geçenlerde line webtoon uygulamasında keşfettiğim, birkaç bölüm okuyup yatarım diye başladığım ancak güncele gelene kadar sabahlamama neden olan webcomic. miriam mahlasına sahip ispanyol bir sanatçı tarafından ele alınmış.
“dani ve dorian, büyü okuluna giden otobüsü kaçırmışlardır ve artık okulun yolunu bulmaları imkansız olduğundan ders yılı sona erinceye kadar kendilerine nasıl büyük ve iyi birer cadı olunabileceğini öğretecek birini bulmak zorundadırlar... ya da değillerdir” tarzında bir özet görünce bir potterhead olarak balıklama atladım hikayeye ve beklediğimden çok daha fazlasıyla karşılaştım. tam anlamıyla çocuksu bir masal kıvamında başlayıp yavaş yavaş daha karanlık bir patikaya doğru yöneliyor buna rağmen hem hikayenin hem de karakterlerin saflığını koruyor oluşu birkaç bölüm okurum niyetiyle başlamışken sabahlamama yetti üstelik kesinlikle dinlenmem gerekirken.
esas karakterlerimiz dani ve dorian adlı 12 yaşındaki ikiz kardeşler. dani, kolaylıkla arkadaş edinen, sakar, oldukça neşeli, süpürge üzerinde uçmayı seven ancak büyü konusunda pek bir beceriksiz tatlı mı tatlı kızımız; dorian da en az ikizi kadar sevimli ve onun aksine okuduğu her büyüyü kusursuzca yapabilen ancak başkalarınca fazla nerd bulunduğu için genelde ortamlarda dışlanan cağnım yavrucağımız. ikizlerimiz yaşıtlarından uzak ebeveynleri dışında yalnız birbirlerine sahip oldukları için aralarında inanılmaz güçlü bir bağ vardır ki bence hikayenin en ama en güzel noktalarından biri bu ilişki.
ikizlerimiz dışında odak noktasında bulunan diğer karakterimiz de nico, prensesimiz monica, yakışıklı mark; yardımcı ama yine de hikayeye yön veren damien, prens william gibi her biri birbirinden sevilesi karakterler de var.
çizimler, karakterler ve hikaye genel olarak bir masal havası veriyor. çizimlere ayrıca hayran kaldım, okuduğum çoğu manga, manhwa, webcomic ya da diğer çizgi romanlardan ayrı bir tarzı var ve gerçekten detaylarla dolu oluşu bir harika. sanatçı 94 doğumlu bir genç ve tabi ki tecrübe eksiği var ama hikayeye başladıktan sonra gerek çizim gerek hikaye anlatıcılığı bakımından kendini geliştirmiş ve geliştirmeye devam ediyor.
çokça şey yazmak istiyorum aslında ama şimdilik bu kadarı yeterli. belki okuyalı sadece birkaç gün olduğundan belki başka bir sebepten bilmiyorum ama ben çok sevdim, herkese tavsiye ederim^^ türkçe çevirisi var mı bilmiyorum ama ingilizcesini webtoon uygulamasında ya da mangago gibi bir sitede bulabilirsiniz.
edit: daha geniş bir zamanda spoilerlı detaylı bir entry daha paylaşmak istiyorum, nasip olursa^^'
1-2 haftadır entry girmeyi planlıyordum da kısmet bugüneymiş.webtoon terimiyle sıkça karşılaşınca önce terimin anlamını öğrenmek sonra da türünün en iyilerinden biri olarak gösterilen noblesse i okumak istedim. başlangıçta tereddütüm vardı ancak suzuki sanın güzelin entrysini görünce tüm tereddütüm uçtu gitti ve kısa bir süre içinde bitirdim, yeni bölümleri heyecanla bekliyorum.
