ilk bölümlerde ezik tavırları ve o jöleyle yatırmış olduğu saçlarıyla "bu ne biçim kahraman lan dediğim" sonraları ise allahım sana geliyorum dedirtebilen ölüm vekilidir. bir ara sitelerde nick olarak da kullanmışlığım vardır.
yokluk nedir bilenlerin başvurduğu site. eskiden az bakmadık. bence iki yönden eksikliği vardı sitenin birincisi; animelerin kaliteleri kötüydü ve hiç iyileştirme yapmadılar(geçenlerde baktım hala aynı). ikincisi ise; idm ile animeleri indiremiyordum ki bu da benim gibi indirme yapanları büyük etkilemiştir. emeklerine saygım vardır o ayrı.
kitap james baldwin'in eseridir. kitabın konusuna geçmeden önce bu kitabı önermemin sebebi söyleyeyim; bu aralar sosyal medyada ve sokaklarda epey tartışma konusu olan eşcinsellik ve transseksüellikle ilgili bir kitap olması. nitekim bu kitap eşcinsellik üzerine yazılmış ilk kitap sayılır. kitap için verdiğim bu kadarcık bilgi bile okurken sizde bir iticiliğe sebep olmuştur. hah işte amacım bu önyargınızdan bir nebze olup kurtulmanız ve insanlara daha hoşgörüyle bakmak amaçlıdır.
eşcinsel insanlara toplumlar tarafından geçmişten günümüze dek eşsiz bir baskı ve zulüm olmuştur ve hala da böyle süregelmektedir. benim görüşüm, her insana birey olarak saygı göstermek. çünkü şöyle bir düşündüğümüzde cinsel kimliklerimize biz karar vermiyoruz. bu tamamen kalıtımsal bir olay ki eşcinseller için de durum çok farklı değil. her ne kadar biz erkek yada kadın olmayı seçemediysek eminim onlarda da böyle bir seçim olmamıştır. tabi erkekler kadın olmayı seçiyor falan diyeceksiz ama öyle bir durum yok, olay hormanal durumlara bağlı olarak gelişen bir şey(araştırıp bakabilirsiniz).
işin bir de dini boyutu var ki o konuya girmek istemiyorum çünkü bu konuyu daha da karıştıracak türden bir mevzu. ister dini ister toplumsal yönden bakılsın yada bir hastalıkmış veyahut pis bir şeymiş gibi görülsün ben, eşcinsel insanların toplumda baskı altında tutulmasına, görmezden gelinmesine karşıyım. bahsettiğim konunun "sen sanki hiç mi top, ibne veya oğlan demiyorsun" ile alakası yok. çevremizden bu tür hakaret içeren sözler öğrenmişiz ve kullanıyoruz da, kullanmamamız gerektiğini bile bile. bu çok büyük hata lakin istemeden yapıyoruz. benim asıl istediğim insanların, arkadaşlarımın, ailemin, çevremin, toplumumun bu insanları oldukları gibi kabul etmesi. bazı sıfatlar altında tutup, etiketlemeden onların farklılığının farkına varıp birlikte yaşayabilmesidir.
kitabın konusu: amerikalı beyaz delikanlı david'in paris'te italyan garson giovanni ile yaşadığı eşcinsel ilişki, toplumsal değer yargılarının baskın çıkışıyla bu ilişkiden kaçıp ve evli bir erkek olarak “güvenli” bir hayat sürmek için eski sevgilisi hella'ya sığınması ve bütün bu çabaların üçüne de trajik sonuçlar getiren sonuçsuzluğu...
yazarın notu: çevremizde sadece bizim gibi normal insanlar yok. gerçi normalin bir tanımı da yok, kime normal kime anormal diyebiliriz ki? çevredeki faklılığın farkına az da olsa varmak isteyenlere önerilir.
