3 bölüm oluşu ile tadı damağımızda kalmıştır. gözümde nekota senseinin yarım bırakarak bitirdiği büyük bir hatadır. nekota sensei takipçileri bilir ki 3 bölümde nekota bize bir şey vermez en az 5 bölüm gereklidir ama japonyada sevilmedi ki devamı gelmedi. üzüldük sensei, hemde çok *
ha bu animenin ben dişisel noktasına takılmışımdır.
gereğindan fazla cüretkar bir seme si vardır bunu geçiyorum ama seme yi ince topuklu kadın ayakkabısı ile görmek beni benden almış yaoi manga tanımlarıma bir yenisini ekletmiştir. yine de yanlış olduğunu düşünüyorum sonuçta seme / uke kavramında o topukluyu uke giyerdi. hoş net çizgiler ile kim uke kim seme belli edilmemiştir ama çizimlerden yola çıkıldığında bulması zor değil. azıcıkta sado-mazo luk vardır içerisinde.
ben sevdim, yine de hevesinizin kursağınızda kalacağını bilin.
okurken bunalımlardan bunalımlara sürüklendiğim manga. bittiğini bile anlayamazsınız. hatta manga siteleri bile anlayamadı yeni cilt beklerken biz bitti diye duyurdular. sonu hem yarım kalmıştır hem bu mudur dedirtir? içinde barındırdığı bunalım, dram baymaz ama merak ettiğiniz için sizi kendine doğru çeker. karakterlerin tutarsız tavırları, bir türlü net olayamayışları beni okurken çıldırtıp her seferinde bir dahaki sayıda kesin mangaka istediğimi çizecek hissi yarattı. yoov kesinlikle öyle olmadı. bu açıdan mangaka yı tebrik ediyorum. ze den sonra sanırım moralimi en bozan mangalardan. ben bu tarz konuları sevmiyorum. mutlu son olmalı benim mangamda. "ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar." yoksa manganın başarılı olmadığını iddia edemem. çizimler biraz karışıktır ama kötüdür diyemem. dram severler okusun derim.
@1 in yazmış olupta okumadığım mangası yok. ben bu mangaka yı çok seviyorum. "nekota" bile başlı başına beni kendine çekiyor. işlediği konular değişiklik göstermekle birlikte genel olarak kendisine ilginç konular seçer. yaoi/ shounen-ai türünde sabit takılı kaldığı bir konusu yoktur. mesela michiru heya dram iken sensei wa dummy komedidir. bir hikayesinde ilişki tehtitle başlarken, diğerinde aşk ile başlayabilir. bir gün bir yazarın hayatını anlatırken bir başka gün spor mangası ile karşınıza gelir. kısacası demek istediğim geniş bir yelpazesi var mangakanın. ben dram okumak istiyorum dediğinizde de açar okursunuz, ben komedi okumak istiyorum dediğinizde de. tek sıkıntısı bu mangaka aynı anda birden fazla seri çıkarır ve bunları çok düzenli çizdiği söylenemez. hele ki ingilizceye çevrilmesi daha uzun süre alır. bildiğim kadarı ile türkçeye çevrilmiş uzun bir serisi yok. bir kaç kısa serisini bulabilirsiniz.
çizimlerine gelirsek öncelikle hikaye akışını takip edebileceğiniz net kareler oluşturur. okuması rahattır. çizimler kafa karıştırıcı değil,net, sade bir şekildedir. ancak çok fazla arka fon bulamazsınız, biraz göze boş gelebilir. yine de ben kafa çizimlerini pek sevmiyorum. çoğu yaoi/ shounen-ai seriler çıkaran mangakalar gibi hep aynı karakterleri çiziyor gibi diyebiliriz.
hem soft, hem hard yaoi çizer, okuyucu buna dikkat etmelidir yoksa istemediğiniz sahneler görebilirsiniz.
ahahah :d bu seriyi daha önce yaoi başlığına yazmıştım yanına da not düşmüştüm. bu seriyi bilmem kimler seviyor gibi birşeylerdi. oldukça popüler bir seri olduğunu da söylemeden geçmeyeyim.
manganın her olayı gözümde faul dur. bir kere okulun ismine bakalım? full bloom. bak bunu shoujo da görürsen kaçırma orada çiçek böcek, hayat çok güzel hikayesi var ama yaoi de okuduysan topuklayıp kaçacaksın. orda çok ağır smut var ve rahatsız edici boyutlara bile varıyor diyebiliriz :d okulun ismini geçersek ütopik* * bir şekilde oluşturulmuş gelecekte insanlık her şeyi bırakmış zevk-i safaya kendisini vermiş, öyle ki artık para kazanılan sektör sex sektörü olmuş, bu sektörün büyük bir alıcı kitlesi oluşmuş ve gayetten normalmiş gibi bir hayat sürüyorlar. bak aralarında "ben burda ne arıyorum lan" diye bunalımlardan bunalımlara giren yoktur. bir iki tane karakterinde "bu iş bana göre değil galiba." gibi cümleler duyarsın. bildiğin hayatı olduğu gibi kabul etme var. param yok, evim yok, ailem yok* o zaman seks okuluna gideyim bana baksınlar ileride borcumu öderim mantığı cuk diye oturmuş adamlara. hocaların nasıl ders verdiğinden bahsetmek istemiyorum bile. okul kendi içerisinde bölümlere ayrılır host, av, pet, abnormal ve bilmem hatırlamadığım bir çok dal. mangakasını bu derece detaya inip, güzel ayrıntılar yarattığı için tebrik etmek bu sebepten boynumun borcudur. yine de bu departmanlar size host haricinde rahatsız edici bir şekilde sunuluyor. şöyle de diyebiliriz "zevk meselesi". ileride bir yazar gelip çok sevdiğini yazabilir. sonuçta benimkisi subjektif bir görüş.
