bir çoğumuzun hayal gücünü geliştirmiştir. yaşadığım tüm zorluklarda beynimi fantastik hayallerle doldurarak hoş bir çocukluk geçirmeme vesile olmuş seridir. bu açıdan bakınca aynı zamanda borderline olmamın sorumlularından biri de olabilir gerçi.
sevimli ama sıkıcı bulduğum anime. baş karakterlerin utangaçlığı izleyiciyi verem edici bir seviyede. durum betimlemeleri oldukça hoş olsa da tüm seriyi toparlamaya yetmiyor ne yazık ki
türünün tek örneğidir bence. benzerinin olduğuna ya da olabileceğine ihtimal vermiyorum şahsen, matrix falan sadece ucuz basit bir hikayedir serial experiments lain'in yanında. insan işi değildir lain çok ayrı birşeydir o. aynı adamlar tarafından yazılan çizilen benzer üslupta yaratılmaya çalışmış texhnolyze bile asla onun seviyesine ulaşamamıştır
tipik piyasa animesi izleyicisi diyebileceğimiz işte shounen vs. takılanlara pek önermem ama. çünkü hedef kitlesi uyuşmadığı için birçok kült mükemmel eser gibi anlaşılamıyor ve sıkıcı enteldantel vs gibi gerzekçe niteliklere maruz kalıyor sonra bu şaheserler. en saygı duyduğum anime desem yalan olmaz. belki perfect blue ama yok abi lain yani.
ayrıca da yapılmış en güzel openinglerden birine sahiptir kendisi
tipik piyasa animesi izleyicisi diyebileceğimiz işte shounen vs. takılanlara pek önermem ama. çünkü hedef kitlesi uyuşmadığı için birçok kült mükemmel eser gibi anlaşılamıyor ve sıkıcı enteldantel vs gibi gerzekçe niteliklere maruz kalıyor sonra bu şaheserler. en saygı duyduğum anime desem yalan olmaz. belki perfect blue ama yok abi lain yani.
ayrıca da yapılmış en güzel openinglerden birine sahiptir kendisi
tapılası sesli sevimlilik abidesi şarkıcı.
night bus şarkısı favorimdir:
night bus şarkısı favorimdir:
bir yaratıcı metin yazarının kaçınması gereken şeyler listesinde birinci sırada gelendir. en basit şekliyle bir film, anime, manga, tiyatro oyunu, roman olaylar dallanıp budaklandıktan sonra hiçbirşey doğrudan sonuca bağlanmadan mantıksız, "işte o da allahın bir hikmeti" minvalli bitiyorsa işte o durum deus ex machinadır ve genelde de kötüdür. tabi deus ex machina her zaman hikayenin sonunda olmak zorunda değil. hikayenin başka herhang bir yerinde de yeterince açıklanmayan, bir mantık çerçeverisine oturtulmayan, "yaptım oldu" tarzı büyük değişimler de yine deus ex machina kapsamına girer. "meğer hepsi rüyaymış" bunun en klişe halidir. tabi bu geyiği kullandığı halde başka trükler tatlılıklar yapıp klişe olmayan eserler de vardır, vanilla sky gibi mesela ama onlar da istisna tabi.
müthiş satoshi kon eseri. kesinlikle sıkılınca izlenebilecek bir anime değildir aksine düzgün kafayla pürdikkat izlenmeli, hiçbir ayrıntı kaçırılmamalıdır. hatta daha iyi anlayabilmek için 2-3 kere daha izlemek gerekir. zira basit shounen shoujoların aksine oldukça derin ve karmaşık bir animedir ve gerizekalıya anlatır gibi herşeyi açıklamak yerine sezdirme yoluna gitmeyi tercih eden eserlerdendir. yanılmıyorsam satoshi kon'un en ağır eseridir. satoshi kon'un diğer filmleri gibi toplumsal eleştiri içerir. psikolojik olduğu için özellikle sanatsal boyutu aşmış düzeydedir. sanat filmi sevmeyenlerin uzak durması gereken animedir bu açıdan.
hollywood'un başarılı yönetmenlerinden darren aranofsky perfect blue'nun haklarını satın almış ve requiem for a dream ve black swan'da perfect blue'dan öğeler kullanmıştır. hatta black swan birçok açıdan fazlasıyla perfect blue'dur.
hollywood'un başarılı yönetmenlerinden darren aranofsky perfect blue'nun haklarını satın almış ve requiem for a dream ve black swan'da perfect blue'dan öğeler kullanmıştır. hatta black swan birçok açıdan fazlasıyla perfect blue'dur.