eşcinsel insanlara toplumlar tarafından geçmişten günümüze dek eşsiz bir baskı ve zulüm olmuştur ve hala da böyle süregelmektedir. benim görüşüm, her insana birey olarak saygı göstermek. çünkü şöyle bir düşündüğümüzde cinsel kimliklerimize biz karar vermiyoruz. bu tamamen kalıtımsal bir olay ki eşcinseller için de durum çok farklı değil. her ne kadar biz erkek yada kadın olmayı seçemediysek eminim onlarda da böyle bir seçim olmamıştır. tabi erkekler kadın olmayı seçiyor falan diyeceksiz ama öyle bir durum yok, olay hormanal durumlara bağlı olarak gelişen bir şey(araştırıp bakabilirsiniz).
işin bir de dini boyutu var ki o konuya girmek istemiyorum çünkü bu konuyu daha da karıştıracak türden bir mevzu. ister dini ister toplumsal yönden bakılsın yada bir hastalıkmış veyahut pis bir şeymiş gibi görülsün ben, eşcinsel insanların toplumda baskı altında tutulmasına, görmezden gelinmesine karşıyım. bahsettiğim konunun "sen sanki hiç mi top, ibne veya oğlan demiyorsun" ile alakası yok. çevremizden bu tür hakaret içeren sözler öğrenmişiz ve kullanıyoruz da, kullanmamamız gerektiğini bile bile. bu çok büyük hata lakin istemeden yapıyoruz. benim asıl istediğim insanların, arkadaşlarımın, ailemin, çevremin, toplumumun bu insanları oldukları gibi kabul etmesi. bazı sıfatlar altında tutup, etiketlemeden onların farklılığının farkına varıp birlikte yaşayabilmesidir.
kitabın konusu: amerikalı beyaz delikanlı david'in paris'te italyan garson giovanni ile yaşadığı eşcinsel ilişki, toplumsal değer yargılarının baskın çıkışıyla bu ilişkiden kaçıp ve evli bir erkek olarak “güvenli” bir hayat sürmek için eski sevgilisi hella'ya sığınması ve bütün bu çabaların üçüne de trajik sonuçlar getiren sonuçsuzluğu...
yazarın notu: çevremizde sadece bizim gibi normal insanlar yok. gerçi normalin bir tanımı da yok, kime normal kime anormal diyebiliriz ki? çevredeki faklılığın farkına az da olsa varmak isteyenlere önerilir.
zülfü livaneli'nin eseridir zat-ı muhterem. aslında çağdaş türk edebiyatından çok fazla kitap okumasam da seranadı okumuş ve beğenmiştim. kitap gerek konusu gerekse anlatımı bakımından gayet akıcı ve sürükleyiciydi. okurken insanı sıkmayan, gereksiz ayrıntılara, bilgilere ve tasvirlere girmeyen bir anlatımı vardı, bu da kitabın en büyük artılarından. zülfü livanelinin okuduğum tek kitabı oldu serenad fakat bu kitaptan sonra diğer eserlerini de okuma düşüncesini oluşturdu bende, ki bu da elif şafak gibi yazarların popüler olduğu şu dönemde bir kitap için büyük başarı sayılabilir.
