confessions

suzuki san

➤ - birinci nesil otta

  1. toplam giri 227
  2. takipçi 0
  3. puan 1336

rasenya

suzuki san
nasıl tanıştık onu bile hatırlamıyorum ama bir ara tanışmışız :) kendisinin yazılarını çok beğeniyorum. özellikle çoğunlukla manga/anime başlığı açıyor oluşu takdirimi toplamakta. yaşına göre oldukça olgun, kibar, kültürlü bir hanım kızımız. hayata pozitif, olması gereken de bu. pek de bir seviyorum, kardeşim gibi.

kendisiyle yaoi, shounen-ai, shoujo* başlıklarında çılgın atmaya bayılıyorum. raw heyecanlarımı paylaşıyorum, ufak şımarıklıklar yapıyorum, okuyup çalışan kadın olacak diye destan yazmıyorum :) manga dedikoduları yapıyor, sensei çekiştiriyorum. bir itirafta da bulunayım yazdığını beğensem de arada bir şükela ya basmayı unutuyorum. gomen /:

sevgiler. öpüyorum (:

nisekoi

suzuki san
romantic comedy, shounen ve harem olarak geçmektedir ki şahsen bu üç unsuru tam tadından işlediğini düşündüğüm bir anime. raku animede ikili, üçlü, dörtlü aşk deryalarının arasında kalmaktadır. lakin meyli bir tanesinedir. işte bu shounen olmasının sonucudur. etrafındaki ne kadar çok kız ondan hoşlanırsa hoşlansın o sadece bir tanesini seviyor. shounen in kuralı budur. görmek istediğim harem türü bu işte. ki ben harem sevmem.

dengesiz bulduğum bir anime. bazen çok sıkıcı bir hale gelirken bazen sizi sürükleyip götürüyor. sabit bir ivmesi yok. ben 20 günde bitirdim ki benim için uzun bir süre.

görüntüler güzeldir, müzikleri güzeldir. etiketlerine baktığımızda başarılı bir örnektir ancak erkek izleyicilerin daha çok seveceğini düşünüyorum. ben gibi shounen seven kadın seyirciler çok umutlanmasınlar.

not: bu yorum sadece ilk sezona yöneliktir

servant x service

suzuki san
özellikle yetişkinlere tavsiye edeceğim durum komedisi anlatan seinen bir anime. 3 adet işe yeni başlamış devlet memurunun başına gelen komik olaylar anlatılır. sosyal yardım biriminde çalışmaktadırlar ve bundan oldukça da komik bir hikaye çıkarabilmişler. hani ben çalışan bir insan olarak izlerken "bunu da yaşıyorum" diye gülerekten izledim. bu sebepten çalışanlara daha çok hitap ettiğini düşünüyorum. özellikle liseli komedi animelerinden bıkmışsanız ilaç gibi gelecek zira espri tarzına kadar herşeyi yetişkinlere göre hazırlanmış.
müzikleri oldukça güzeldi, hatta animede ara ara karakterler mırıldanırlar.
animede diğer animelere gönderme görebilirsiniz. benim dikkatimi çeken cosplay manyağı olan chihaya'nın shingeki no kyojin kıyafeti dikmiş olmasıydı.
içlerinde en sevdiğim karakter yukata hasebe oldu. sürekli reddedilen, yanlış anlaşılan, sapık olmasa da öylemiş gibi gözüken aslında gayet efendi ama bir o kadar muzur bir erkektir.
2013 animesidir, mangası halen devam etmekte. azıcık ecchi görüntüler vardır ama özellikle kadın izleyicilere tavsiyem görmezden gelmeleri echhi si var diye izlenmemezlik edilmemesi gerekiyor. eğlenceli, kafa dağırıcı bir anime. devamı gelse izlerim.
japonca ismi de sābanto x sābisu imiş.

sake

suzuki san
animelerde gırla giden sanarsın sadece şeker tadında olan içecek. öyle sevilir ki bu japon kısmı oyun yapar, oyundaki karakterlere de sake içirir.
kendisini bulabilirsem umarım tadacağım bir gün.

kayaba akihiko

suzuki san
sword art online ın ilk bölümünü izlediğinizde "şerrrefsiizz" dedirtir. egoizmi o derece aşmıştır ki kendi kurduğu ütopya ya tüm oyuncuları hapsetmiş ve işin ucuna gerçek hayatı da eklemiştir. bence adam bu yaptığı ile gelmiş geçmiş en psikopat karakterlerden biridir. onun yüzünden binlerce kişi ölmüştür. bir yuno gasai bir lucy diclonius yanında halt yemiştir.

