nodame cantabile

suzuki san
ayıla bayıla izlediğim müzikal anime. tür olarak josei olarak geçmekte lakin azıcık slice of life ve azıcık shoujo dışında kendisi tamamen müzikalden oluşan bir anime. bir de mangasının en iyi shoujo ödülü almış olduğunu söylemeden geçmeyeyim. 3 sezon dan oluşur. birinci sezon 23, ikinci sezon 11 bölüm +ova, üçüncü sezon 11 bölüm +2 ova dır. yani uzun bir seri izleyeceksiniz diyebirim
bu animeyi çok sevmemin nedenleri var. öncelikle anime klasik müziğe yönelik bir müzikal sunmakta bize. chopin, pachelbel, beethoven, mozart, çaykovski falan dinlemeyi seviyorsanız ayılıp bayılacağınıza garanti veriyorum. genelde bu bestecilerin eserlerini çalmaktalar ki sizi tek hayal kırıklığına uğratacak şey saatler süren eserin bi 5 dk lık kısmını falan dinliyor oluşunuz olacak. müzik bölümünde okuyan öğrencilerimiz nodame ve chiaki üzerinden işlenen bir konu vardır. nodame chiaki yi görür ve adeta ona sülük gibi yapışır, ancak chiaki çok soğuk bir erkek kişidir. ilk başta her ikisi piyano çalan iki öğrenci iken zamanla olaylar gelişir ve değişir. anlamadığınız kimi yerler olacaktır. misal klasik müzik dinlemeyi oldukça severim ki iyisi kötüsü nedir az buçuk anlamama rağmen bu animede nodame eseri yanlış çaldığında "neresini yanlış çaldı ki?" diye bir düşünce oluştu bende. çılgın bir müzik bilgisi gerektiriyor belki de.
ikinci sezonda chiaki paris e okumaya gider ve nodame de onun peşini bırakmaz. hani hiç bir tepki vermeyen bir erkeğin peşinden gitmesine deli kızmıştım izlerken. gerçi hala kızıyorum. okumaya git sesim çıkmaz da adamın peşinden neden gidersin ki? bu tip kızlara gıcık oluyorum ki nodame gıcık olamadıklarımdan oldu. nodame izlediğim en ilginç kız tiplerindendir. pis, pasaklı dağınık, umursamaz, bakımsız, elinden kadınsal hiç bir iş gelmeyen, özgürlüğüne düşkün yani bir erkeğin asla istemeyeceği bir kız tipi. ve aşık olduğu adam chiaki ise tam tersine aşırı titiz, bakımlı, elinden her iş gelen, aşırı çalışkan bir adamdır. hatta çoğunlukla nodame nin pisliğini chiaki toplar, doyurur. bak işte bu tür adamları seviyorum animelerde ama işte chiaki nin tek kusuru adamın aşırı soğuk olmasıdır. anime boyunca nodame yi seviyor mu sevmiyor mu anlamıyorsunuz bile. nodame nin yerinde olsam bir adamın peşinden bu kadar koşmam. ne gerek var. dünyada milyon erkek yaşıyor. bu sezonda chiaki piyanistliği bırakmış orkestra şefi olmak için çalışmalara başlamıştır. oldukça bilgi verici şeyler öğreniyorsunuz. misal bir orkestra şefi sadece sopa sallamıyormuş. hatta o dandik bir sopa değilmiş. öğretici yanının bulunması da güzeldi.
üçüncü sezonda bir mezun olma, işlerinde usta olma, tanınma, konser verme kaygısı başlar elemanlarımızda. diğer sezonlardaki gibi minnacık aşk meşk, bol bol müzik vardır yine.
bitince "bitmiş olamaz" gibi bir hisse kapılıyor insan. öyle güzeldi ki. eğer klasik müzik dinlerken moraliniz düzeliyorsa bu anime çok çok iyi gelecektir diyebilirim. ayrıca nodame ile chiaki arasındaki diyaloglar oldukça komik olabiliyor. hatta nodame nin "mukyaaaaaa", gyaboooo" gibi garip garip kullandığı nidaları duymanız bile sizi güldürmeye yeter.
biraz eski bir anime olmasına rağmen çizimleri fena değildir ancak çok bir şey beklemeyin derim. müziklerin güzel olduğundan tekrar bahsetmeme gerek yok sanırım.
ben klasik müzik severim, moralim düzelsin, kafam dağılsın derseniz izleyin derim.
ezaki
izlediğim ilk romantik anime olma özelliğini taşısada beni hem eğlendirip hem de mükemmel bir müzik zevki yaşatmıştır
chibidii
müzik konulu animeler içinde, sakamichi no apollon ile birlikte başı çeker benim için. buna rağmen, chiaki'nin ***burada bir sürü hakaret var*** olduğunu düşünüyorum. bu kadar sevdiğim bir animede, bu kadar tiksindiğim bir karakterin olması garip. (°-°)
moonwing
geçenlerde dizisini bitirip animesine başladığım ve sabahları kafamda beethoven'ın 7. senfonisinin çalmasına neden olmuş yapıttır
karalamadefteri
müzik ile ilgili animeleri sevenler kesinlikle izlesin derim ^^ ayrıca müziğe ilginiz olmasa bile alıp götüren bi seri!
ve klasik müzik ile ilgili epeyce bilgi de edinebileceğiniz bi seri :)