konusuna gelince; 2001 yılının şubat ayında ist. üni. çalışan maya duran'a 1930lu yıllarda ist. üni. hocalık yapmış alman bir profesörü karşılaması için görev verilir. bir nevi rehber görevi olan bu işte profesör, maya'dan kendisini şiliye götürmesi ister ve olaylar ondan sonra başlar. kitapta nazi almanyasındaki yahudi soykırımı, soykırımdan kaçan yahudilerin o dönem istanbulda görev yapmaları, mavi alay, dönemin siyasi ortamına ilişkin epey konu geçse de asıl hikaye kendisi bir alman olan profesörle ile yahudi karısının aşkını anlatıyor(spoiler vermemek için uzatmıyorum). (bkz:für nadya)
konusuna gelince; 2001 yılının şubat ayında ist. üni. çalışan maya duran'a 1930lu yıllarda ist. üni. hocalık yapmış alman bir profesörü karşılaması için görev verilir. bir nevi rehber görevi olan bu işte profesör, maya'dan kendisini şiliye götürmesi ister ve olaylar ondan sonra başlar. kitapta nazi almanyasındaki yahudi soykırımı, soykırımdan kaçan yahudilerin o dönem istanbulda görev yapmaları, mavi alay, dönemin siyasi ortamına ilişkin epey konu geçse de asıl hikaye kendisi bir alman olan profesörle ile yahudi karısının aşkını anlatıyor(spoiler vermemek için uzatmıyorum). (bkz:für nadya)
eskilerden güzel bir sitedir. isminin direkfilm olduğuna bakmayın her çeşit film, dizi, belgesel, anime, çizgi film bulunabilen sitedir. üstelik hala da faaldir. eskiden türkanimenin olmadığı yada olduğu fakat altyazıların videoya gömülü olmadığı zamanlar takıldığımız güzide mekanlardan biriydi. şuan herkesin bilgisayarında bir tıkla ulaşabildiği db, dbz, op, bleach, ns, yu-gi-oh gibi efsane serilerin o zamanlar sadece burada seri olarak bulunduğu ve her hafta çıktığını hatırlarım. şu an bile yeni serileri çıkarıyorlar başka yerden bulamıyorsanız buradan bakabilirsiniz. sitenin eksikliği demeyelim de işgüzarlığı olsun anime olarak değil de çizgi film kategorisi olması. tabi bunu da görmezden geliyorum.
sheytan girl ve gol d roger üstatlara da burdan selam olsun. her animenin altında mutlaka görürsünüz birinin ismini.
http://www.direkfilm.org/online-cizgi-film-izle/
sheytan girl ve gol d roger üstatlara da burdan selam olsun. her animenin altında mutlaka görürsünüz birinin ismini.
http://www.direkfilm.org/online-cizgi-film-izle/
kendisi anime evreninde en çok sevdiğim karakterdir. o ne biçim sevimlilik la öyle.
cogitonun felsefik yönü descartes'in o ünlü sözü "cogito ergo sum"dan gelir. anlamı "düşünüyorum o halde varım". cogitonun neden virüs olarak görüldüğünü ya da niçin böyle bir isim seçildiğini sanırım anladınız. (cogito 'latince'=düşünce, düşünme)
pain'in 6 büyük tekniğinden biridir. ilk olarak jiraiya sensei'in pain vs'sinde, pain altılısından ikisini öldürdükten sonra ölenleri karşısında tekrar görünce bir diriltme tekniğinin olduğunu anlamıştık. tekniğin özü ölenleri diriltebilmesidir ki edo tenseiden çok daha güçlü ve kullanışlıdır. çünkü öleni diriltmek için genetik materyal yada kurban edilecek birine ihtiyaç duymaz.
teknik nasıl işler? önceleri pain altılısından her biri ayrı path yani ayrı bir yolun tekniğini kullanabiliyordu. gedo rinne tensei yapan pain ise outer path kullanır. bu pain, savaşlarda geri de kalır ve ölen painleri diriltirdi. teknik için rinnegan şartı vardır ve diğer tekniklerde old. gibi epey bir güç ister. bunu painin gedo rinne tensei yaptıktan sonra öldüğünü göz önünde bulundurarak söyleyebiliriz.
teknikteki bug: bu tamamen benim görüşüm katılan olur olmaz bilmiyorum ama yine de yazacağım. gedo rinne tensei'in kullanılması için ölümün üzerinden kısa bir zaman geçmesi gerekir. böyle olmasaydı nagato, yahikoyu geri getirirdi. yani olması gereken bu. lakin ortada şöyle de bir durum var ki; madara mangada edo tensei ile çağırılınca beni nagatonun rinne tensei ile çağırması gerekiyordu dedi. madara yahikodan çok önce öldü ki bu da aklımıza gedo rinne tensei madem uzun zaman önce ölmüş kişileri çağırabiliyor niye nagato yahikoyu geri getirmedi sorusunu getiriyor.
