bu parça tayfanın belli bir mekana yürüyüş fonudur. o mekana overtaken ile yürünüyorsa ve kamera geniş açıdan bizimkileri çekiyorsa bilin ki gidilen yerde kıyamet kopacak arlong park, (bkz:franky house), (bkz:balıkadam adası).
adı üstünde konyada bulunan ve türkiyeye japon kültürünü tanıtmaya çalışan kurumlardan biri. en büyük özelliği isteenlere ücretsiz japon kültürü ve hikayelerini ücretsiz göndermesidir. sadece kargo ücreti size ait ki bu da çok cüzzi bir miktar. kitaplar kaliteli ve içerik bakımından zengindir, hazırlayanı prof.tur.
not: siteye giremedim ama giren varsa kitapları hala gönderiyorlar mı bir baksın derim.
not: siteye giremedim ama giren varsa kitapları hala gönderiyorlar mı bir baksın derim.
daha çok vs'lerde abinin biri diğerine ilk darbeyi geçirdikten sonra "mada mada" diye haykırır. yani daha bu başlangıç, bir araba dolusu kötek daha geliyor gibisinden bir anlamı vardır. tabi ki bu eşek sudan gelinceye kadar ki dövme sonrası bir şey olur mu, hayır olmaz. diğer abi istifini bozmadan kalkar, bu muydu la hepsi lavuk der, sonrası animeye göre değişir. aizen
zamanın en önemli kişilerindendir. shogunlar hem savaşçıdır hem de devlet yönetecek kadar bilgili insanlardır. bir shogun kolay yetişmez
animeler derken shounenlerdeki teknikten bahsediyorsun sanırım. diğer türler için durumun tam tersinin olduğu seriler var. onun dışında shounenlerde bile bu teknik tam anlamıyla klişe değildir yani ilk bölüm gelen herkesi yenemezler. mesela one piece için mihawk ilk bölümlerde gözüktü fakat bizim elemanlar birşey yapamamıştı. aynısı naruto da orochimaru, bleachde byakuyada da olduğu gibi...
aslında bu işleniş shounen için olmazsa olmazlardan. shounen mantığında belli bir amacı olan karakter, amacını gerçekleştirmek için çalışacak, engellerle karşılaşacak, engelleri aşacak ve engelleri aşmak için yeterince güce sahip olacak ki seri ilerleyebilsin. sen adama amaç edindirip sonsuz güç verirsen o animeyi kimse izlemez(naruto ilk bölümden bijuu dama atsa, ichigo her bölüm mugetsu çaksa ya da luffy her gelen korsan gemisine haoushoku çekse emin ol ben izlemezdim). çünkü zaten adam her istediğini elde edecek güce sahip, zorlanmayacak fedakarlık yapmayacak, her önüne gelene tek atacak.
işte bu yüzden de karakterlere başlangıçtan itibaren dişine göre rakipler verip bu rakipleri sıçrama tahtası olarak kullandırtmak gerekir. öyle de olur, karakter de serinin güç dengesi de giderek artar ve belli bir noktada gezegen yok etme seviyesine gelir. yani böyle bir anlatım tekniğinin olması gayet normal fakat dediğim gibi her seride böyle bir durum yok. olsa bütün seriler öyle ya da böyle birbirinin aynı olurdu.
aslında bu işleniş shounen için olmazsa olmazlardan. shounen mantığında belli bir amacı olan karakter, amacını gerçekleştirmek için çalışacak, engellerle karşılaşacak, engelleri aşacak ve engelleri aşmak için yeterince güce sahip olacak ki seri ilerleyebilsin. sen adama amaç edindirip sonsuz güç verirsen o animeyi kimse izlemez(naruto ilk bölümden bijuu dama atsa, ichigo her bölüm mugetsu çaksa ya da luffy her gelen korsan gemisine haoushoku çekse emin ol ben izlemezdim). çünkü zaten adam her istediğini elde edecek güce sahip, zorlanmayacak fedakarlık yapmayacak, her önüne gelene tek atacak.