seride ana karakter noda megumi'nin tuhaflıkları için bile izlenebilecek bir seri ^^
axsyv
çok güzel seri, daha eskiden filizlenmiş klasik müzik sevgimi üçe beşe yetmişe katlamış seri. nodame'yi tanımak çok kolay gözükse de aslında çok zordur; çok çılgın olduğunu sandığınızda inanılmaz mantıklı bir konuşma yapar, mantıklı davranmasını beklediğinizde "moja moja way"i takip edip akla gelmeyecek şeyler yapar. şarkılara tepkileri harikadır, zaten seri sırf nodame'nin olaylara tepkileri için bile izlenebilir.

chiaki'ye bişey demiyorum artık.

seri 3 sezon ve bu toplam üç sezondan aklımda kalanlar: milch, masumi'nin cinsiyetini anlayamayışım, nodame'nin çocuksu gözükmesine rağmen kendi kararlarını alması, tavşanlar ve bildiğin salak bir chiaki. bir de kulağımı bir sürü yeni parçaya aşina edişi.

mukyiiii
puri gorota
kendim de müzikle ilgilendiğimden midir nedir, bu anime beni en çok etkileyen animedir. başucu animemdir kendisi^^ mutlaka arada bir seriyi baştan sona izlerim ve her defasında yeni şeyler öğrenirim. nodame müzikle ilgili hayali bir yolculuğa çıktığında ben de onunla çıkıyorum. o öğrendikçe ben de öğreniyorum. sonra chiaki.. o sert karakter.. onun nodame'nin müziğine olan aşkı. sonra diğer karakterlerin sağlamlılığı. hepsi ayrı bir hikaye, derin... ve müziğe olan saygı. müzik adına çok şey anlatılıyor animede. biraz olsun piyano, keman, orkestra gibi müzik elemanlarına ilginiz varsa kaçırmayın! ah nodame.. gyabo!!
leaderzura
uzu suredir icinde bulundugum olumsuz ruh hali biraz olsun degisti nodame sayesinde. klasik muzigin de etkisi oldu tabii (:
anime bir cok yonuyle klise. ben bazen shounen bazen shoujo bazen josei izliyormusum gibi hissettim. ancak diger yandan, nodame ve klasik muzik bu anime icin buyuk fark yaratiyor. hatta bence nodame her turlu goturuyor. seiyuusuna derin ve kocaman tebrikler :d
nodame'nin indirimden yilan baligi almak icin markete kostugu sahne efsane olmus. tekrar tekrar izleyip neseleniyorum
alovesinceforgotten
çok hafif, eğlenceli, izlerken insanı mutlu eden, değişik bir huzur yaşatan ilginç anime.
animeye ismini veren nodame de çok şahsına münhasır birisi; çığlık atarken "gyabo!" (ve bunun türevleri -,-) tarzı garip sesler çıkarması, piyano çalan bir genç hanım olmasına rağmen bu imaja ters düşecek şekilde zarafetten yoksun oluşu, evinin çöplük gibi hali...
yani ilgiyle izliyorum efenim, bakalım neler olacak.


nodame cantabile, ilk sezonu 23+1 bölümden oluşan komedi, müzik, dram, romantizm, slice of life ve josei içerikli anime.

açıkça belirteyim, klasik müzikle alakalı bilgim sıfır. gündelik hayatımda dinlemem de. ama klasik müzikten bu kadar uzak biri olarak animenin ilk sezonunu izledim ve çok beğendim. bence bu, nodame cantabile'nin ne kadar başarılı işlendiğinin en büyük göstergesi. konudan bihaber olan ben bile kendimi karakterlerle beraber müziğin büyüsüne kaptırdım. müzikten gerçekten anlayan insanlar eminim izlerken çok daha fazlasını hissedecektir.

