haruki murakami

gutsofgod
okumayı seven ottalar mutlaka haruki murakami kitaplarını okumalılar!

özellikle usta yazarın "sahilde kafka" adlı eserini şiddetle tavsiye ediyorum.
lynettebhelliom
özellikle sınırın güneyinde güneşin batısında kitabına aşık olduğum yazar. neredeyse her romanda az çok aşk güzellemesi bulabilirsiniz ama aşkı bu kadar yalın ve naif ama bu kadar samimi ve gerçekçi anlatabilen ve yine de içinizde bir yerlere dokunanına, işte bu dedirtecek olanına ve ciddi anlamda iz bırakanına gerçekten az rastlanıyor.
liarkitsune
ilk olarak imkansızın şarkısını yani orijinal adı ile norwei no mori'yi okumuştum. sanırım ''gerçek'' bir kitabı o zaman okumuştum. o kitaptan önce okuduklarımı kitap olarak bile sayamam.
daha sonra haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonu adlı kitabı okudum. şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, kitaba aşık oldum. ilk başta bayağı karışık gelmişti ama sonlara doğru her şeyi anlayınca kitap tadından yenmiyor. bana göre herkes okumalı.
ezaki
imkansızın şarkısı ve sahilde kafka kitaplarıyla tanıdığım japon yazar. kitapları bana catcher in the rye i hatırlattığı icin şu aralar aşırı bağlandım
ashthemagnificent
1q84 üçlemesini bitirerek kendisini tanıma şerefine nail olduğum japon yazar. her diyaloğundan bir bilgelik akıyor. hayatın belli dönemlerinde okunası, belli dönemlerinde kaçılası bir edebilik var haliyle ama başka kitaplarını okumayı da düşünüyorum, okudukça editler yahut yeni girdi eklerim
comatosl
blind willow, sleeping woman kitabı sayesinde kendisiyle tanıştığım, "şu adamın kitaplarını çeviri zayiatı olmadan okusaydım iyiydi ya" diyerek kenarda duran japonca kitaplarıma gözümü dikip bakmamı (ama yalnızca bakmamı) sağlamış yazar.

gönlümdeki devasa tahtına kurulması için renksiz tsukuru tazaki'nin hac yılları'nı okumam yeterli olmuştur. etkilendiğim cümleleri alıntı defterime yazarken bir de baktım ki kitabı neredeyse kopyalamışım deftere, öyle bir deneyimdi renksiz tsukuru. hemen her eserinde bir müzikal temayı hakim kılan murakami, renksiz tsukuru'da franz liszt'in “annees de pelerinage” parçasının “le mal du pays” bölümü seçimiyle beni adeta büyülemişti. bir parça bir kitaba bu kadar yakışır. (bkz: https://youtu.be/xzlo_mnycl8)

sahilde kafka ve 1q84 en bilinen eserleri sanırım çevremden aldığım izlenimlere göre (zaten kitapçılarda vakit geçiren birinin o cüssesiyle 1q84'u görmemesi imkansız). bu da beni biraz üzüyor, 1q84 bir kült tamam ama kafka'nın önüne koyabileceğim eserleri var murakami'nin.

abd'de vintage books'tan çıkan kitapları ülkemde doğan kitap tarafından basılıyor. çeviri kalitesi tartışılır (ve benim tartışacak kadar japoncam yok) ama doğan'ın özgün kapak tasarımları olduğu kesin. nedense en sevdiğim kapak kadınsız erkekler'inki. yumuşak renkler harmoni oluşturacak şekilde kullanılmış, bir şekilde huzurlu hissettiriyor kitabın aksine.

son olarak after the quake kitabından beni epeyce sarsmış ve dahi yaralamış şu alıntıyı buraya yazmayı borç bilirim: "if you devote all your future energy to living, you will not be able to die well. living and dying are, in a sense of equal value."
axsyv
kadınsız erkekler'i adı ilginç geldiği ve ince olduğu için alıp biraz okumuştum ama sarmadı. romantizm akımında kalmış kafam realizme bile basmazken murakami ağır geldi sanırım. ama bir arkadaşım çok beğendi, ben de hediye ettim, sıkıldığım kitabı kitaplığımda niye tutayım
suzuki san
en son renksiz tsukuru tazaki nin hac yıllarını okudum. güncel roman, best seller falan nadiren okurum. bu da onlardan birisi. kitap henüz bitmedi ama oldukça beğendim. biraz güncel olma kaygısı ile yazılmış hissi uyandırmıyor değil. yine de okuduğum ilk eseri olduğu için net bir yorum yapamam. yazarın iyi bir kültürel birikimi olduğu çok belli. eserine bunları çok önemsiz şeyler gibi yansıtıyor ancak bunlar hep bilgi birikimi.

bu kitapta beni inanılmaz etkileyen bir kısım oldu. murakamı nin kitap karakterlerinden haida yı anlatırken bahsettiği bir paragraf beni hayranlık içerisinde bıraktı. zira bahsettiği haida benim vücut bulmuş erkek halim gibi bir şey. ben buradan çıkarımla yazarın inanılmaz gerçekçi karakterler yarattığını düşündüm açıkçası. paragrafı gerçekçiliği anlatabilmek için aşağıya yazıyorum.

"kitap okumayı her şeyden çok seviyordu, ama tıpkı tsukuru gibi pek fazla roman okumuyordu. onun hoşuna gidenler, felsefe kitapları ve klasiklerdi. bunun dışında tiyatro oyunları okumayı da seviyor, yunan trajedileri ve shakespeare'i tutkuyla okuyordu."

bul beni haida*