çocukluğumuzda neredeyse her ulusal kanalda yayınlanan animeleri izlemiş, 2008-2009 yıllarındaki mtv türkiye kanalında yayınlanan, anime gecesi programını canlı yayınlandığı zamanlarda izleme şansını yakalamış ve 90'lı yıllarda çoçukluğunu yaşamış biri olsam da tüm bunları bir kenara bırakırsak, düz hesap 10 yıldır anime izliyorum. Ancak yıllardır "en iyi anime şudur" diyemedim fakat sosyal medyaya bakıyorum. insanlar birbirleriyle "en iyi anime şudur", "yok asıl budur", "sen ne anlarsın", "bunu dışlayalım", "hurraaa linç edelim" vs. gibi tartışıyorlar hatta birbirlerine ağza alınmayacak hakaretler edip küfürleşiyorlar. narutardlar mı dersin titancılar mı yoksa haikyuu fanlarını mı seçersin. ne ararsan var. seçenekleriniz bol, seçip beğenip alın. Alın almasına ama bu anlamsız ve bitmeyen tartışma neden?
neon fansub ve miracle subs ekiplerini daha önceden biliyor olmama rağmen, hüma çeviri ekibi, varlığını şu an öğrendiğim bir çeviri ekibidir. Geç kalmış olabilirim ama yeni ekip şimdiden camiaya hayırlı olsun.
ubisoft tarafından ilk kez 2007 yılında piyasaya sürülen ve bir suikastçiyi kontrol ederek bizlere verilen görevleri yerine getirdiğimiz efsane oyundur. 2007'den günümüze kadar, hepsi birbirinden iyi ve her birinin kendi ayrı hikayesi olan birçok oyunu yayınlanmıştır. Ayrıca serinin kitapları ve filmi de vardır.
otakuturk.net/foto
otakuturk.net/foto
-nüfusu neredeyse 40000 (kırk bin) olsun.
-sosyal ve kültürel etkinlik neredeyse hiç olmasın.
-tiyatro ve sinema olmasın.
-kırtasiyeler de olmasa kitap alabileceğiniz d&r vb. kitapçılar ve/veya sahaflar olmasın.
-haftalık ve/veya aylık çıkan dergileri alabileceğiniz hiçbir yer olmasın.
-kütüphanesi insanların göremeyeceği bir yerde ve ufacık olsun. ayrıca neredeyse giden hiç olmasın.
-şahsi aracınız yoksa, akşam saat: 21.00'dan sonra şehir merkezine ulaşım olmasın.
-sahili olsun ama akşam ışıklar yanmasın ve ortalık zifiri karanlık olduğu için kimse sahilde gezmesin.
-bir sahil yeri olmasına rağmen balık ekmek yapan tek bir yer bile olmasın.
-kokoreç, köfte ekmek, midye dolma gibi sokak lezzetleri olmasın.
-burger king, mc donalds, dominos gibi ülkenin her yerinde bulunan lokantalar olmasın.
-ptt ve bir alternatif dışında, hiçbir kargo firmasının şubesi olmasın ve evlere kargo teslimatı yapılmasın.
-internet altyapısı olmasın.
-insanların aktif olarak takıldığı bir caddesi olmasın.
-avm olmasın.
-kadınların rahatsız olmadan çay, kahve vs. içebileceği bir cafe olmasın.
-adidas, nike, h&m gibi mağazaları bir kenara bırak, defacto ve lcw gibi mağazalar bile olmasın.
-kıraathaneler dışında, arkadaşlarınızla birlikte okey, tavla vb. oyunlar oynayabileceğiniz bir mekan olmasın.
-yaşlılar tarafından pub ve club tarzı yerlere kötü gözle bakılsın. Bunların şehire açılması engellensin. Ancak neredeyse pavyon sayılabilecek yerler paraya para demesin.
-istediğiniz zaman istediğiniz şehire bilet bulamayın.
-bir eşya almak istediğinizde, internet fiyatı 1, mağaza fiyatı 1.5 liraysa bu yerdeki en düşük satış fiyatı 3 lira olsun.
-iş olanağı olmasın ve insanlarının kaderi belli kişi ve zümrenin keyfine kalmış olsun.
-her 2 gençten birisi gurbetçi olup şehri terk etsin.
-yapacak bir şey olmadığı için, insanlar akşam ezanıyla evlerine gitsin ve akşam ezanından sonra sokakta neredeyse hiç insan olmasın. Sokakta kimse olmadığı için de polisler belli bir saatten sonra sizlere, "gençler hadi artık evlerinize gidin" desin.