teknik nasıl işler? önceleri pain altılısından her biri ayrı path yani ayrı bir yolun tekniğini kullanabiliyordu. gedo rinne tensei yapan pain ise outer path kullanır. bu pain, savaşlarda geri de kalır ve ölen painleri diriltirdi. teknik için rinnegan şartı vardır ve diğer tekniklerde old. gibi epey bir güç ister. bunu painin gedo rinne tensei yaptıktan sonra öldüğünü göz önünde bulundurarak söyleyebiliriz.
teknikteki bug: bu tamamen benim görüşüm katılan olur olmaz bilmiyorum ama yine de yazacağım. gedo rinne tensei'in kullanılması için ölümün üzerinden kısa bir zaman geçmesi gerekir. böyle olmasaydı nagato, yahikoyu geri getirirdi. yani olması gereken bu. lakin ortada şöyle de bir durum var ki; madara mangada edo tensei ile çağırılınca beni nagatonun rinne tensei ile çağırması gerekiyordu dedi. madara yahikodan çok önce öldü ki bu da aklımıza gedo rinne tensei madem uzun zaman önce ölmüş kişileri çağırabiliyor niye nagato yahikoyu geri getirmedi sorusunu getiriyor.
1. anime izlerken kesinlikle yanıma yiyecek bir şeyler alırım + su gibi sıvı ihtiyaçlar. tuvalet ihtiyacı karşılanır. tabi daha önce seri incelenmiş yorumlara bakılmış ve indirilmiştir.
2. manga okurken mutlaka müzik açarım öyle okurum. bir de animesine göre müzik açarım sadece o tarz müzik çalar. mesela bleachte sadece bleach ost çalar ya da massive attack'le berserk okurum ya da two steps from hell açarım duruma göre. her şey iyi güzel oluyor da o müzikleri tekrardan dinlerken aklına hep okuduğun etkilendiğin sahneler geliyor o biraz şey oluyor, şey işte yav benim tarz okuyan anladı ne demek istediğimi.
2. manga okurken mutlaka müzik açarım öyle okurum. bir de animesine göre müzik açarım sadece o tarz müzik çalar. mesela bleachte sadece bleach ost çalar ya da massive attack'le berserk okurum ya da two steps from hell açarım duruma göre. her şey iyi güzel oluyor da o müzikleri tekrardan dinlerken aklına hep okuduğun etkilendiğin sahneler geliyor o biraz şey oluyor, şey işte yav benim tarz okuyan anladı ne demek istediğimi.
"ilahi yıkım" diye hatırlamakla birlikte "shinnnnnraaa tennnnnsei" diyişi hala kulaklarımızda çınlar. bu da link. http://www.youtube.com/watch?v=m5yvcz3rsau
pain'den gördüğümüz yasaklı teknik. teknik için rinnegan şartı aranır ayrıca epey de güçlü olmak gerekir ki pain bu tekniği kullandıktan sonra nalları diker seviyesine gelmişti. teknik şöyle işler. el mühürleri yapılır-avuç içinden küçük siyah bir küre oluşur-siyah küreyi gökyüzüne bırakırsın ve küre her şeyi merkezi kendisi oluşturmak şartıyla kendisine çeker. ki bu çekim gücü o kadar güçlüdür ki narutonun 6 kuyruklu halini bile içine çekmiş ve mühürlemiştir.
bu tekniğin asıl sahibi rikudou sennindir. rivayete göre sennin chibaku tensei yapıp ayı oluşturmuş içine de juubiyi mühürlemiştir.
tekniğin çöküşü: tekniğin esasını oluşturan siyah kürenin çekim gücünü kullanıp çok yüksek derecede patlama oluşturacak enerji gönderirseniz teknik çekim gücünü oluşturan siyah küre baskıya dayanamayıp patlayacaktır. mangada itachi-sama bunu kullanarak paini yenmiştir.
bu tekniğin asıl sahibi rikudou sennindir. rivayete göre sennin chibaku tensei yapıp ayı oluşturmuş içine de juubiyi mühürlemiştir.
tekniğin çöküşü: tekniğin esasını oluşturan siyah kürenin çekim gücünü kullanıp çok yüksek derecede patlama oluşturacak enerji gönderirseniz teknik çekim gücünü oluşturan siyah küre baskıya dayanamayıp patlayacaktır. mangada itachi-sama bunu kullanarak paini yenmiştir.