mükemmel bir visual novel'in başarısız bir anime uyarlamasıdır. ufotabledan fsn ve knk de olduğu gibi bu konuda da bir hamle yapmasını bekliyoruz
bende var biraz. aslında okumamak değil de tek seferde ihtiyaçtan fazla kitap alma sonra o kitabın aylarca bekledikten sonra okumnma durumu bendeki biraz. kitapçıya her gittimde biraz kitap hırsı biraz da senaristlik dürtüsüyle en az 8-9 kitap almazsam içim rahat etmiyor, alınca da hepsini birden okuyamıyorsun tabi belli bir zaman dilimine yayılıyor onları okumak, e o arada atıyorum daha 4 tanesini anca okumuşken bir daha kitapçıya yolum düşüyor bir 8-10 kadar daha kitap alıyorum derken evde okunmayı bekleyen bir kitap yığını olmuş oluyor
en sevdiğim animelerdendir
ya şu lanet animenin çizimleri niye bu kadar güzel geliyor ki bana? hele ki küçük kardeşin karakter dizaynı o kadar hoş ki. resmen yazık. resmen israf. daha doğru dürüst bir senaryo yazsalardı cidden güzel bir anime olabilirdi bu
bir kaç saatte izleyip bitirdiğim her biri yamulmuyorsam 10 küsur dakika süren çerezlik anime serisi. bakumanda anlatılan olayın spesifik olarak bir kısmının ecchi mangasına uyarlanmış fantezik olarak da harem ve ecchiyle çeşnilenmiş hali desek yanlış olmaz herhalde. izlenmese birşey kaybedilmez
bir türlü sevemediğim yıllardır da bitiremediğim anime. bir bu, bir de blood+ var aynı kaderi paylaşan. teorik olarak en sevdiğim türlere falan sahip ikisi de halbuki, gore, kan, şiddet her zaman severek izlemişimdir ama bunları kaç kere izlemeye çalıştıysam da yok arkadaş gitmiyor, bayıyor. gerçi dance in the vampire bund, trinity blood falan da sevemediydim ben, vampir sevmiyosam demekki...
güncel sezon animelerinin haftanın hangi günü hangi saatlerde yayınlandığını hangi tarihte başlayıp hangi tarihte biteceğini takip edebileceğiniz güzel bir site.
http://animecalendar.eu/
ilk girdiğinizde yayın saatlerini japonya saatine göre göreceksiniz. ücretsiz üye olup ayarlardan timezone'u gmt+3 olarak ayarladığınızda türkiye saatine göre görebilir yukarıdaki panelden add show to your filter kısmına girip takip ettiğiniz serileri işaretleyerek takvim üzerinde takip etmenizi kolaylaştırabilirisiniz
http://animecalendar.eu/
ilk girdiğinizde yayın saatlerini japonya saatine göre göreceksiniz. ücretsiz üye olup ayarlardan timezone'u gmt+3 olarak ayarladığınızda türkiye saatine göre görebilir yukarıdaki panelden add show to your filter kısmına girip takip ettiğiniz serileri işaretleyerek takvim üzerinde takip etmenizi kolaylaştırabilirisiniz
bugüne kadar duyduğum en psycho ending müziğine sahip animedir
orjinal yüz hatlarına sahip olduğu ve klasik porselen bebek imajına uymadığı için en çok saldırılan snsd üyesidir. sesi de pek iyi sayılmaz onun da etkisi var herhalde. anime sever kpop idollerinden biridir. kore piyasasının en iyi kadın dansçılarındanbiri olarak gösterilir genelde ama bana kalırsa ısrarla heryerde sergilediği vasat robot dansıyla kahi gibi boa gibi dans konusunda aşmış şahısların yanına dahi yaklaşamaz o ayrı. sonuç olarak kişiliğini beğendiğim ama idol olarak oldukça vasat bulduğum şahıstır.
çoğu insanın izlemekte zorlandığı işte ne bileyim gore olsun, ağır dram olsun, beyin yakan karmaşık absürt serileri falan büyük bir zevk alarak izleyen biriyimdir. ama bu animeyi izlemek benim için hepsinden çok daha zorluydu. çünkü dayanamıyorum, oturduğum yerde deliriyorum o kızcağın o içine düştüğü halleri gördükçe. başkası adına utanmanın tavan yaptığı hatta artık boyut falan atladığı seridir bu. bir de benzer zevklere sahip benzer olası durumlardan geçebilecek bireyler olduğumuz için, izlerken empati yapmama gibi bir seçenek de olmuyor. lise hayatım ya da hayatımın herhangi bölümü böyle geçmemiş de olsa insan bir kötü hissediyor böğrüne ağır bir şeyler gelip oturuyor yani, engel olamıyorsunuz.
nagi :'(
o değil de niye devam ettirmiyonuz bu güzelim animeleri arkadaş ya? en nefret ettiğim şey resmen
o değil de niye devam ettirmiyonuz bu güzelim animeleri arkadaş ya? en nefret ettiğim şey resmen
geçen kardeşe izletirken rewatch etmem ile aşırı derecede sevdiğimi hatırladığım animedir. 240 küsur anime izledim aralarında efsane seriler varama hala daha şu animeden aldığım hazzı bana veren bir anime daha yok. sinemacı gözüyle objektif değerlendirme yaptığımda hikayesinde görüntülerinde çok fazla tutarsızlığın çok fazla eksik ve hatanın olduğunu görüyorum ama yine de, artık atmosferinden mi, çizimlerinden mi, kanından vahşetinden mi yoksa tek başına lucy gibi mükemmel bir karakteri barındırmasından mı bilmiyorum ama nedensizce çok seviyorum yahu ben bu animeyi.
özellikle sınırın güneyinde güneşin batısında kitabına aşık olduğum yazar. neredeyse her romanda az çok aşk güzellemesi bulabilirsiniz ama aşkı bu kadar yalın ve naif ama bu kadar samimi ve gerçekçi anlatabilen ve yine de içinizde bir yerlere dokunanına, işte bu dedirtecek olanına ve ciddi anlamda iz bırakanına gerçekten az rastlanıyor.
kiseki no sedai'ın en ısınamadığım, en renksiz elemanı. bir murasakibara, bir aomine, hele de bir akashi asla değil.