suzuki sanın dediği gibi ilk bölümlerden bir şey anlaşılmıyor ve sıkıcı gelebilir, bu yüzden sabredip devam etmekte çok fayda var ve yine suzuki sanın da dediği gibi ben hayatımda bu denli yavaş gelişen bir seri görmedim. şansıma hazırda 380 küsür bölüm vardı da beklemek zorunda kalmadım ama 2010da serinin başlamasıyla okumaya başlayanların haline acıdım.
izlediğim, okuduğum hiçbir vampir hikayesine benzemiyor, zaten asıl geçen varlıklar esasen vampir de değil noble, soylu dediğimiz bir ırk.her biri son derece güçlü olan 13 adet klan reisi ve onların da üstündeki lord var. soylularda saltanat sistemi gibi hükümranlık ebeveynden çocuğuna geçiyor.her bir klan reisi ile lordun ruh ya da kan silahı adı verilen atalarının ruhunu ve gücünü barındıran silahları var.
özellike ilk iki sezonda ön plana çıkan gençleri oldukça sevdim özellikle shinwoya hayranım, ikhan da tatlı çocuk ama shinwonun yeri ayrı tabii. ortalığı dağıtıp frankensteina az çektirmediler, gerçi o da diğerlerini kulanma konusunda pek bir hamarat.
etkileyici sahnelerinin yanında komik sahneleri de boldur. raizelin yeni dünya karşısındaki cehaleti pek çok yerde güldürü unsurudur.en sevdiklerimden biri hem raizelin hem de lordun ilk kez ramen yiyecekleri sırada aynı tepkileri vermeleriydi. ramenin seri içindeki önemi göz ardı edilemez.
mangaka-webtoon,manhwayazar ve çizerlerine ne denir ki- başlangıçtaki kötü karakterleri iyilerin safına katmakta oldukça maharetli. normalde pek sevdiğim bir durum değildir ama bu seride rahatsız etmedi beni.
yazılacak, şimdi aklıma gelen ve gelmeyen çok şey var ama daha fazla uzatmanın çok bir anlamı yok, seriyi okumanızı şiddtle tavsiye ediyorum. okuduğum pek çok mangadan çok daha fazla beğendim, kardeşime başlatım favorisi shinwo-sadece 50. bölüme geldiğinden muhtemeln-,diğer yazarlarımızın da beğeneceğini umuyorum. ayrıca türkçe çevireleri genelde çok sevmem ama bu serininki çok iyiydi bence öellikle ilerleyen bölümlerde eski kelimeleri kullanmalarına bayıldım.
edit: ve bence de gerçekten seriye uyabilecek nıblesseden daha iyi bir isim yoktur.
suzuki sanın dediği gibi ilk bölümlerden bir şey anlaşılmıyor ve sıkıcı gelebilir, bu yüzden sabredip devam etmekte çok fayda var ve yine suzuki sanın da dediği gibi ben hayatımda bu denli yavaş gelişen bir seri görmedim. şansıma hazırda 380 küsür bölüm vardı da beklemek zorunda kalmadım ama 2010da serinin başlamasıyla okumaya başlayanların haline acıdım.
izlediğim, okuduğum hiçbir vampir hikayesine benzemiyor, zaten asıl geçen varlıklar esasen vampir de değil noble, soylu dediğimiz bir ırk.her biri son derece güçlü olan 13 adet klan reisi ve onların da üstündeki lord var. soylularda saltanat sistemi gibi hükümranlık ebeveynden çocuğuna geçiyor.her bir klan reisi ile lordun ruh ya da kan silahı adı verilen atalarının ruhunu ve gücünü barındıran silahları var.