nerden biliyorum bunu diye düşünürken asaf çelebinin şiirinin aklıma gelmesiyle aydınlandım bir an. (bkz:asaf halet çelebi)
bildiğimiz gibi bleach evreninde shinigami, hollow, quincy olmak üzere 3 tür vardır. doğal olarak da her türün kendisine has saldırı ve savunma teknikleri vardır. bu teknikler o kadar çok ki ben sadece en iyi olduğunu düşündüklerimi yazayım.
shinigami: en iyi saldırı tekniği olarak başkaptanın zanka no tachi'sinin 4 yön tekniği diyorum. savunma olarak olarak da belki savunma tekniği olarak kabul görmeseler de aizen'in kyouka suigetsu'nun ilüzyon tekniği diyorum(isteyene açıklayabilirim).
hollow: en iyi saldırı tekniği ulquiorra'nın lanza del relampagosu, en iyi savuma tekniği ise barragan'ın arrogante halde iken her şeyi yaşlandıran tekniği.
quincy: önceden sadece seele schneider ile ok yağmuru falan gördük fakat mangada blut, vollstandig vs var o yüzden quincyler için bir yorum yapmak istemiyorum.
not: elbette gönüllerin sultanı olmuş tekniklerde vardır. mugetsu bunların başında gelir. syazel'in gabriel'i, ve bence en şekil teknik sado'nun "brazo izquierdo del diablo"sudur. yumruğu attıktan sonraki çıkan şekil fena karizmadır.
shinigami: en iyi saldırı tekniği olarak başkaptanın zanka no tachi'sinin 4 yön tekniği diyorum. savunma olarak olarak da belki savunma tekniği olarak kabul görmeseler de aizen'in kyouka suigetsu'nun ilüzyon tekniği diyorum(isteyene açıklayabilirim).
hollow: en iyi saldırı tekniği ulquiorra'nın lanza del relampagosu, en iyi savuma tekniği ise barragan'ın arrogante halde iken her şeyi yaşlandıran tekniği.
quincy: önceden sadece seele schneider ile ok yağmuru falan gördük fakat mangada blut, vollstandig vs var o yüzden quincyler için bir yorum yapmak istemiyorum.
not: elbette gönüllerin sultanı olmuş tekniklerde vardır. mugetsu bunların başında gelir. syazel'in gabriel'i, ve bence en şekil teknik sado'nun "brazo izquierdo del diablo"sudur. yumruğu attıktan sonraki çıkan şekil fena karizmadır.
bana göre şahsı muhterem çok güçlüylü hele o dokununca toz olma meselesi falan ooo bomba lakin bir lanza del relampago'ya gider gibi duruyordu.(al işte birinin hangi espadanın daha güçlü tartışmasını başlatması gerekti)
japon müzik sanatçısı, yapımcısı, aranjörü ve daha bilimum güzel şey yapan insan. shiro sagisu'yu tanımıyorum ayağına yatmayın elbette ki tanıyorsunuz. evet dinlediğiniz bleach ostleri yapan insandır kendisi. sadece bleach değil, neon genesis evangelion, magi, berserk filmlerinin de müziklerini o hazırlamıştır. bleach için hazırladığı ostler bleach'in başarısının bana kalırsa üçte bir oranında etkilemiştir. her sahnede insanı etkileyen o muhteşem parçaları dinlerken kimi zaman hüzünlenmiş kimi zaman gaza gelmişizdir. öyleki müzik arşivimizde shiro sagisu klasörünü hepimiz yapmışızdır.