-Yine de tüm bunlara rağmen halkın 3'te 2'si yaşadığı hayattan ve bu durumdan memnun olduğunu söylesin.
şimdi sizlere soruyorum. hayal edebildiniz mi? eğer hayal ettiyseniz, muhtemelen çoğunuz bunların korkunç bir distopya olduğunu ve böyle bir yerin olamayacağını düşünüyorsunuzdur. Ancak maalesef böyle bir yer var ve ben böyle bir yerde yaşıyorum. sorumluların .............................................................
edit: 20 kasım 2022. durum hala aynı
-sosyal ve kültürel etkinlik neredeyse hiç olmasın.
-tiyatro ve sinema olmasın.
-kırtasiyeler de olmasa kitap alabileceğiniz d&r vb. kitapçılar ve/veya sahaflar olmasın.
-haftalık ve/veya aylık çıkan dergileri alabileceğiniz hiçbir yer olmasın.
-kütüphanesi insanların göremeyeceği bir yerde ve ufacık olsun. ayrıca neredeyse giden hiç olmasın.
-şahsi aracınız yoksa, akşam saat: 21.00'dan sonra şehir merkezine ulaşım olmasın.
-sahili olsun ama akşam ışıklar yanmasın ve ortalık zifiri karanlık olduğu için kimse sahilde gezmesin.
-bir sahil yeri olmasına rağmen balık ekmek yapan tek bir yer bile olmasın.
-kokoreç, köfte ekmek, midye dolma gibi sokak lezzetleri olmasın.
-burger king, mc donalds, dominos gibi ülkenin her yerinde bulunan lokantalar olmasın.
-ptt ve bir alternatif dışında, hiçbir kargo firmasının şubesi olmasın ve evlere kargo teslimatı yapılmasın.
-internet altyapısı olmasın.
-insanların aktif olarak takıldığı bir caddesi olmasın.
-avm olmasın.
-kadınların rahatsız olmadan çay, kahve vs. içebileceği bir cafe olmasın.
-adidas, nike, h&m gibi mağazaları bir kenara bırak, defacto ve lcw gibi mağazalar bile olmasın.
-kıraathaneler dışında, arkadaşlarınızla birlikte okey, tavla vb. oyunlar oynayabileceğiniz bir mekan olmasın.
-yaşlılar tarafından pub ve club tarzı yerlere kötü gözle bakılsın. Bunların şehire açılması engellensin. Ancak neredeyse pavyon sayılabilecek yerler paraya para demesin.
-istediğiniz zaman istediğiniz şehire bilet bulamayın.
-bir eşya almak istediğinizde, internet fiyatı 1, mağaza fiyatı 1.5 liraysa bu yerdeki en düşük satış fiyatı 3 lira olsun.
-iş olanağı olmasın ve insanlarının kaderi belli kişi ve zümrenin keyfine kalmış olsun.
-her 2 gençten birisi gurbetçi olup şehri terk etsin.
-yapacak bir şey olmadığı için, insanlar akşam ezanıyla evlerine gitsin ve akşam ezanından sonra sokakta neredeyse hiç insan olmasın. Sokakta kimse olmadığı için de polisler belli bir saatten sonra sizlere, "gençler hadi artık evlerinize gidin" desin.
-Yine de tüm bunlara rağmen halkın 3'te 2'si yaşadığı hayattan ve bu durumdan memnun olduğunu söylesin.
şimdi sizlere soruyorum. hayal edebildiniz mi? eğer hayal ettiyseniz, muhtemelen çoğunuz bunların korkunç bir distopya olduğunu ve böyle bir yerin olamayacağını düşünüyorsunuzdur. Ancak maalesef böyle bir yer var ve ben böyle bir yerde yaşıyorum. sorumluların .............................................................
edit: 20 kasım 2022. durum hala aynı
yıllardır cosplay yapan bir coplayer'dır. özellikle yaptığı katarina cosplay'i sonrasında bir hayli ünlenmiştir. son yıllarda cosplayerlığın yanı sıra yayıncılık da yapmıştır. Kendisini birçok etkinlikte görebilirsiniz.
otakuturk.net/foto
otakuturk.net/foto
Seride ilk gördüğüm andan itibaren, bu karakter seri sonunda çok iyi mevkilerde olur, dediğim fakat serinin sonunda umduğum gibi olmayan ve mangaka tarafından harcanan karakterdir. ayrıca bleach serisindeki favori karakterlerimden birisidir. Hatta serideki favori karakterim bile diyebilirim.