özellike ilk iki sezonda ön plana çıkan gençleri oldukça sevdim özellikle shinwoya hayranım, ikhan da tatlı çocuk ama shinwonun yeri ayrı tabii. ortalığı dağıtıp frankensteina az çektirmediler, gerçi o da diğerlerini kulanma konusunda pek bir hamarat.
etkileyici sahnelerinin yanında komik sahneleri de boldur. raizelin yeni dünya karşısındaki cehaleti pek çok yerde güldürü unsurudur.en sevdiklerimden biri hem raizelin hem de lordun ilk kez ramen yiyecekleri sırada aynı tepkileri vermeleriydi. ramenin seri içindeki önemi göz ardı edilemez.
mangaka-webtoon,manhwayazar ve çizerlerine ne denir ki- başlangıçtaki kötü karakterleri iyilerin safına katmakta oldukça maharetli. normalde pek sevdiğim bir durum değildir ama bu seride rahatsız etmedi beni.
yazılacak, şimdi aklıma gelen ve gelmeyen çok şey var ama daha fazla uzatmanın çok bir anlamı yok, seriyi okumanızı şiddtle tavsiye ediyorum. okuduğum pek çok mangadan çok daha fazla beğendim, kardeşime başlatım favorisi shinwo-sadece 50. bölüme geldiğinden muhtemeln-,diğer yazarlarımızın da beğeneceğini umuyorum. ayrıca türkçe çevireleri genelde çok sevmem ama bu serininki çok iyiydi bence öellikle ilerleyen bölümlerde eski kelimeleri kullanmalarına bayıldım.
edit: ve bence de gerçekten seriye uyabilecek nıblesseden daha iyi bir isim yoktur.
fantastik canavarlar nelerdir nerede bulunurlar, rowlingin büyü evreninde hogwarts cadılık ve büyücülük okulunda ders kitabı olarak da kullanılan, her büyücü evinin olmazsa olmaz demirbaşlarından nadide bir kitap, yazarı ise ünlü büyüzoolog newt scamander. kitapta adı gereği, fantastik canavarlar hakkında bilgiler bulunuyor ancak rowlingin muggle vatandaşlar da yararlansın diye piyasaya sürdüğü ciltte harry, hermione ve ron'un karalamalarına da rastlamak mümkün.
film serisine gelirsek; şimdilik ilki fantastik canavarlar nelerdir nerede bulunurlar başlığıyla 2016'da çıktı ikincisi ise fantastik canavarlar grindelwaldın suçları olarak geçtiğimiz kasım ayında vizyona girdi. doğrusu ilk film kötü olmasa da bana istediğimi verememişti, belki de çıtam yüksekti, bilemeyeceğim. ne yazık ki vizyona gireli neredeyse 1 ay olmasına rağmen 2. filme henüz gidemedim ama nihayet orijinal diliyle sunan bir sinema buldum, ne yazık ki evime epey ters kalsa da ilk fırsatta izleyeceğim. izledikten sonra biraz daha detaylı bir entry girmek umuduyla^^
edit: 2. filmi de izledim ama hakkında pek de konuşmak istemiyorum, umarım serinin geri kalanı aradığım şeyi vermeyi başarır.
film serisine gelirsek; şimdilik ilki fantastik canavarlar nelerdir nerede bulunurlar başlığıyla 2016'da çıktı ikincisi ise fantastik canavarlar grindelwaldın suçları olarak geçtiğimiz kasım ayında vizyona girdi. doğrusu ilk film kötü olmasa da bana istediğimi verememişti, belki de çıtam yüksekti, bilemeyeceğim. ne yazık ki vizyona gireli neredeyse 1 ay olmasına rağmen 2. filme henüz gidemedim ama nihayet orijinal diliyle sunan bir sinema buldum, ne yazık ki evime epey ters kalsa da ilk fırsatta izleyeceğim. izledikten sonra biraz daha detaylı bir entry girmek umuduyla^^
edit: 2. filmi de izledim ama hakkında pek de konuşmak istemiyorum, umarım serinin geri kalanı aradığım şeyi vermeyi başarır.
avengers serisinin nisan 2019'da vizyona giren son filmi, infinity war part ıı
fragmanı kalbim kırık izledim, kaptan falan umrumda bile değil ama başta cancağzım tony ve diğer sevdiceklerimi öyle boynu bükük, umutsuz görmek...
