iz bırakan kitap cümleleri

lenalee
"barış, insanların birbirlerine gerçek adlarını söyleyebildikleri bir zamandır."küçük arı-chris cleave "zaman ileriye doğru akıp gittiği sürece, büyülendiğimiz "gelecek" el değmemiş "geçmiş"ten başka bir şey değildir."

kayıp gül-serdar özkan
satoutatsushiro
"hepimiz gideceğiz" demişti mckinley karısına ve kesinlikle gidecektik. işte acılar labirenti. hepimiz gideceğiz. bu labirentten kendi çıkış yolunu bul.

john green - alaska'nın peşinde
alluxa
"gitmeden önce düşün; çünkü döndüğünde bulduğunla, giderken bıraktığın asla aynı olmayacak''
-yüzüklerin efendisi
lynettebhelliom
herhangi başka bir kitap goethe'nin genç werther'in acıları kadar iz bırakabilir mi bu bünyede, hep merak konusu olacak. neredeyse her satırı hala daha aklıma kazılıdır. birkaçını paylaşıcam.

"niçin siz insanlar, bir konudan söz etmek için, hemen, bu budalacadır, şu akıllıcadır, bu iyi, şu kötüdür demek zorundasınız! bu ne anlama geliyor? yargıladığınız eylemin içsel koşullarını araştırdınız mı? eylemi meydana getiren, onu bir zorunluluk haline getiren nedenleri kesin belirleyebiliyor musunuz? eğer böyle yapmış olsaydınız yargılarınızı öne sürerken bu kadar aceleci olmazdınız.

"wilhelm, sevgisiz bir dünyanın yüreğimiz için ne anlamı olabilir? ışıksız bir oyuncak fenerden farksızdır! feneri yakar yakmaz beyaz duvarın üzerinde rengarenk imgeler oluşur! ancak geçici hayaller olsalar bile, biz yine de küçük oğlanlar gibi karşılarına geçip bu büyülü görüntülere seviniriz, onlarla mutlu oluruz. "

"kurtulman mümkün değil, bahtsız! görüyorum ki mümkün değil kurtulmamız."
gutsofgod
gregor samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu

franz kafka-dönüşüm
akane
yaşamın, tasarladıkların ile gerçekleştirebildiklerin arasında gidip gelecek: gerçekleştirebildiklerin tasarladıklarından hep eksik; tasarladıkların gerçekleştirebildiklerinden hep fazla:-
hep hem eksik, hem fazla olacak yaşamın- gerçekleri eksik, tasarıları fazla...
hep eksiklikler yaşayacaksın-ve hep fazlalıklar...
yaşamın bu olacak işte:
eksik-fazla...

oruç aruoba-de ki işte
alluxa
olmak ya da olmamak, işte bütün sorun bu!
düşüncemizin katlanması mı güzel
zalim kaderin yumruklarına, oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur, yeter demesi mi?
ölmek, uyumak sadece!
düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
çünkü, o ölüm uykularında
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanları?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.

-w. shakesperare / hamlet
ginjin
insanlar yüzlerinde maskeyle doğmazlar. bir alışkanlıktır maske ya da toplumun ürünü. kişi takmak zorundadır , aksi halde toplum tarafından aforoz edilir. peki nedir bu maske ? kısacası toplumun ahlak kuralları diyebiliriz. görünürde bir dayatma olmadan yapmak veya yapmamak gereken şeylerin tümü.

yazmaya devam ettiğim romanımdan
satoutatsushiro
yaşar gibi yapmaktan, özlemez gibi yapmaktan, iyiymiş gibi yapmaktan, nefes alıp onu içimde tutmaktan, o nefeste boğulmaktan sıkıldım. oğuz atay - tutunamayanlar
satoutatsushiro
insanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.

william shakespeare - korkuyor
alluxa
onun içinse dişler, ateş ve buzdur;delici ve emredici.ve kanın damarlarından sanki kalbinin ta kendisi sökülüyormuş gibi çekilip alındığını hisseder. çaresizdir,tamamen mutlak olarak çaresizdir.ana karnından yeni çıkmış bir bebekten bile daha çaresiz.ama cehennemi bir denge vardır.biz de çaresisiz. ölümlülere ihtiyacımız var. onların kokusunu, kanlarının kokusunu, tıpkı yeni doğmuş bebeğin annesinin sütlü kokusunu aldığı gibi alırız. dalgaların sahile çekildiği gibi ona çekiliriz ve direnmemiz mümkün değildir. bizim kadar lanetlenmiş başka kimse yoktur.
ravenloft serisi/sislerin vampiri-chiristie golden.
alluxa
kan. bir çeşmeden akar gibi
yaşam. eğer almaya cüret edersem.
kendi yaşamım hızla sona ermekte olduğu için asıl almamaya cüret edemezdim.
içtim. doyasına
ve yaşadım... bir kez daha
-strahd von zarovich

ravenloft serisi/ben, strahd,bir vampirin anıları-p.n elrod
joyzura
ah! sefil köpek, önüne bir çıkın dışkı koysaydın zevkle koklar belki de yalayıp yutarsın. şu hüzünlü yaşantımın hüzünlü yoldaşı, yazık ki sen de tıpkı halka benziyorsun. önlerine güzel kokular koyduğunda öfkelenir özenle seçilmiş çöplük isterler.
charles baudelaire-paris sıkıntısı/köpek ve şişe
1 /