üstün zekalıdır, öldükten sonra bile oyun sunucusunu ele geçirmiştir.

la storia della arcana famiglia

suzuki san
türk anime tv de konusu okunduğunda shounen gibi gelsede aslında shoujodur. gerekli etiketlemeleri yapmamışlar bende nedir ne değildir diye bakmadan izlemeye başlamıştım.
türkçesi "arcana ailesinin hikayesi" olarak çevrilmekte. yani adından bile anlayabilirsiniz basit ama sıkmayan, çok övemeyeceğiniz ama kötüleyemeyeceğiniz de bir shoujo. kısaca arcana güçleri olan insanlar bir araya toplanıp kendilerine aile diyorlar. gerçekten anna-baba-kız-oğul gibi olabilenlerde var tabii. baba adında biri tarafından arcana güçleri olan aile yönetiliyor. baba mondo bir gün biricik kızı felicita yı en güçlü arcana ya vereceğini ve babalık görevini de ona devreceğini söyleyerek düellolar başlatacağını söyler. böyle bir hevesle yaşasın dövüş, savaş demiştim ama 12 bölüm olan şu animede 11 bölüm ailenin biraz dramatik biraz komik olaylarını izlemekle geçti. sadece son bölümde düelloların yapıldığını görüyoruz. yani ilk bölüme aldanmayın derim. şahsen en sevmediğim mangaka mantığı. hollywood filmi tadında silahı gördüysem sahnede o tetiği çektireceksin arkadaş. 11 bölüm sonrası nedir?
sonunu kendi adıma beğenmedim. bana göre soğuk ve donuk bitti. çizimleri fena değildir. kimi görüntüsü rengarenktir iç açar.
böyle kafa boşaltıcı, sakin bir anime.

ayrıca pace i seslendiren kişi tomokazu sugitadır. beyne kazıdığı gintoki durumu bu animede de devam etmiştir.

animede felicita ya nova yada liberta yı seçmeye zorlanmıştılar. her ikisini de seçmek zorunda kalmayacağı bir son yapılmış. böyle olmasını sevmiyorum. herkese iyi biten ölümüne kankayız olaylarını sevmiyorum. bölüm boyu acep nova mı yoksa liberto mu diyen felicita ya yapılacak şey değildi bu.

full metal alchemist

suzuki san
gözümde overrated anime. bende beklediğim etkiyi uyandırmadı. kötü demiyorum asla da diyemem ama şu animeyi gereğinden fazla övmüşler benim gözümde. beklentim fazla idi evet ama shingeki no kyojin i de izlerken beklentim yüksekti ve beklentimi karşıladı. kültleri işte bu yüzden hep geç izliyorum. bazen ergen kısmı savaş sahnelerine takılıp "uvaaa çok güzeldi" yapıyor biz yetişkinler aldanıyoruz.
bir kere animede dövüş sahneleri var ama çok belirgin değildir. evet ed i bi automail ini dönüştürürken görüyoruz. ee sonrası? iki çat çut bıçak-kılıç darbesi bitti. adam simyacı ya. automail ini dönüştürüyor anca. bu kadar mükemmel bir konu bu kadar tırt bir hale getirilmiş. simya dediğin maddeleri birbirlerine dönüştürmek iken seyirci neden dandirik automail i izliyor sürekli. hele ki simya filozoflara dayanan ve sonsuz konu bulunabilecek bir durumken böyle yapılmasına anlam veremedim.
konusu çok güzel ancak kullanmayı bilememişler. ed in, al ın durumları yaşadıkları vs etkileyici bir şekilde işlenmiştir. her ikisi çocuk olmasına rağmen yetişkin modundadılar ve her olayın içindediler. bu biraz fazlaca abartılı ama bilim kurgudan bahsediyoruz zaten burada.