fragmanı kalbim kırık izledim, kaptan falan umrumda bile değil ama başta cancağzım tony ve diğer sevdiceklerimi öyle boynu bükük, umutsuz görmek...
zevk alarak okuduğum manhwa/webtoon.
konudan bahsedilmiş zaten, ben sadece bir iki karakterden bahsedeceğim.(spoiler içerebilir)
öncelikle esas karakterimiz baam, geçmişi hakkındaki gizem hala korunmakta.kim tarafından ne zaman, niçin o karanlık yere hapsedildi bilmiyoruz. ailesi kimdir, necidir hala öğrenemedik, herhalde kendi kendine olmadı ya bu çocuk? bilmediğimiz şeyleri bir kenara bırakalım, baam çok tatlı, son derece saf, temiz bir çocuk. zaman zaman bu saflığı sinir bozucu olabiliyor ama hep böyle güzel bir yürekle kalsın isterim. serinin başında son derece zayıf olduğu halde cehennem trenine gelindiğinde kendini oldukça geliştirmiş olması mutluluk verici. fugda aldığı viole adının hala kullnılıyor olmasına gıcık olduğumu da söyleyeyim. tamam fug elemanları öyle seslensin anlarım ama arkadaşları baam desin.
rachel adında çoğu kişinin sevmediği, hatta büyük bir nefret beslediği bir heroin var ve rachel hakkında da pek bir şey bilinmiyor.en büyük arzusu kuleyi tırmanıp gerçek yıldızları görmek, bu uğurda baamı öldürmeyi dahi göze alıyor ancak bu noktada yine soru işaretleri doğuyor.1. sezonun sonundan itibaren rachel bir nefret unsuru olarak gösterildi-ben de kendisinden nefret ediyorum-, çıkarı uğruna insanları kullanması, başjalarına zarar vermesi son derece sinir bozucuydu ama manga tarihinde başta kötü gösterilip sonrasında haklı sebeplerle sevilen karakterler var, en büyük örneği itachi ve bunu bilince insan "acaba rachelin tüm bu pislikleri yapmasının ardında iyi niyetli bir şey olabilir mi?"diye soruyor. sadece bir kıskançlık ve arzuları uğruna, baamın her şeyi olan kızın kötü bir insan olmasını istememem. ilerleyen zamanlarda onun hakkındaki soru işaretlefi de kaybolur umarım.
koon, favori karakterlerimden. işbilir, sinsi zekasına hayranım. ayrıca yazar sıu blogunda koonun en sevmediği karakter olduğunu söylemiş, nedeniyse belli "yakışıklı, zengin,zeki" bir erkek olarak koondan hoşlanmaması çok normal>_< baamın kararlarına gösterdiği saygıyı ve güveni seviyorum, özellikle son sayıdaki tavrına bayıldım bir de "fazla nazik olmak kalbime hiç iyi gelmiyor" gibi bir cümle tam da ona yakışır, canım mavi kaplumbağam.:)
şimdi diğer karakterlerden de bahsetmek isterim ama çok uzayacak yoksa timsah olduğunu kabul etmeyen fevri raktan, göründüğü her sahneyle kendisini sevdiren jahad(zahard) prensesi yuriden, testler katında tanıştığımız ranker loro rodan, başlangıçta korkaklığıyla tanıdığımız leesondan, geçmişi merak konusu olan başka bir karakter olan wangnandan ve diğer pek çok karakterden de bahsetmek isterdim.