otakuturk.net/foto
otakuturk.net/foto
"neden derslerine çalışmıyorsun?" sorusuna verilecek en harika cevap olup eğitim-öğretim yıllarımda tarafımca oluşturularak benimsenen ve yıllardır savunduğum bir mottodur. "nasıl?" diye soracak olursanız. hepimiz istemeye istemeye ve kendimizi zorlayarak ders çalışıyor, ruhsal ve zihinsel olarak kendimize zarar veriyoruz. Ayrıca ders çalışırken sinirleniyor. Gerek okula ve derslere gerekse de dersin hocasına küfrediyoruz. özetle özene bezene yaratılmış harika bedenimize zarar vermek ve küfretmek günah olduğu için, bizi bunları yapmaya zorlayan ders çalışmak da dolaylı yoldan günah oluyor.
not: işine gelen kullansın ama sonra pişman olup "senin yüzünden büte kaldım", "senin yüzünden okulum uzadı" veya "senin yüzünden okuldan atıldım" gibi sözleri kabul etmiyorum .s
dipnot: bu motto beni hiç üzmedi :)
yerin dibi not: "son gece de günah mı?" diye soranlar olursa diye yazıyorum. son gece çalışabilirsiniz.
not: işine gelen kullansın ama sonra pişman olup "senin yüzünden büte kaldım", "senin yüzünden okulum uzadı" veya "senin yüzünden okuldan atıldım" gibi sözleri kabul etmiyorum .s
dipnot: bu motto beni hiç üzmedi :)
yerin dibi not: "son gece de günah mı?" diye soranlar olursa diye yazıyorum. son gece çalışabilirsiniz.
ne ara duyurduklarını ve ne ara yapıp bitirdiklerini anlamadığım alt kültür etkinliğidir. tamam haberim olsaydı da gidemeyecektim ama en azından Gitmek isteyenler olur diye duyurusunu falan yapardık.
ayrıca, "ingilizce çevirilerde hata yok mu?" diye sorduğunuzda, "elbette var ama bizimkiler kadar hata yapmıyorlar." yanıtını veren izleyicilerdir. bu cümleleri kuran izleyicilerin, ingilizce bilgilerinden şüphe ediyor, çoğunlunun ilgi çekmek ve/veya şov yapmak amacında olduğunu düşünüyorum.
one punch man, shingeki no kyojin vs. gibi popüler seriler olunca bilmem kaç tane fansub ortaya çıkıyor. Ancak ilk iki sezonu 100+ bölüm yayınlanmış ve ülkemizde sevilerek izlenmiş olan diamond no ace serisinin üçüncü sezonu act 2'yi, güncel bölümlerin yayınlanmasından bir hayli sonraki bir tarihte ve bilmem kaç gün sonra, çevirdikleri diğer serilerden fırsat bulurlarsa iki fansub çeviriyor. 3. sezonda neredeyse bitecek ama hala düzgünce el atan kimsenin olmaması gerçekten üzücü... Ayrıca okuyan olur mu bilmem ama ilk iki sezonun da linkleri kırıkmış. çevrimiçi anime izleme sitelerindeki bazı izleyiciler "bu animeyi en baştan izlemek istiyorum. acaba düzeltebilir misiniz?" diye soruyorlar.
kim ne derse desin, kim ne anlatırsa anlatsın, ülkenin yarısını ilçe ilçe, köy köy gezmiş, görmüş ve yüzlerce hatta binlerce kişiyle görüşmüş birisi olarak söylüyorum. maalesef ülkemizde fırsat eşitliği yoktur! fırsat eşitliği var diyen insanlar, ya yalancıdır ya da salaktır. üçüncü bir ihtimal yoktur.
neredeyse 2020 yılına gireceğimiz şu günlerde, yaşadığım ev ilçe merkezine 1.8 km, ilçe ptt ve türk telekom merkezlerine 1.5 km mesafede olmasına ve ayrıca bu mesafe araçla 1 dk, sahilden yürüyerek 10-15 dk sürmesine rağmen, yaptığım tüm görüşmeler sonucunda, internet sağlayıcı firmalarının bize verebilecekleri maksimum download hızının 8 mbps, upload hızının ise 0.8 mbps olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım. İşin ilginç yanı ise 300 metre ilerideki evlere 75 mbps download ve 23 mbps de upload hızı verebiliyor olmaları... Yani ne oluyorsa o 300 metrede oluyor.
