grimmjow neydi? grimmjow emekti. o değil harbi adam kafasına koyduğu şeyi sonuna kadar götürdü, gerçi kaybetti ama olsun. ayrıca bir fanboyun nickname olarak kullanabileceği en karizma isimlerden birine sahiptir.
not:cs oynarken nick olarak ulquiorra yada grimmjow kullanıorum, takım oyununa katkım "sıfır". adamlar ismimi teleffuz edene yazana kadar ölüyorduk...
bleach animesinde ana karakter ichigonun en yakın arkadaşlarından biridir. ichigo nereye saldırmaya gitse sado mutlaka gelir o derece yakındırlar birbirlerine. meksikalı-ispanyol bir yapısı var ama ne idüğü belirsiz bence, herneyse ırkçılık yapmayacağım. ilk başlarda sadece fiziksel olarak çok güçlü olsa da biraz da hougyoku desteğiyle güçlerini geliştirmiş ve neredeyse bir kaptan seviyesine çıkmıştır(aksini iddia edene brazo izquierdo del diablo yaparım).
bir çırpıda bitirdiğim kitap. hazır kitap hakkındaki fikirlerimde sıcakken bugün bu kitabı önereyim dedim. kitap ray bradbury'nin eseridir. eser distopya türünde olup gelecekte bir zamanda geçmektedir. kitabın konusuna gelince geleceğin baskıcı toplumunda kitap okumak ve bulundurmak yasaktır. bu yüzden itfaiyeciler kitap bulunan evlere gidip bütün kitapları evle birlikte yakmaktadırlar. işte bu itfaiyecilerden biri olan montag bir gün genç bir kızla tanışır ve mutlak bir itaatle yaptığı işini ve sistemi sorgulamaya başlar.
kitabı almadan ve okumadan önce epey araştırıp almıştım, okuduktan sonra yapılan eleştirilerin ne kadar doğru olduğunu anladım. kitabın distopya türünde olması ve anlatılan konu üzerinde düşünülmesi gerektiğini düşündüğümden, bu kitabı herkesin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum. kitap hakkında daha çok şey yazmak isterdim ama yazacak kapasitem yoksa demek ki, yazamıyorum. okurken epey etkilendim kitaptan. şimdiden, okuduğum en iyi kitaplar arasına girdi.
not-1: "fahrenheit 451" kitap kağıtlarının yanıp tutuştuğu ısı derecesidir.
not-2: başka kitap okumayın da bu kitabı okuyun la, eminim dünyaya bakış açınızı çok geliştirecek.
kitabı almadan ve okumadan önce epey araştırıp almıştım, okuduktan sonra yapılan eleştirilerin ne kadar doğru olduğunu anladım. kitabın distopya türünde olması ve anlatılan konu üzerinde düşünülmesi gerektiğini düşündüğümden, bu kitabı herkesin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum. kitap hakkında daha çok şey yazmak isterdim ama yazacak kapasitem yoksa demek ki, yazamıyorum. okurken epey etkilendim kitaptan. şimdiden, okuduğum en iyi kitaplar arasına girdi.
not-1: "fahrenheit 451" kitap kağıtlarının yanıp tutuştuğu ısı derecesidir.
not-2: başka kitap okumayın da bu kitabı okuyun la, eminim dünyaya bakış açınızı çok geliştirecek.
aslen ütopyadır. ütopyalarda gelecekte olması istenen devletlerin nasıllığı, devlet adamlarının görevleri, toplum düzeni, yaşayış biçimleri, insan davranışları vs. üzerinde durulur ve ideal bir dünya düzeni aranır. distopyalarda ise durum biraz faklıdır. distopyalarda da gelecek hakkında fikir yürütme vardır fakat dünyaları daha karanlık daha baskıcıdır. ütopyalarda toplumda sonuna kadar özgürleşme varsa distopyalarda sonuna kadar diktatörlük ve insanları kontrol altında tutma vardır. tek benzer yönlerinin iki türde de insanlar eşit olarak görülür. bunun dışında ütopya ve distopya birbirlerinin tamamen zıttıdır. zaten bu yüzden de bu tür eserlere distopya ya da anti-ütopya adı verilmiştir yani ütopyanın karşıtı.
bazı distopik eserler;
1- kitap: 1984, fahrenheid 451, cesur yeni dünya, hayvan çiftliği...
2- film: 1984, açlık oyunları, equilibrium, gattaca...
bazı distopik eserler;
1- kitap: 1984, fahrenheid 451, cesur yeni dünya, hayvan çiftliği...
2- film: 1984, açlık oyunları, equilibrium, gattaca...
zeus bozması, tanrıcılık oynayan, orasından burasından yıldırım çıkaran, über güçlü one piece karakteri. şuan daha skypia arctayım ve gördüğüm en güçlü reyiz. luffy ile güçlerinin taban tabana zıt olması kabul edilebilir bir durum ama adam harbi çok güçlü be birader. zoroya tek attı, tayfanın diğerlerine dokundu sadece, crocodile halt etmiş.
not: la o elthor neymiş vay anasını sayın seyirciler!!!
not: la o elthor neymiş vay anasını sayın seyirciler!!!
mangadaki hollow formu efsanedir.
hitsugaya "horunmaru" diye teleffuz eder, bu güzel isimli zanpakuto'yu.
hitsugaya "horunmaru" diye teleffuz eder, bu güzel isimli zanpakuto'yu.
sket dance animesinin ana kız karakteridir. eski lakabı onihime'dir. yanında taşıdığı hokey sopası ile kötülere haddini bildirir.
ilginç aromalı lolipoplar vazgeçilmezidir.