konudan bahsedilmiş zaten, ben sadece bir iki karakterden bahsedeceğim.(spoiler içerebilir)
öncelikle esas karakterimiz baam, geçmişi hakkındaki gizem hala korunmakta.kim tarafından ne zaman, niçin o karanlık yere hapsedildi bilmiyoruz. ailesi kimdir, necidir hala öğrenemedik, herhalde kendi kendine olmadı ya bu çocuk? bilmediğimiz şeyleri bir kenara bırakalım, baam çok tatlı, son derece saf, temiz bir çocuk. zaman zaman bu saflığı sinir bozucu olabiliyor ama hep böyle güzel bir yürekle kalsın isterim. serinin başında son derece zayıf olduğu halde cehennem trenine gelindiğinde kendini oldukça geliştirmiş olması mutluluk verici. fugda aldığı viole adının hala kullnılıyor olmasına gıcık olduğumu da söyleyeyim. tamam fug elemanları öyle seslensin anlarım ama arkadaşları baam desin.
rachel adında çoğu kişinin sevmediği, hatta büyük bir nefret beslediği bir heroin var ve rachel hakkında da pek bir şey bilinmiyor.en büyük arzusu kuleyi tırmanıp gerçek yıldızları görmek, bu uğurda baamı öldürmeyi dahi göze alıyor ancak bu noktada yine soru işaretleri doğuyor.1. sezonun sonundan itibaren rachel bir nefret unsuru olarak gösterildi-ben de kendisinden nefret ediyorum-, çıkarı uğruna insanları kullanması, başjalarına zarar vermesi son derece sinir bozucuydu ama manga tarihinde başta kötü gösterilip sonrasında haklı sebeplerle sevilen karakterler var, en büyük örneği itachi ve bunu bilince insan "acaba rachelin tüm bu pislikleri yapmasının ardında iyi niyetli bir şey olabilir mi?"diye soruyor. sadece bir kıskançlık ve arzuları uğruna, baamın her şeyi olan kızın kötü bir insan olmasını istememem. ilerleyen zamanlarda onun hakkındaki soru işaretlefi de kaybolur umarım.
koon, favori karakterlerimden. işbilir, sinsi zekasına hayranım. ayrıca yazar sıu blogunda koonun en sevmediği karakter olduğunu söylemiş, nedeniyse belli "yakışıklı, zengin,zeki" bir erkek olarak koondan hoşlanmaması çok normal>_< baamın kararlarına gösterdiği saygıyı ve güveni seviyorum, özellikle son sayıdaki tavrına bayıldım bir de "fazla nazik olmak kalbime hiç iyi gelmiyor" gibi bir cümle tam da ona yakışır, canım mavi kaplumbağam.:)
şimdi diğer karakterlerden de bahsetmek isterim ama çok uzayacak yoksa timsah olduğunu kabul etmeyen fevri raktan, göründüğü her sahneyle kendisini sevdiren jahad(zahard) prensesi yuriden, testler katında tanıştığımız ranker loro rodan, başlangıçta korkaklığıyla tanıdığımız leesondan, geçmişi merak konusu olan başka bir karakter olan wangnandan ve diğer pek çok karakterden de bahsetmek isterdim.
çok eğlenceli bir karakter. farkında olmadan çevresindekileri sinir etmek gibi bir yeteneği var. takım oyunlarında fazlasıyla hırslı ve bencil olabileceğini de görmüştük
tadımlık ,komik sahnelerle bezenmiş pek romantik sayamayacağım shoujo.
karakterleri çok tatlı ama^^
karakterleri çok tatlı ama^^
one piece'in beyaz atlı korsanı. ününü gölgede bıraktıkları için en kötü jenerasyonun süpernovalarından nefret eder.
en sevmediğim erkek tipidir, pısırık erkekler. tamam cesur olmak zorunda değilsin, kendini tehlikelere atmana da gerek yok ama ne olur öyle ağlamasan! neredeyse 20. bölümlere kadar bu huyu hiç azalmadı. yuno olmasaydı ne yapacaktı hiç bilmiyorum.
gördüğü her türlü şeyi cep telefonuna kaydeden asosyal bir çocuk, hiç arkadaşı olmadığı için kendi hayali arkadaşlarını yaratmıştır. biri zaman tanrısı deus diğeri murumuru.