Tüm bunları öğrendikten sonra sinirlendim ve iş inada da binince daha fazla sorgulamaya başladım. Sorgularken öğrendim ki, ilçenin girişinde ve ana yolun hemen kenarında oturduğumuz için fiber kablo bizim evin önünden geçiyormuş. Bunu duyunca o kadar sevindim ki, Ben buradan eve kablo çektiririm, diyerek topuklarım g*tüme vura vura ilçe merkezine gittim. Durumu anlattım ve talepte bulundum. Ancak bana verilen cevap gerçekten komikti. "Senin talepte bulunman yetmez. mahalle muhtarının dilekçe yazması lazım" dediler. Peki muhtar dilekçe yazınca hat çekilir mi? diye sordum. "Muhtemelen 1-2 sene sürer" dediler. Tabi kan artık beynime gitmemeye başladı. Küfretmeme, kavga çıkartmama tam ramak kalmıştı ki, Agresif bir ses tonuyla, neden? diye sordum. Bana, hat çekim önceliğinin yeni yapılan ve/veya yapılacak olan yerleşim yerlerinde öncelikli olduğunu, eski yerleşim yerlerine hat çekilebilmesi için ancak kullanıcı yoğunluğunun ve yeterli talebin sağlanması gerektiği söylediler. Yani "Boşa kürek çekersin. bir b*k olmaz" sözünün kibarcasını söylediler. E haliyle artık sakinliğimi koruyamadım ve sizin ben yapacağınız işi de, sizi de, yönetim politikanızın da, falancanın da, pişmancanın da vs. vs. (liste kalabalık)... ta a...... s.... diye cümlemi bitirip çıktım. şimdi muhtarla görüşeceğim. Ancak uzunca bir süre kaplumbağadan hallice internete mahkum kaldım. Bu durumun sorumlusu olan herkesin gelmişini geçmişini s......
Tüm bunları öğrendikten sonra sinirlendim ve iş inada da binince daha fazla sorgulamaya başladım. Sorgularken öğrendim ki, ilçenin girişinde ve ana yolun hemen kenarında oturduğumuz için fiber kablo bizim evin önünden geçiyormuş. Bunu duyunca o kadar sevindim ki, Ben buradan eve kablo çektiririm, diyerek topuklarım g*tüme vura vura ilçe merkezine gittim. Durumu anlattım ve talepte bulundum. Ancak bana verilen cevap gerçekten komikti. "Senin talepte bulunman yetmez. mahalle muhtarının dilekçe yazması lazım" dediler. Peki muhtar dilekçe yazınca hat çekilir mi? diye sordum. "Muhtemelen 1-2 sene sürer" dediler. Tabi kan artık beynime gitmemeye başladı. Küfretmeme, kavga çıkartmama tam ramak kalmıştı ki, Agresif bir ses tonuyla, neden? diye sordum. Bana, hat çekim önceliğinin yeni yapılan ve/veya yapılacak olan yerleşim yerlerinde öncelikli olduğunu, eski yerleşim yerlerine hat çekilebilmesi için ancak kullanıcı yoğunluğunun ve yeterli talebin sağlanması gerektiği söylediler. Yani "Boşa kürek çekersin. bir b*k olmaz" sözünün kibarcasını söylediler. E haliyle artık sakinliğimi koruyamadım ve sizin ben yapacağınız işi de, sizi de, yönetim politikanızın da, falancanın da, pişmancanın da vs. vs. (liste kalabalık)... ta a...... s.... diye cümlemi bitirip çıktım. şimdi muhtarla görüşeceğim. Ancak uzunca bir süre kaplumbağadan hallice internete mahkum kaldım. Bu durumun sorumlusu olan herkesin gelmişini geçmişini s......
otaku türk 7. yaş günü çekilişi başlığındaki linkten katılım sağlayabileceğinizi belirtmiş ve kayıtlı tüm üyelerimize mail atmış olmama rağmen, neredeyse var olan üyelerimizden kimsenin çekilişe katılmamış olması büyük bir şaşkınlık oluşturmaktadır.
sitelerimizde yüzlerce üye, sayfalarımızda binlerce takipçi vardı. Sözlüğün inaktif olduğu dönemlerde sürekli mesaj atıp beni sıkıştıran, otaku türk'ün geleceği hakkında yazanlar vardı. Eee noldu? nereye gittiniz?