konusuna gelirsek... anime pek çok başka yan karakterle birlikte esas olarak noda megumi ve chiaki shinichiyi konu alıyor.
noda megumi, ya da kısaca nodame, piyano çalmakta gerçekten yetenekli bir konservatuvar öğrencisidir. ancak nodame nereden bakarsanız bakın fazlasıyla sıradışı bir genç hanımdır: pasaklıdır, yemek yemekten fazlasıyla hoşlanır (hatta yemek görünce kendini kaybeder), zaman zaman gürültücüdür... en önemlisi de, nodame piyano çalarken nota defterinden notaları takip etmek yerine, chiaki'nin tabiriyle, eserleri "şarkı söyler gibi" (bkz: cantabile) çalar. bu her ne kadar duyanları hayranlık içinde bırakan dahice bir yetenek olsa da, klasik eserleri kendi kafasına göre çalmak nodame'nin kariyeri açısından büyük bir handikaptır.
chiaki shinichi ise nodame'nin her açıdan tersi sayılabilecek senpaisidir. aynı üniversitenin piyano bölümünde okumasına rağmen chiaki gerçekte orkestra şefi olmayı hedeflemektedir... ancak nodame'ninkilerle benzeşmese de; herkesin gözünde çok başarılı, yakışıklı ve karizmatik olan chiaki'nin de bu hedefine ulaşmasını engelleyen problemleri vardır...

dürüst olmak gerekirse animenin konusunu benim için en başından ilginç kılan şey nodame'nin çarpık kişiliğiydi. garipliklerine rağmen nodame karakterini çok sevdim; kendisi gerçekten animeyi çekip çeviren olağanüstü orjinal bir karakter ve ilk sezon boyunca beni kendine pek çok kere hayran bıraktı: gerek orjinalliği, gerek komik davranışları, gerekse kendi sınırları içerisinde gayet sağlam kişiliğiyle.

animenin karakterleri işleyiş biçimi gerçekten derindi. kendisinden "ore-sama" olarak bahsedip duran kendini beğenmiş, çok bilmiş bir genç beyefendinin de (bkz: chiaki shinichi); "makyaj yapıyorum" ayağına kendisini maymuna çeviren (ki beni çok güldürdü :d ), ne olursa olsun fazlasıyla rahat takılan, o yaşta hala oturup puri gorota seyreden ilginç genç kızın da (bkz: noda megumi) kırılgan taraflarını gördük. animeyi izlerken yorumları da okuyordum, başlarda sıklıkla nodame'ye "kaybeden ezik" ya da chiaki'ye "bencil, kendini beğenmiş" dendiğini gördüm. ama anime ilerledikçe, karakterler bize iç dünyalarını açtıkça bu tarz yorumlar azaldı.
açıkçası bence, birbirine bu denli, taban tabana zıt iki karakteri aynı anda izleyiciye sevdirmek gerçek bir başarı :')

animenin akıcılık konusunda sıkıntısı yoktu ama son bölümlere kadar pek de sürükleyici değildi. hatta uzun aralarla seyrettim diyebilirim, verdiğim aralarda daha kısa serileri bitirdim. yani pek bir heyecan duygusu uyandırmıyordu --ta ki son bölümlerine kadar. sonra belli bir ivme kazandı ve ben o halini daha çok sevdim.

senaryo gelişimi de hoşuma gitti. yani 24 bölümü gayet doldurabilmişler, ne gereksiz olaylar vardı ne de atlanan bir yer. gayet yeterliydi ilk sezon için.

seslendirmeleri hoştu-- nodame'nin bir sezon boyunca "gyabooo!" diye bağıran seiyuusuna buradan sevgilerimi yolluyorum :d çizimleri özellikle göz alıcı değildi ama çirkin de denemez --ortalama diyelim.

hem op müziği hem de işlenen eserler çok güzeldi :') animede geçen eserlerin adları veriliyordu, izlerken bazı yerlerde durdurup beğendiklerimi not aldım (böylece klasik müzik konusundaki cehaletim biraz olsun azalır belki, kim bilir? :d)

son olarak... final beni güldürdü... ağlattı... son dakikaya kadar "ehhehe, ağlamadım kii, ağlamadım kii" diye gevşek gevşek sırıtırken bir baktım yanaklarımdan ılık bir şey süzülüyor. yağmur yağıyordu diyeceğim ama (bkz: roy mustang mode on) odamda oturuyordum basbayağı işte, tsundereliğin lüzumu yok :/ tough girl'lük buraya kadarmış, sözlük :d

neyse neyse, sonuç olarak fevkaladenin fevkindeydi efenim. izlemeyen herkese kessssinlikle tavsiye ederim (:

bir de...
shinichi-kun wo baka!!!11!1
...
söyledim, rahatladım... ( ̄▽ ̄)ノ
onizukasensei
Klasik müzik severler için biçilmiş kaftandır. romantizm ve komedi de içinde belirli oranda bulunmakta ancak merkezi müzik. Çizimler biraz garip gelebilir ancak alışırsınız. Zamanında bir çırpıda bitirip izlemiştim. Açılış müziği de animenin kendisi gibi sevilesidir.