çizimleri çok sevimlidir. özellikle ed in ve winry in sinirleninceki olan simaları mükemmeldir. animenin müzikleri de oldukça güzeldir ve moral vericidir.

ama şu yorumu fullmetal alchemist brotherhood için yapamam.

guren no yumiya

suzuki san
bana göre 2013 yılının en iyi animesine ait en iyi opening şarkısıdır. hele ki animedeki opening görüntüleri ile birleşince aşmış bir anime şarkısıdır. shingeki no kyojin gibi bir animeye bundan daha çok yakışacak bir şarkı düşünemiyorum. animelerin konularına uygun şarkı yaptıklarında genelde saçmalarlar ya bundan adamlar "olay budur" dedirtmiştir. hem rocktır hem kilise müziği tınıları kullanılmılştır ki bayılırım bu tarza.
linked horizon tarafından söylenir ki arkadaş adam rock diye böyle bağıra çağıra söylemiyor çok cool ve sakin bir şekilde o sert sözleri söylüyor ki ironidir güzeldir. müziği öyle herkesin kafasının kaldırabileceği bir müzik değil gayetten ağır rocktır ve fazlaca müzik aleti kullanılmasından dolayı hangisine odaklanacağınızı şaşırırsınız. ama bu kadar çok enstrüman kullanılması bir karmaşa yaratmamıştır aksine bu kadar enstrümanı başarılı bir şekilde kulladıkları için aşırı yüksek bir kalitede müzik ortaya çıkmıştır. aşırı moral vericidir, gaza getirir. lakin oldukça da can yakıcı sözleri vardır "açlıktan ölecek kurtlar kadar özgürüz" sözlerindeki gibi. bildiğin felsefik bir şarkıdır.
bu şarkının en büyük sıkıntısı şu an gördüğüm kadarı ile türkçeye çevrilmesi. hatta yabancı sitelerde de ingilizceye çevirmekte zorlanmışlar. her yerde çevirisi farklı bir şekilde ve kelimeler birden fazla anlam ifade ettiği için çeviri kötüdür/hatalıdır da diyemiyor insan.
örnek verirsem şarkıyı ingilizceden türkçeye çevirirken "seni küçük düşüren domuzları yoksay" diye de çevirebilirsiniz "seni küçük düşüren bu domuzları görmezden gel" diye de. bu sebepten kaliteli bir ingilizce çeviri bularak okumanızı tavsiye ederim zira animede bize çevrildiği gibi değil aslında. bu çeviri karmaşası sebebi sözlerini ekmeleyeceğim. herkesin anladığı kendine diyelim.
çoluğa çocuğa toruna torbaya bırakılacak şarkdır kısaca. lakin romajisini de okusanız öğrenmesi biraz zor.

arakawa under the bridge

suzuki san
bayılarak izlediğim anime. türü olarak seinen diye geçer ama seinen değildir. bir çeşit absürd komedi. biraz felsefik bir anlatımı da vardır. baştan bi romantikleşecekmiş gibi gelir ama hep bir durum komedisi vardır. venüs olayı inanılmaz hoşuma gitti. ünlü bir söz olan "kadınlar venüsten erkekler marstan gelmiştir" e de gönderme yapmış olmaları güzel espri idi. insanın moralini düzelten bir animedir. içerisinde çok ince espriler bulunur. mangası hala devam etmekte.
bir de opening şarkıları çoook güzeldir. dinlemelere doyamıyor insan.

sagae şehri ve giresun

suzuki san
yanlış hatırlamıyorsam merkezdeki atatürk parkında böyle çok da görülmeyen bir yerinde durur bu kütük. belki osmanağa parkıdır pek emin değilim. evet bir kütüğün üstünde bu iki şehrin kardeş şehir olduğu yazar. 9 yıl önce falan taşındığımız ilk hafta gördüğümde şaşkınlıktan 1-2 dk başından ayrılamamış, bu niye bakıyor diye yanımda duranların "aa kardeş şehrimiz varmış" demelerine dahi şahit olmuşumdur. millet yıllarca yaşayıp görmemiş, ben ilk taşındığım hafta görerek japon çekerliğimi ispat etmişimdir.

japon çekerlik (bkz: istanbulda habire japon turistlerle çarpışmak özür silsilesi)

chuunibyou demo koi ga shitai

suzuki san
çok güzel bir romantik komedi animesidir, romantikliğin gözünü çıkarmamıştır baymaz. zaten normal bir baş karakteri olmadığı için normal bir romantizm de yoktur, oldukça sevdim. içerisinde az da olsa dram vardır. liseli tadı verse de abartılı değildir. konusu biraz da felsefik işlenmiştir ki sevdiğim tarzdır. rikka adında gerçeklikten hiç hoşlanmayan bir kızın hayatını, hayal dünyasını anlatır. şahsen konuyu çok beğendim zira bende sürekli olarak gerçeklikten nefret ettiğimi söyleyerek gezinirim. eğer böyle bir karakteriniz varsa kendiniz gibi birini izlemek çok hoşunuza gidecek.
çizimleri çok güzeldir, içerisindeki hayal gücü unsurları, karakterlerin hal ve hareketleri çok güzeldir. şarkıları da oldukça eğlencelidir. anime sağlam bir hikaye akışına sahip olduğu için başından kalkasınız gelmez. böyle huzur, mutluluk verir bitirdiğinizde.