işte bu yüzden de karakterlere başlangıçtan itibaren dişine göre rakipler verip bu rakipleri sıçrama tahtası olarak kullandırtmak gerekir. öyle de olur, karakter de serinin güç dengesi de giderek artar ve belli bir noktada gezegen yok etme seviyesine gelir. yani böyle bir anlatım tekniğinin olması gayet normal fakat dediğim gibi her seride böyle bir durum yok. olsa bütün seriler öyle ya da böyle birbirinin aynı olurdu.
narutonun annesi, minatonun karısı ve kyuubinin ikinci jinchurikisidir. kyuubi tarafından öldürülmüştür.
ya bu kızın olduğu ilk bölümü hala hatırlarım. bir animede ilk defa bu kadar çok gülmüştüm. tabi sonra alışıyor hunharca gülmeye gintamada. kendisi nincadır, gintoki için yapamayacağı şey yoktur ve evet mazo olup çok enteresan fantazileri vardır. ayrıca gözlüklerini kaybettiği(ya da çıkardığı) zamanlar gelişen olaylar izleyeni kırıp geçirir.
seiyuusunu da ayrıca sempati beslerim. snk'daki patates kızı(sasha) da aynı kişi seslendiriyor eğer kulaklarım beni yanıltmıyorsa
seiyuusunu da ayrıca sempati beslerim. snk'daki patates kızı(sasha) da aynı kişi seslendiriyor eğer kulaklarım beni yanıltmıyorsa
son albümdeki parçalar çok iyiydi, "sing"i epey dinlemiştim. bir de önceki albümlerinden helenayı severim, anneannesine için ne yazılmıştı şarkı öyle bir hikayesi var. grup bu sene dağıldı herhalde dağılmayaydı eyiydi. bir de ben bunları hep 30 seconds to mars ile karıştırıyordum ya la.
-aman başlığı kapat, yaklaşma dışarının soğuğunu getirmişsin.
oblomov candır hatta herkes özünde oblomovdur, tabi bir o kadar da tutunamayan.
oblomov candır hatta herkes özünde oblomovdur, tabi bir o kadar da tutunamayan.
öncelikle üç büyük, dört büyük ya da kaç büyükse işte one piece hiç birinden kötü değil. bunu nasıl anlarsanız anlayın(en iyisi ya da başka bir şey). diğer animelerle karşılaştırmak istemiyorum çünkü her animenin kendine has eksikleri, fazlaları var ama toplamda bakacak olursak one piece shounenler içinde en iyisi gibi duruyor(ortamdaki shounen serilerin tamamına yakınını izlemiş biri olarak tamamen objektifim). ha benim favorim "bleach"tir, her zamanda o kalacak ama şimdi yiğidi öldür hakkını yeme, one piece iyi anime.
işin kurgu, karakter, power, işleyiş, çizim, müzik vs. yorumlamak gerekirse;
1- kurguda genel bazı kaideleri(hayallerin peşinden gitmek gibi) olmakla birlikte çok derin işlenen bir esas hikaye var. esas hikayeyi de artık çocuklarım mı görür, torunlarım mı bilemedim. çünkü hikayede olduğu bilinen fakat amaçlarının ne olduğu bilinmeyen bir çok karakter var(vagepunk, dragon, shanks vs).
2- karakterler oldukça orijinal, diğer animelerden farklı olduğu gibi başka serilere de ilham kaynağı olmuş (bkz: fairy tail).
3- power yani güç üzerinde konuşursak epey farklı power kullanılmış ve bence serinin en güçlü yanlarından biri. şeytan meyvesi gibi über power sağlayıcılar varken masum insanları ezdirmeyecek şekilde normal insanlara da haki bahşedilmiş. yani şeytan meyvesini yedim ortamda god mod dolaşırım yok. ayrıca şeytan meyvelerindeki faklı türler(zoan, paramecia, logia) de seriyi güzelleştiren ögelerden. yine haki türleri de power dengelerinde adaleti sağlamış durumda.