edit: kendisini himeko diye çağırırlar.
ilginç aromalı lolipoplar vazgeçilmezidir.
edit: kendisini himeko diye çağırırlar.
sket dance animesinin ana erkek karakterinden biridir. lakabı bossun'dur.
sket dance kulübünün başkanı ve kurucusudur.
sket dance kulübünün başkanı ve kurucusudur.
zoronun anlamı iblis kesişi olan tekniğidir(tabi bir milyon farklı çevirisi de mevcut). bir zamanlar zoronun en güçlü tekniğiydi
one piece'de merakla beklenen karakterlerden biridir. kendisininden cevaplanması beklenen pek çok soru vardır. mesela benim sorum silahların nasıl şeytan meyvesi yediğidir?
nami-swannnnn!!! nami tayfada über güçlü olmasını beklemediğim tek nakama. daştır, candır ama bir boa hancock değildir
franky house olaylarında frankynin arc boss olarak düşünüp de tayfa nakaması olarak bulunca şaşırmıştım. water 7 ve enies lobby için yeterince güçlü gözükse de daha sonraları onun da çok güçlü olmadığı ortaya çıkmıştı. 3d2yden sonra daha değişik bir beden ve güçlerle geri dönen franky tayfadaki beklentimin en yüksek olduğu elemandır. vegapunk ile tanışması dört gözle beklemekteyim.
steins gate'den mayurishii'nin efsane repliği. gereksiz gereksiz tutturuuu diyorum, bu olmadı işte.
kralkatili serisinin ilk kitabıdır. kitabın ana karakteri kvothe'nin tarihçiyle tanışmasını, ilk çocukluk dönemini, üniversiteye giriş yıllarının anlatıldığı kısaca seriye başlangıç kitabıdır. kitapta nasıl bir evrenin olduğunu rüzgarın adında çok iyi anlıyoruz, karakterler de çok iyi tanıtılıyor yani iyi bir başlangıç kitabı. yer yer sıkıyor diyebilirim(çok az la) tabi fantastik sevmeyenler için geçerli bir durum bu. fantastik kitap okumayı seven arkadaşlara kaçırmamalarını öneririm.
bleach - yachiru
franken stein(beyaz, metaforuna göre ölü de olabilir)
geleneksel japon yemeğidir. bizim kebap dünyada ne kadar biliniyorsa japonlar için de suşi odur. nasıl bir yemek olduğuna gelince efenim; çiğ balıktan yapılıyor ama bu sadece çiğ balıktan yapılır demek değildir. bir sürü suşi çeşidi vadır. ayrıca suşi yaparken diğer deniz mahsülleri de kullanılır(deniz yosunu, midye falan feşmekan, içine konuluyormuş). görünüşü güzel olsa da lezzetine pek aldanmayın derim. illa tüketeceğim derseniz sosla yiyiniz, benden söylemesi.
kısa bir anımı da yazayım. geçen yaz antalya'ya çalışmaya gitmiştim(klasik colloge boy stile). otelde çalışıyorum işte, otelerde de çin günü, japon günü, italyan günü vs. yapılır, ona göre o ülkenin yemekleri kıyafetleri falan giyilirdi. işte bir japon günü baktım suşiler falan etrafta dolanıyor, gittim mutfaktan arkadaşın birine "reyiz bana little little in to the middle suşi hazırla,koy kenara dedim". tabi servis kapandı mesai bitti, arkadaş hazırlamış bir tabak içinde çeşit çeşit suşi var. tamam dedim olum beleşten suşi de yiyecen bugün. bismillah deyip ilk lokmayı aldım ama ne çiğneyebiliyorum ne yutabiliyorum. o derece garip bir tadı var. neyse bir dilimi zorla olsa da yutsam da, o ağızda kalan tadı atmak için bar deskine koşup "bana acele içecek birşeyler ver lan" dediğimi bir ben bilirim. bir büyük şişe şalgam içmiştim. bütün gece de ağzımda şekerle dolaştım.
not: yani kıssadan hisse, fazla merak iyi olmuyor a dostlar.
kısa bir anımı da yazayım. geçen yaz antalya'ya çalışmaya gitmiştim(klasik colloge boy stile). otelde çalışıyorum işte, otelerde de çin günü, japon günü, italyan günü vs. yapılır, ona göre o ülkenin yemekleri kıyafetleri falan giyilirdi. işte bir japon günü baktım suşiler falan etrafta dolanıyor, gittim mutfaktan arkadaşın birine "reyiz bana little little in to the middle suşi hazırla,koy kenara dedim". tabi servis kapandı mesai bitti, arkadaş hazırlamış bir tabak içinde çeşit çeşit suşi var. tamam dedim olum beleşten suşi de yiyecen bugün. bismillah deyip ilk lokmayı aldım ama ne çiğneyebiliyorum ne yutabiliyorum. o derece garip bir tadı var. neyse bir dilimi zorla olsa da yutsam da, o ağızda kalan tadı atmak için bar deskine koşup "bana acele içecek birşeyler ver lan" dediğimi bir ben bilirim. bir büyük şişe şalgam içmiştim. bütün gece de ağzımda şekerle dolaştım.
not: yani kıssadan hisse, fazla merak iyi olmuyor a dostlar.
methini çok duyduğum lakin izlemeye fırsat bulamadığım mecha türündeki anime. dışardan bakınca karakterleri falan çok özgün duruyor. en yakın zamanda izlemeyi düşünmekteyim
gintama'daydı sanırım, bir sahnede krillinin burnunun olduğunu göstermişlerdi. ya da kendileri çizmişti ama epey ti ve komedi vardı o bölümde.