madalyonun arka yüzünde hayali arkadaşı sandığı kişiler gerçektir ve deusun zamanı tükenmek üzeredir. deusun hazırladığı sona kalan yeni tanrı olur oyununda da bir numaralı oyuncudur.her şeyi telefonuna not etme alışkanlığı yüzünden de gelecek günlüğünün niteliği de öyle olur.
gördüğü her türlü şeyi cep telefonuna kaydeden asosyal bir çocuk, hiç arkadaşı olmadığı için kendi hayali arkadaşlarını yaratmıştır. biri zaman tanrısı deus diğeri murumuru.
madalyonun arka yüzünde hayali arkadaşı sandığı kişiler gerçektir ve deusun zamanı tükenmek üzeredir. deusun hazırladığı sona kalan yeni tanrı olur oyununda da bir numaralı oyuncudur.her şeyi telefonuna not etme alışkanlığı yüzünden de gelecek günlüğünün niteliği de öyle olur.
avuç boyutlu kaplan<3 en sevdiğim tsunderelerden biri^^ küçücük boyuna bakmadan koca adamları devirebilecek kadar güçlü bir karakter ve aynı zamanda herkese yetecek kadar sıcak bir kalbi var^^
farklı ve eğlenceli bir aşkı konu alan izlerken güldüren harika bir animedir bence^^ animeyle ilgili sevmediğim iki şey (risanın bazen gururunu tamamen bir kenara atıp kendini düşürdüğü durumlae ve otaninin aşırı odunluğu)dışında herkese tavsiye ettiğim harika bir yapım^^
genel olarak konusu:
risa 1.70lik uzun boylu bir kız, otani ise oldukça kısa boylu (ama harika bir basketçi) bir erkektir. bu ikili okulda "all hanshin-kyojin" olarak bilinir çünkü birbirleriyle sürekli kavga ederler ve bu da çevrelerindekileri oldukça eğlendirir.her ne kadar sürekli kavga etseler de ikili huy olarak birbirlerine çok benzerler(umibozu vs). birbirlerine kız/erkek ayarlayayım derken işlerin değiştiği bir noktaya varırlar ve hikaye başlar.
not:bir anime bu kadar kötü tanıtılabilirdi :/(sonunu bağlayamadım)
genel olarak konusu:
risa 1.70lik uzun boylu bir kız, otani ise oldukça kısa boylu (ama harika bir basketçi) bir erkektir. bu ikili okulda "all hanshin-kyojin" olarak bilinir çünkü birbirleriyle sürekli kavga ederler ve bu da çevrelerindekileri oldukça eğlendirir.her ne kadar sürekli kavga etseler de ikili huy olarak birbirlerine çok benzerler(umibozu vs). birbirlerine kız/erkek ayarlayayım derken işlerin değiştiği bir noktaya varırlar ve hikaye başlar.
not:bir anime bu kadar kötü tanıtılabilirdi :/(sonunu bağlayamadım)
ephemerys ve sophism mahlaslarına sahip yazar ve çizerlerce hayata geçirilen ve inanılmaz bir beklenti içerisinde okumaya devam ettiğim romantizm, gizem, suç,.. türlerindeki webcomic serisi. okumak isterseniz seriye line webtoon uygulaması üzerinden -son 3 bölüm hariç- ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz. her hafta gelen yeni bölümle kilitli bölümler açılıyor.
bu hikayeyi keşfettiğimde henüz serileştirilmemişti ve düzensiz olarak yayımlanıyordu ama gerek son derece kaliteli çizimleri gerekse güzel bir hikaye vaat eden kurgusuyla beni cezbetti, zaten henüz 10 bölümü bulmadan da serileştirilme kararı çıktı. belki de henüz keşfet bölümünde yer aldığı zamanlarıdan beri takip ettiğimden, bu seriye karşı ayrı bir ilgim var.
hikaye daha 10lu bölümlerde olduğundan özellikle de romantizm adına kayda değer bir ilerleme olmasa da beklentim oldukça yüksek.
