaç seferde ve 15dk'da bitirimenize neden oluyorlar. bunun dışında oyuna pek de etkileri yok.
aynı tat, aynı kalite....
yazım hatası.
hepimizin çok sık yaptığı ve bu yüzden çoğumuzun tdk ile papaz olmasına neden olan şeydir.
hepimizin çok sık yaptığı ve bu yüzden çoğumuzun tdk ile papaz olmasına neden olan şeydir.
Quentin Tarantino'nun yazıp yönettiği ve Samuel L. Jackson, Kurt Russell, Jennifer Jason Leigh gibi efsane oyuncuların başrollerini paylaştığı 2015 yapımı film. türkçe ismiyle nefret sekizlisi...
12 angry man ve Reservoir Dogs tadında ve yaklaşık 3 saat süren film. çıkan kar fırtınası sonucu bir mekanına sığınan ve kar fırtınası bitene kadar birlikte kalmak zorunda kalan 8 kişinin arasında geçen olayları ve mekana gelene kadar ki süreçte başlarından geçen olayları anlatıyor. yani klasik tarantino filmlerinden diyebiliriz.
filmin ilk bir saatinde bu adamlar kim ve neden buradalar bunları öğreniyoruz, ikinci bir saatlik dilimdeyse filmin sonunun az çok nasıl biteceğini ve işin nereye varacağını anlamış oluyorsunuz fakat büyük bir heyecanla finali bekliyorsunuz. son bir saat ise işte o beklediğiniz finalden ibaret.
açıkcası filmi beğendim. ancak 3 saatlik sürenin bu tarz bir film için çok uzun olduğunu düşünüyorum. filmin başları merak uyandırıcıydı ve final kısımları da heyecanlıydı ama başlangıç ile final arasındaki çoğu sahne gereksiz uzatılmıştı diyebilirim. film 2 saatte hatta belki de daha kısa sürede de bitirebilirlerdi. eğer 2 saat gibi bir sürede bitse hiç sıkmayan daha akıcı ve daha fazla merak uyandırıcı bir film izlerdik diye düşünüyorum. yine de güzel filmdi.
12 angry man ve Reservoir Dogs tadında ve yaklaşık 3 saat süren film. çıkan kar fırtınası sonucu bir mekanına sığınan ve kar fırtınası bitene kadar birlikte kalmak zorunda kalan 8 kişinin arasında geçen olayları ve mekana gelene kadar ki süreçte başlarından geçen olayları anlatıyor. yani klasik tarantino filmlerinden diyebiliriz.
filmin ilk bir saatinde bu adamlar kim ve neden buradalar bunları öğreniyoruz, ikinci bir saatlik dilimdeyse filmin sonunun az çok nasıl biteceğini ve işin nereye varacağını anlamış oluyorsunuz fakat büyük bir heyecanla finali bekliyorsunuz. son bir saat ise işte o beklediğiniz finalden ibaret.
açıkcası filmi beğendim. ancak 3 saatlik sürenin bu tarz bir film için çok uzun olduğunu düşünüyorum. filmin başları merak uyandırıcıydı ve final kısımları da heyecanlıydı ama başlangıç ile final arasındaki çoğu sahne gereksiz uzatılmıştı diyebilirim. film 2 saatte hatta belki de daha kısa sürede de bitirebilirlerdi. eğer 2 saat gibi bir sürede bitse hiç sıkmayan daha akıcı ve daha fazla merak uyandırıcı bir film izlerdik diye düşünüyorum. yine de güzel filmdi.
başrollerini brad pitt ve jonah hill'in paylaştığı ve yazar michael lewis'in 2003 yılında yazdığı kitaptan uyarlanan 2011 yapımı film.
türkçe'ye çevrilen ismi ise kazanma sanatı. gerçi moneyball'u kazanma sanatı olarak nasıl çevirmişler hala anlayabilmiş değilim ama neyse...
film gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanmış ve beğendiğim filmlerden birisidir. beyzbol hakkında hiçbir bilgisi ya da beyzbol'a hiçbir ilgisi olmayanların bile severek izleyeceklerini düşündüğüm bir filmdir. filmde fazla beyzbol sahnesi yok ve size takımla ilgili fazla bir bilgi de verilmiyor ama bir şekilde filmin ritmine kapılıyorsunuz ve takım kazansın istiyorsunuz. yani filmi izlerken kendimi oakland atletics taraftarı gibi hissetmedim desem yalan olur. filmin imdb'deki puanına baktığımda 7.6 ortalamayı yakalamış ama bence en az 8'i hak eden bir film olduğu kanaatindeyim. bence film, izlememiş olanlar için güzel bir geceden fazlasını vaadediyor. bu yüzden izlememiş olanlar ya da izlemeyi düşünenler varsa tavsiye ederim
türkçe'ye çevrilen ismi ise kazanma sanatı. gerçi moneyball'u kazanma sanatı olarak nasıl çevirmişler hala anlayabilmiş değilim ama neyse...
film gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanmış ve beğendiğim filmlerden birisidir. beyzbol hakkında hiçbir bilgisi ya da beyzbol'a hiçbir ilgisi olmayanların bile severek izleyeceklerini düşündüğüm bir filmdir. filmde fazla beyzbol sahnesi yok ve size takımla ilgili fazla bir bilgi de verilmiyor ama bir şekilde filmin ritmine kapılıyorsunuz ve takım kazansın istiyorsunuz. yani filmi izlerken kendimi oakland atletics taraftarı gibi hissetmedim desem yalan olur. filmin imdb'deki puanına baktığımda 7.6 ortalamayı yakalamış ama bence en az 8'i hak eden bir film olduğu kanaatindeyim. bence film, izlememiş olanlar için güzel bir geceden fazlasını vaadediyor. bu yüzden izlememiş olanlar ya da izlemeyi düşünenler varsa tavsiye ederim
ilk 2 sezonunu severek izlediğimiz ve çizimleri ile dövüş sahneleri bizleri tatmin eden serinin, ne hikmetse 3. sezondan itibaren çizimlerinin içine ettiler ve neredeyse paintvari çizilmiş bir seri izler hale geldik. 3 sezonun ardından, bu sezonun içine ettiler ama büyük ihtimalle 4. sezonda çizimler düzelir diye bekledim ama 4. sezon, 3. sezondan daha kötü çizimlerle karşımıza çıktı ve açıkcası bu çizimler yüzünden seri ile ilgili tüm beklentilerim yok oldu. 3. sezondaki escanor vs meliodas dövüşünü b*k edildikten sonra herhalde bundan daha kötü bir dövüş sahnesi çizemezler diye düşündüm ama 4. sezondaki escanor vs zeldris dövüşünü gördükten sonra fikirlerim tamamen değişti. artık her dövüşü bir öncekinden daha kötü çizilmiş şekilde izleyeceğimiz sonuca ulaştım. yani serinin içine edildi. birçok beklenti ve birçok dövüş sahnesi çöp oldu.
Yalnız çizimlerle ilgili bir şey çok dikkatimi çekti. yapımcı şirket bir şekilde herkesi kötü çizmeyi başarıyor ama ban hep aynı. herkes bir şekilde ecüş bücüş olurken ban neden hep aynı? bu durumda iki ihtimal var. ya serinin tüm bütçesi ban çizmek için harcanıyor ya da yapımcıların ban fetişi var. başka açıklaması yok.
Yalnız çizimlerle ilgili bir şey çok dikkatimi çekti. yapımcı şirket bir şekilde herkesi kötü çizmeyi başarıyor ama ban hep aynı. herkes bir şekilde ecüş bücüş olurken ban neden hep aynı? bu durumda iki ihtimal var. ya serinin tüm bütçesi ban çizmek için harcanıyor ya da yapımcıların ban fetişi var. başka açıklaması yok.