devam sezonları, onası ve special bölümleri de vardır.

weekly shounen jump

suzuki san
shounen deki u düşmüştür bu dergide. shonen olarak geçer. geçen seneye kadar türkiyede gon manga/kitap evinde bulunan dergi. türkiye ye artık gelmeme sebebinin e- dergi sürümüne geçmiş olması olarak söylendi bana. japonya da hala daha dergi olarak satılıyor oysa ki.
bu dergiyi alıp okuma hissi duyuyorsanız büyük ihtimal gintama ya da bakuman izlemişsiniz demektir.
öyle kıymetli bir dergidir ki gintoki gerekirse markette son kalan weekly shonen jump ı alabilmek için bir ninjanın basurunu dahi katleder. ingilizce basımını alıp okumayı çok istediğim manga dergisi.

kanojo to kanojo no neko

suzuki san

5 centimeters per second adlı film ile tanınan shinkai makotonun 5 dk lık kısa filmi. hayatımda izlediğim en kısa animeler içerisinde en güzeli. bir kedinin bakış açısından sahibinin hayatını anlatır. böyle çok sıcak, çok değişik bir yapısı vardır. izlerken ne hissedeceğini şaşırır insan. çizimleri çok güzel değildir ama yine de kendisini izletir. yanlış hatırlamıyorsam da siyah-beyaz çizilmişti.

donten

suzuki san

kelime anlamı olarak bulutlu hava demektir.
does adlı rock gruba ait gintama nın 5. açılış şarksıdır. ömrü hayatımda dinlediğim en etkileyici opening şarkılarından biridir, animenin görüntüleri ile izleyince tadından yenmez. böyle bir rock parçası ömrü hayatımda dinlemedim. sözlerine baktığınızda öyle rock gibi durmuyor ama bu sözlerden rock yapmışlar çok da güzel olmuş. ülkedeki alternatif rock gruplarında bile böyle sözler duyamıyoruz. bir de o ağır rock müziğine sahip şarkıyı sakince okuyorya adamlar yani ne desem bilemiyorum. hayran kalmamak elde değil. çok çok değişik bir rock şarkısı.
dinlediğim tüm japonca şarkıların belli kısımlarının türkçlerini unutmuşumdur ama şu şarkıyı japonca dinlerken hala daha zihinden türkçesi geçer. inanılmaz güzeldir ve moral vericidir. hani böyle her şeyi dağıttım dersiniz ya şarkının nakaratı inanılmaz güç verir, şöyle ki:

"bu bulutlu yolda
şemsiyesini unutmuş
yürüyen o kız
yağmurdan korkuyor
bu yüzden bende
korkaklığımı bir kenara bırakıp
gökyüzüne bakacağım"

şahsen does yerine hijikata toshiro nun seiyu sunun söylediği versiyonu dinlemeyi daha çok seviyorum. hijikata sevgim ile alakalı bir durum. yoksa grupta gayet güzel söylüyor.

hello kitty

suzuki san
her sene bir tema seçer ve ona uygun bir adet poster çıkarır.
istanbulda bir adet "hello kitty world" açmışlardır. hem cafe hem mağazadır. küçük çocuklar içinde yetişkin çocuklar (bu ben oluyorum) içinde ürünler bulunmaktadır.bir erkek arkadaşınızla falan gitmeyin derim önünüze hello kitty li bardakta çay gelince "bunda çay içtiğime inanamıyorum" diye gıcık edici yorumlarını duymazsınız. zaten içerisi çoluk çocuk dolu genelde. biraz pahalıcadır ve yemekleri güzel değildir. hello kitty hastası iseniz bir adet ürün almadan çıkmayacağınızı garanti ederim.