4- hikayenin işlenişi çok yavaş. normalde ana mevzu one piece'si bulmak iken seriyi izlerken one piece aklınıza gelmiyor. yani bu demek oluyor ki seride ana hikayeden bahsedilmese bile izlenebilir derecede iyi bir seri. dediğim gibi seri bu hızla kaç yılda ya da yüzyılda biter bilemiyorum ama işin aslını sorarsanız bitsin de istemiyorum.
5- one piece çizimleri belki de seride en çok eleştiri alan durum. bunu seriyi izlemeden de biliyordum. şimdi seriyi izledkten sonraki yorumum şu ki ben eksik ya da kötü bir durum görmedim çizimlerde. bilhassa orijinal çizimler var. yani önüme yüz farklı seriden çizim koysanız oda sensei'in çizimini ayırt edebilirim. bu da ne kadar önemli birşey umarım anlamışsınızdır.
6- one piece'deki diğer eleştiri konusu. serinin eksiklerinden belki de tek eksiği müzik eksikliği. bakın müzikler kötü demiyorum müzik eksikliği diyorum. naruto ya da bleach ya da en kötü ft'de bile hemen hemen her karaktere ya da sahneye bir fon yapılırken, one piece'e sadece belli başlı şarkıların çalması bence eksikliktir. op ve end için ise belli bir yorumum yok.
işin kurgu, karakter, power, işleyiş, çizim, müzik vs. yorumlamak gerekirse;
1- kurguda genel bazı kaideleri(hayallerin peşinden gitmek gibi) olmakla birlikte çok derin işlenen bir esas hikaye var. esas hikayeyi de artık çocuklarım mı görür, torunlarım mı bilemedim. çünkü hikayede olduğu bilinen fakat amaçlarının ne olduğu bilinmeyen bir çok karakter var(vagepunk, dragon, shanks vs).
2- karakterler oldukça orijinal, diğer animelerden farklı olduğu gibi başka serilere de ilham kaynağı olmuş (bkz: fairy tail).
3- power yani güç üzerinde konuşursak epey farklı power kullanılmış ve bence serinin en güçlü yanlarından biri. şeytan meyvesi gibi über power sağlayıcılar varken masum insanları ezdirmeyecek şekilde normal insanlara da haki bahşedilmiş. yani şeytan meyvesini yedim ortamda god mod dolaşırım yok. ayrıca şeytan meyvelerindeki faklı türler(zoan, paramecia, logia) de seriyi güzelleştiren ögelerden. yine haki türleri de power dengelerinde adaleti sağlamış durumda.
4- hikayenin işlenişi çok yavaş. normalde ana mevzu one piece'si bulmak iken seriyi izlerken one piece aklınıza gelmiyor. yani bu demek oluyor ki seride ana hikayeden bahsedilmese bile izlenebilir derecede iyi bir seri. dediğim gibi seri bu hızla kaç yılda ya da yüzyılda biter bilemiyorum ama işin aslını sorarsanız bitsin de istemiyorum.
5- one piece çizimleri belki de seride en çok eleştiri alan durum. bunu seriyi izlemeden de biliyordum. şimdi seriyi izledkten sonraki yorumum şu ki ben eksik ya da kötü bir durum görmedim çizimlerde. bilhassa orijinal çizimler var. yani önüme yüz farklı seriden çizim koysanız oda sensei'in çizimini ayırt edebilirim. bu da ne kadar önemli birşey umarım anlamışsınızdır.
6- one piece'deki diğer eleştiri konusu. serinin eksiklerinden belki de tek eksiği müzik eksikliği. bakın müzikler kötü demiyorum müzik eksikliği diyorum. naruto ya da bleach ya da en kötü ft'de bile hemen hemen her karaktere ya da sahneye bir fon yapılırken, one piece'e sadece belli başlı şarkıların çalması bence eksikliktir. op ve end için ise belli bir yorumum yok.
vasatı aşamayan, kısa, seyirlik bir seri. ilgi çekici yanı animasyonları olabilir onun dışında pek bir şey hatırlayamıyorum.