hikaye, yaşayan bir yalan dedektörü olan polis memuru lauren'in bir daha masum canlar yanmasın diye bir suikastçıyla işbirliği yapmasını ve gelişen olayları anlatıyor.
klişe, yine de umut doluyum.
bu hikayeyi keşfettiğimde henüz serileştirilmemişti ve düzensiz olarak yayımlanıyordu ama gerek son derece kaliteli çizimleri gerekse güzel bir hikaye vaat eden kurgusuyla beni cezbetti, zaten henüz 10 bölümü bulmadan da serileştirilme kararı çıktı. belki de henüz keşfet bölümünde yer aldığı zamanlarıdan beri takip ettiğimden, bu seriye karşı ayrı bir ilgim var.
hikaye daha 10lu bölümlerde olduğundan özellikle de romantizm adına kayda değer bir ilerleme olmasa da beklentim oldukça yüksek.
hikaye, yaşayan bir yalan dedektörü olan polis memuru lauren'in bir daha masum canlar yanmasın diye bir suikastçıyla işbirliği yapmasını ve gelişen olayları anlatıyor.
klişe, yine de umut doluyum.
en sevmediğim üyesi blossom olan süper kahraman üçlüsü. favori kötü karakterim de tabi ki mojo jojo.:)
severek izlediğim çizgidizilerdendi. tv'de denk gelsem tekrar izlerdim sanırım^^
severek izlediğim çizgidizilerdendi. tv'de denk gelsem tekrar izlerdim sanırım^^
çizim stiliyle karanlık ve ciddi bir hikaye vaat etse de adı gibi absürt komedi tarzındaki fantastik webcomic. ingilizcesine line webtoon uygulaması üzerinden ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz.
hikaye, başlığında da belirtildiği üzere hoşlandığı kıza bir türlü açılamayan paul'un aşk tavsiyesi almak için cehennem dükü astaroth'u çağırması ve bunun üzerine gelişen olaylar üzerine kurulu.
esas mesele paul'un gönül işleri üzerinden aksa da arka planda biraz daha derin bir hikayenin ilmek ilmek işlendiğini hissedebiliyorsunuz, tabi konu ne olursa olsun absürt olaylar zinciri ve komedi asla eksik olmuyor.
okuması birkaç dakika süren bölümler, ortalama 15-20 panelden oluşuyor. bu da pazartesi ve cuma olmak üzere haftada 2 gün yayımlanmasını sağlıyor.
zihnim biraz dağınık olduğundan pek toparlayamasam da okurken oldukça eğlendiğim seridir. tavsiye ederim, hap gibi çabucak tüketiyorsunuz.
hikaye, başlığında da belirtildiği üzere hoşlandığı kıza bir türlü açılamayan paul'un aşk tavsiyesi almak için cehennem dükü astaroth'u çağırması ve bunun üzerine gelişen olaylar üzerine kurulu.
esas mesele paul'un gönül işleri üzerinden aksa da arka planda biraz daha derin bir hikayenin ilmek ilmek işlendiğini hissedebiliyorsunuz, tabi konu ne olursa olsun absürt olaylar zinciri ve komedi asla eksik olmuyor.
okuması birkaç dakika süren bölümler, ortalama 15-20 panelden oluşuyor. bu da pazartesi ve cuma olmak üzere haftada 2 gün yayımlanmasını sağlıyor.
zihnim biraz dağınık olduğundan pek toparlayamasam da okurken oldukça eğlendiğim seridir. tavsiye ederim, hap gibi çabucak tüketiyorsunuz.
pizza malzemesi olmaktan son anda kurtulmuş karakterdir :) 2. sezonun neredeyse sonuna geldiğim halde gerçek adını bir türlü öğrenemedim ama hala umudum var^^
edit:anime bitti yine öğrenemedim adını :(
edit:anime bitti yine öğrenemedim adını :(
denk geldiğimde izlediğim ancak sıkı bir takipçisi olmadığım dizidir. seveni çoktur, izlediğim kadarıyla komedi unsurlarını da iyi kullanıyorlar.