angel sanctuary

suzuki san
marjinal shoujo animedir. biraz oldboy tadındadır ama aynı kaliteyi bulamazsınız. hem ova olarak animesi vardır hem mangası. mangasını okumadığım için animesinden bahsedeceğim.
animesi 3 adet ovadan oluşur. konu tam heyecanlanır ki animeyi bırakmışlardır gıcık olursun, büyük ihtimal manga okunsun diye yapılmış bir şey. buna sinirlendiğim için özellikle okumadım.
konusu birbirine aşık iki kardeşten birinin ölüp melek olmasıyla başlar.
mangasının çizimlerinin çok güzel olduğu söyleniyor.
kısaca eğer mangasını okuyacaksınız izleyin derim, tam olay başlamışken yarım kalınca boşa izlediğinizi anlamak sinir bozucu oluyor.

yani yapım yılı 1994 yazmasa supernatural dizisinden araklama yapmışlar diyeceğimde tam tersi bir durumun olma ihtimali daha yüksek. animede melekler tanrıyı red etmiş, kendilerine ait tanrısız bir dünya kurmaya çalışıyorlar. aynı şekilde gruplara ayrılmış durumdalar ve savaş halindeler. inanılmaz değişik ve ilginç bir durum. bildiğin supernatural in şimdiki sezonu dur.

ookami kodomo no ame to yuki

suzuki san
inanılmaz güzel, studio ghibli den çıkmamış olsa da sanki onlar yapmış gibi duran hayao miyazaki tadı veren anime filmi. ama mamoru hosoda tarafından yapılmıştır.
türkçesi ile kurt çocuktur.
tamamen felsefik bir filmdir. anlattığı şey özgür beyin, özgür ruh, özgür bir dünya olması gerektiğidir. konu babaları kurt adam olan yuki ve ame adlı iki kardeşin annelerinin onları özgür bırakmaları sonucu insan mı yoksa kurt mu olma yolunu seçiceklerini işliyor. bu öyle güzel anlatılmıştır ki hayran kalırsınız. hani izlemeye başlamadan önce teen wolf tadında bir şey bekliyordum ama yine japon kendi dünyasından bakarak işlemiş ki inanılmaz güzeldi.
içerisinde hem dram,hem komedi vardır ki dramı insanın içini sızlatır. görüntüleri ve müzikleri çok güzeldir. hikaye akışı oldukça sürükleyicidir 2 saat başından kalkmadan izletir.

koi suru boukun

suzuki san
benim gözümde okuyuculara/ izleyicilere yanlış tanıtılan manga/anime.
konusu vs bunları geçiyorum. arkadaşlar anlatmış. esas anlatmak istediğime gelirsek bu öncelikle eski tip bir yaoi manga. eski tip nedir? istemem yan cebime koy ukesi ve tecacüz ederimsi bir tavır sergileyen seme. işte tüm olay bundan ibaret bu manga/ animede de. ortada bir tecavüz olduğu söylenemez.

animenin 2 bölümü vardır zira amaç mangasının tutmasıdır. ilk izlediğim günü hatırlıyorum. "aman tanrım, iğrenç bir şey." demiştim. sonra bu iğrenç şeyin hala mangası devam ediyor olabilir mi dedim? ve tekrardan aynı cümleleri kurdum "aman tanrım, iğrenç bir şey." değil güzel kardeşim, iğrenç falan değil. ileriki bölümlerde bizim zavallı, gariban, biçare, mazoşist olmak zorunda kalmış morinaga aslında ortada bir tecavüz olmadığını hem kendine hem okuyucuya ispat ediyor. görüp görebileceğiniz en aciz semedir kendisi. acıyorum bu çocuğa, hemde çok.

bu arada homofobik olduğunu iddia edip sadiste bağlamış ruh haliyle, morinaga ya "nasıl olsa benim her halimi çekiyor." diyip etmediğini bırakmayan soichi nin gelmiş geçmiş en en en en acımasız uke olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. daha kötüsünü henüz okumadım.* *

çizimlerine gelirsek bir gram okuma isteği uyandırmıyor. burun çizimlerine özellikle ayrı gıcığım. bu mangaka nedense bir dolu karalama çizmişte sanki ortaya bir resim çıkmış gibi bir hava içerisinde çizmekte. özen yok. sevmedim, sevmiyorum.

mangası devam ediyor mu? devam ediyor bildiğim kadarı ile. eski bir seri olmasına rağmen bitmiş değil. ben en azından arada sırada baktığım japon sitesinin yalancısıyım. lakin ingilizceye çevirisinde sıkıntılar var. serinin bir sürü raw ı etrafta dolaşırken çevirmek için uğraş vereni yok.
10 /