anime gelecekte ve daha çok makinelerin ve robotların hüküm sürdüğü bir dünyada geçer. 1995 yapımı ilk filmden sonra çok tutmuş, sonradan bir çok filmi ve 26 bölümden oluşan iki seri çekilmiştir. gelecek üzerine öne sürdüğü düşünceleri diğer yapımlara da ilham vermiş ve matrix gibi gişe rekorları kıran bir üçlemeye kaynaklık etmiştir.
film ve seri listesini sırasıyla atayım, izleyecekler için yardımcı olur.
ghost in the shell - the movie (1995) - movie
ghost in the shell: stand alone complex ( ilk 26 bölüm ) - tv serisi
ghost in the shell 2: ınnocence ( 2004 ) - movie
ghost in the shell: stand alone complex 2nd gıg ( ikinci 26 bölüm ) - tv serisi
ghost in the shell: stand alone complex - the laughing man ( 2005 ) - movie
ghost in the shell: stand alone complex 2nd gıg - ındividual eleven ( 2006 ) - movie
ghost in the shell: stand alone complex - solid state society ( 2006 ) - tv special
ghost in the shell 2.0 ( 2008 ) - movie
film ve seri listesini sırasıyla atayım, izleyecekler için yardımcı olur.
ghost in the shell - the movie (1995) - movie
ghost in the shell: stand alone complex ( ilk 26 bölüm ) - tv serisi
ghost in the shell 2: ınnocence ( 2004 ) - movie
ghost in the shell: stand alone complex 2nd gıg ( ikinci 26 bölüm ) - tv serisi
ghost in the shell: stand alone complex - the laughing man ( 2005 ) - movie
ghost in the shell: stand alone complex 2nd gıg - ındividual eleven ( 2006 ) - movie
ghost in the shell: stand alone complex - solid state society ( 2006 ) - tv special
ghost in the shell 2.0 ( 2008 ) - movie
anime, cosplay muhabbetini bilen her animeseverin tanıdığı bildiği biridir. bir iki cosplayi dışında da gayet başarılıdır.
yazarı suzanne collins'tir. açlık oyunları serisinin ilk kitabı ve seriye ismini veren kitaptır. kitap bilimkurgu ile macera aasında bir tür. bu ne demek? şöyle ki; kitapta geçen zaman bilinmemekle birlikte gelecekte ve gelişmiş bir teknolojinin bulunduğu bir evrende anlaşılmaktadır. bu kitabın bilimkurgu tarafını oluşturuken, yarışmacıların kazanmak için hayatta kalmaya çalışması ve birbirleriyle olan mücadeleleri macera kısmını oluşturur.
kitap daha doğrusu seri olarak ilgi çekici bir konuya ve oldukça sürükleyici bir anlatıma sahip. ayrıca her yaştan okuyucuya da hitap ediyor, okuyucu kitlesinin de geniş olması kitabın ayrıca artı yönünü oluşturuyor. ilk kitap bana göre diğer iki kitaba göre daha iyiydi. serinin diğer kitapları daha çok seriyi uzatmak için yazılmış olabilir diye düşünmekteyim çünkü yazar sadece açlık oyunlarıyla da belli bir yerlere gelebilirdi. kitabı dediğim gibi her yaştan ve her türden kitap okuyan insanlar için uygun, okurken sıkılacaklarını zannetmiyorum. ayrıca arkadaşlarınıza ya da birine hediye etmek için de biçilmiş kaftandır.
kitabın geçen yıl filmi de çıktı. kitabı okuyan herkes gibi ben de filmi sinemada izledim lakin çok sarmadı beni. isteyen filme de bakabilir lakin ben kitabı okumanızı öneririm.