edit: ayrıca çok güzel bir aşk hikayesidir leyla ile mecnun-bir ottamızın kısaca bu hikayeyi de paylaşacağını düşüüyorum-, hakkında birçok kitap yazılmış birçok film çekilmiştir.
fuzulinin bir beyti geldi aklıma
"mende mecnundan füzun aşıklık istidadı var
aşıkı sadık menem mecnunun ancak adı var" ^^
edit: ayrıca çok güzel bir aşk hikayesidir leyla ile mecnun-bir ottamızın kısaca bu hikayeyi de paylaşacağını düşüüyorum-, hakkında birçok kitap yazılmış birçok film çekilmiştir.
fuzulinin bir beyti geldi aklıma
"mende mecnundan füzun aşıklık istidadı var
aşıkı sadık menem mecnunun ancak adı var" ^^
çizimleri ve konusuyla oldukça hoşuma giden bir anime oldu. annesi bile onu bırakmışken daikichinin rin i benimsemesi, öylesine sevmesi çok hoşuma gitmişti. izlenemsi gereken animelerden biridir bana göre.
konusu: uzun zaman sonra, cenaze için dedesinin evine giden, 30 yaşındaki bekar daikichi, dedesinin genç bir kadından evlilik dışı bir çocuğu olduğunu öğrenir. ailenin geri kalanı bu durum yüzünden zaten şoktadır ve aynı zamanda utanmaktadırlar. hiçbiri, annesi kayıp olan ve yetim kalmış bu sessiz çocuğu, yani rin'i evinde istememektedir. bu durum karşısında birden parlayan daikichi ise, ani bir kararla ona bakmayı kabullenir. fakat, kendisi fazla gelişmiş ergen olan daikichi, rin'in içe kapanıklığına bir son verecek midir? ve bu durum daikichi'nin aşk hayatını nasıl etkileyecektir?
konusu: uzun zaman sonra, cenaze için dedesinin evine giden, 30 yaşındaki bekar daikichi, dedesinin genç bir kadından evlilik dışı bir çocuğu olduğunu öğrenir. ailenin geri kalanı bu durum yüzünden zaten şoktadır ve aynı zamanda utanmaktadırlar. hiçbiri, annesi kayıp olan ve yetim kalmış bu sessiz çocuğu, yani rin'i evinde istememektedir. bu durum karşısında birden parlayan daikichi ise, ani bir kararla ona bakmayı kabullenir. fakat, kendisi fazla gelişmiş ergen olan daikichi, rin'in içe kapanıklığına bir son verecek midir? ve bu durum daikichi'nin aşk hayatını nasıl etkileyecektir?
bazı sitelerde lovely again today diye de geçer. her ne kadar seriye webtoon uygulaması üzerinden yasal ve ücretsiz bir şekilde ulaşabiliyor olsanız da bölümlerin malum sitelere kıyasla çok daha geriden geldiğini bilmekte yarar var.
hikaye boyunca serinin hem komedisi hem romantizmi hem de dramı olabildiğince dengeli seyrediyor. tabi bana kalsa drama hiç yer vermem ama olayların bir şekilde çözüleceğine olan inancımız yıkılmamızı engelliyor.
jin'in de hastasıyız tabi.
hikaye boyunca serinin hem komedisi hem romantizmi hem de dramı olabildiğince dengeli seyrediyor. tabi bana kalsa drama hiç yer vermem ama olayların bir şekilde çözüleceğine olan inancımız yıkılmamızı engelliyor.
jin'in de hastasıyız tabi.
3 aşamayla öğrenilen oldukça zor bir jutsu, mucidi 4. hokagedir(jiraiya onun bu jutsuda 3 yılda ustalaştığını söylüyor)