işte o muhteşem parçalardan birkaçı:
1. shiro sagisu-stand up be strong http://www.youtube.com/watch?v=57ex_fw2qw4
2. shiro sagisu-never meant to belong http://www.youtube.com/watch?v=zqooufip-fu
3. shiro sagisu-ınvasion http://www.youtube.com/watch?v=ge24wlscuqu
4. shiro sagisu-soundscape to ardor http://www.youtube.com/watch?v=eqzugx1vnu4
5. shiro sagisu-torn apart http://www.youtube.com/watch?v=gghzny918sq
6. shiro sagisu-on the precipice of defeat http://www.youtube.com/watch?v=_j6fum_jw90
işte o muhteşem parçalardan birkaçı:
1. shiro sagisu-stand up be strong http://www.youtube.com/watch?v=57ex_fw2qw4
2. shiro sagisu-never meant to belong http://www.youtube.com/watch?v=zqooufip-fu
3. shiro sagisu-ınvasion http://www.youtube.com/watch?v=ge24wlscuqu
4. shiro sagisu-soundscape to ardor http://www.youtube.com/watch?v=eqzugx1vnu4
5. shiro sagisu-torn apart http://www.youtube.com/watch?v=gghzny918sq
6. shiro sagisu-on the precipice of defeat http://www.youtube.com/watch?v=_j6fum_jw90
kelime anlamı "spoiler geçirmez" demektir. bazı insanlar belli konularda o kadar çok şey biliyordur ki o konuda verilen spoilerlar ona etki etmez. daha da açık olmak gerekirse: film, dizi, anime-manga, kitap gibi alanlarda verilen spoilerlar size etki etmiyorsa spoiler proof olmuşsunuz demektir. tabi bu deyime ikinci bir anlamda yükledim o da şudur ki; bazı sado-mazo arkadaşlara spoiler verince sevinirler. hatta onlar spoiler yemek için savaşırlar(var la böylesi atmıyorum) bu yüzden onlara da bu sıfatı izninizle vermiş bulunuyorum.
not: spoiler proof kavramı tamamen benim atmasyan atraksiyonlarımdan oluşmuştur. gerçekte böyle birşey var mıdır? hiçbir fikrim yok . ha bir de açılırsa nick yanımdır!!!
not: spoiler proof kavramı tamamen benim atmasyan atraksiyonlarımdan oluşmuştur. gerçekte böyle birşey var mıdır? hiçbir fikrim yok . ha bir de açılırsa nick yanımdır!!!
lan ben de nereden duydum bu ismi diye düşünüyordum, bizim arroneadfsjcsdf'muş meğer. konuya dönecek olursak gereksiz bir espadaydı hatta en gereksizi. bu espadanın serideki varoluş sebebi rukiaya flashback atmaktır, o kadar yani başka icraatı olmazdı. bizim ss tarafından bir tek rukiayı alabilirdi. onu da alamadı öldü, kurudu, gitti pis lanet sevimsiz yaratık(höh içimi döktüm).
hentai mi izliyorsundan ziyade "sende hentai vardır şimdi, usb vereyim de bir zahmet bana da getir" diyen oldu
matrix filminin öncesini anlatan animecik. neden animecik zira en uzun bölümü 10 dk civarında ve sadece 9 bölümdür. matrix izleyip de vay be anlamadım ya da vay keşke daha çok bölüm olmuş olsa da izlesek diyen herkesin izlemesi gerekir. bu arada final fantasy izleyip de beğenenler için matrix izlemiş olma özelliği aranmaz çünkü yapım ve görüntü özellikleri bakımından birbirlerine benziyorlar.
kısa bir not: animeden zevk almak isteyenler için görüntü kalitesi en az 480p olmasında fayda var.
kısa bir not: animeden zevk almak isteyenler için görüntü kalitesi en az 480p olmasında fayda var.
anime ve mangalarda özellikle de shounen serilerinde, serinin ana karakterinin savaşta yenilmek üzere iken birden güç patlaması yaşaması olayına denir. bir nevi pover-up'tır. ana karakterin her plotkaisi bir sonraki arc'taki villain'a karşı işe yaramaz bu yüzden sürekli devam eden bir plotkai süreci yaşanır. bariz örneği ichigonun zaraki, byakuya, ulquiorra, aizen, ginjo ve juha bach vs'lerinde görülür. ayrıca ichigo'nun hell chapterdaki kokuto vs'sinde aldığı gücü de ekleyebiliriz.