kitabın konusu: bir zamanlar kuzey amerika olarak bilinen bir yerin yıkıntıları içerisinde panem ulusu yaşamaktadır. başkent capitol'ün etrafında 12 bölge bulunmaktadır. capitol şiddetli ve acımasızdır ve bölgeler bir hat boyunca sıralanmıştır. onların her biri her yıl yapılan açlık oyunlarına katılmak zorundadır. yarışma için her bir bölgeden yaşları 12 ila 18 arasında değişen birer erkek ve bir kız çocuğu göndermek durumundadır. açlık oyunları tv'den canlı yayınlanan ölümüne bir kavgadır. on altı yaşındaki katniss everdeen annesi ve 12 yaşındaki kızkardeşi ile yaşamaktadır. oyunlarda kızkardeşinin yerine geçerek ölüm cezasını üzerine alır. ancak katniss daha önce de ölüme çok yaklaşmıştır ve bu kez kızkardeşi için ikinci kez hayatta kalma mücadelesi verecektir. gerçekten ne anlama geldiğini bilmeden bir yarışmacı olmuştur. eğer bu mücadeleyi kazanırsa hayatta kalma seçeneğini başlatmış olacaktır. kazanmak ün ve talih anlamına gelir. kaybetmek ise kesin ölüm. açlık oyunları başlasın!
kitap daha doğrusu seri olarak ilgi çekici bir konuya ve oldukça sürükleyici bir anlatıma sahip. ayrıca her yaştan okuyucuya da hitap ediyor, okuyucu kitlesinin de geniş olması kitabın ayrıca artı yönünü oluşturuyor. ilk kitap bana göre diğer iki kitaba göre daha iyiydi. serinin diğer kitapları daha çok seriyi uzatmak için yazılmış olabilir diye düşünmekteyim çünkü yazar sadece açlık oyunlarıyla da belli bir yerlere gelebilirdi. kitabı dediğim gibi her yaştan ve her türden kitap okuyan insanlar için uygun, okurken sıkılacaklarını zannetmiyorum. ayrıca arkadaşlarınıza ya da birine hediye etmek için de biçilmiş kaftandır.
kitabın geçen yıl filmi de çıktı. kitabı okuyan herkes gibi ben de filmi sinemada izledim lakin çok sarmadı beni. isteyen filme de bakabilir lakin ben kitabı okumanızı öneririm.
kitabın konusu: bir zamanlar kuzey amerika olarak bilinen bir yerin yıkıntıları içerisinde panem ulusu yaşamaktadır. başkent capitol'ün etrafında 12 bölge bulunmaktadır. capitol şiddetli ve acımasızdır ve bölgeler bir hat boyunca sıralanmıştır. onların her biri her yıl yapılan açlık oyunlarına katılmak zorundadır. yarışma için her bir bölgeden yaşları 12 ila 18 arasında değişen birer erkek ve bir kız çocuğu göndermek durumundadır. açlık oyunları tv'den canlı yayınlanan ölümüne bir kavgadır. on altı yaşındaki katniss everdeen annesi ve 12 yaşındaki kızkardeşi ile yaşamaktadır. oyunlarda kızkardeşinin yerine geçerek ölüm cezasını üzerine alır. ancak katniss daha önce de ölüme çok yaklaşmıştır ve bu kez kızkardeşi için ikinci kez hayatta kalma mücadelesi verecektir. gerçekten ne anlama geldiğini bilmeden bir yarışmacı olmuştur. eğer bu mücadeleyi kazanırsa hayatta kalma seçeneğini başlatmış olacaktır. kazanmak ün ve talih anlamına gelir. kaybetmek ise kesin ölüm. açlık oyunları başlasın!
benim en sevdiğim şarkıları bu, videoda ayrıca bir adet bruce willis bulunmaktadır.
dinlemeye çalıştığım fakat bir tek zombie'sini ölümsüzleştirebildiğim müzik grubu. şarkının sözlerini ezberlemesem de zombieee zombieee zombiee diye eşlik ederim
steins gate animesindeki dahi-sapık dişi karakter. kendisi tsunderedir, güzeldir, kawaidir ve bu kadar, fazlası değil
öyle silik öyle sivri öyle itici öyle sempatik öyle cesur öyle pısırık öyle adam öyle çip... valla ne diyeyim bilemedim, öyle bir karakterdi bu arkadaş. ben daha çok yuno'ya baktım
başlığı görmem bile yüzümde tuhaf bir sırıtmaya neden oldu. prens baka'nın mottosudur bu efenim.