ha mangayı okudun hiç mi beğenmedin derseniz? genel olarak beğenmedim ben ağırlıkla soft yaoi seviyorum. ancak içerisinde sevdiğim bir çift çıktı ki abnormal departmanının bir numaralı öğrencisi gii ile host departmanı öğrencisi haru çiftidir bu. başta okurken en rahatsız edici çiftlerdendir ancak ilerledikçe oldukça standart seme-uke ilişkisine döner ki ben bu çifti bu yüzden sevdim diye düşünüyorum.
içerisinde birden fazla çift vardır. öyle fazladır ki bir süre sonra günceli çıkmadığında unutursunuz. misal yeni günceli çıktı açtım, baktım "ben bu çifti hatırlamıyorum" dedim ve okumadım. bundan sonra da okuyacağımı zannetmiyorum.
uvaa çok sevdiğim mangalardan biri. konusu, konunun işlenişi, içerisindeki çizimler çok güzeldir bence. çizimler biraz karalama gibi gelebilir ama değil, inanın değil.
ben en çok iki kardeşin manga için çekim yapmaya çalışırken hasegawa ya yakalanması sahnesine gülmüşümdür herhalde. sonrasında devam eden yanlış anlaşılmalar silsilesi daha da komik bir hale getirip "beni oku, beni oku" diyerekten başından kaldırtmaz. ama kısacıktır. bu sene başlamış ve hemen bitmiştir. bittiğin de "yok canım" falan dediysem de "gayetten var canım" yapıp beni dumurlara sürüklemiş, böyle güzel bir hikaye neden erken bitirilmiştir hala anlam verememişimdir. soft yaoi dir. genelde olaylar ve durumlar okursunuz.
adını bile duyduğumda suratımda bir mutluluk ifadesi belirten yaoi manga. gayetten shounen-ai başlamış kurose daha fazla dayanamayıp yaoi ye bağlatmıştır.* başladığı ilk zamanlar sevememiştim. çizimleri gözüme dandirik gelmişti, ayrıca konu başta çok dağınık olduğu için saçma bulmuştum. aradan bir yıl geçtikten sonra biriken sayıları okuduğumda "saçma sensin suzukiiii" dedim. 13 yaşımda tedavisini gördüğüm temizlik hastalığımın geri dönmesine sebebiyet vermiştir. mesela elimi günde 50 kere ve daha fazla yıkamak gibi. yine de kendimi okumaktan alamıyorum. her ne kadar shirotani seviyesine hiç ulaşmamış olsam da böyle geçmişten gelen sönmüş takıntılarınız varsa okumadan önce iki kere düşünün derim.
çizimler dandirik gibi gözükse de aslında inanılmaz güzeldirler, içerisinde bir incelik mevcuttur. shirotani karakter olarak eski ideal uke dir. istemem yan cebime koy modeli demekteyim ben bunlara. ha keza kurose de eski tip bir seme dir. uke sine istemeden tecavüz eder gibi davranan modelden oluyor bunlarda.
kurose kun karakter olarak haşin değildir ancak mangakanın kendisine bol bol çizdiği o haşin bakışlar benim mangayı milyon kere okumama sebep oluyor. aynı şekilde shirotani nin utanma ifadeleri, sıkkınlığı, bunalım anları bile yenilesi. hele gözünün altındaki o minicik beni yemek istiyorum. bu adamın canlısını görsem kurose ile yarışa bile girerim öyle gözümde tatlı bişiy.*
mangakanın isimlerinden yaptığı oyun da hoşuma gitmekte. shiro ve kuro düşüncesi gayet güzel ama tam uyuyor mu? bence pek değil. ama yine de bu göndermesine nazaran bir kapakta çizmiştir. shirotani beyazlar içinde gündüz yürür iken kurose siyahlar içinde gece yürüyordur. ben bu tür göndermeleri çok seviyorum. elindeki malzemenin etinden sütünden kaliteli bir şekilde faydalanıyor.
bu mangayı bir kaç erkek arkadaşıma okuması için tavsiye ettim. okuyanlardan bir tanesi de gaylerden nefret etmesine rağmen ve ilk kez yaoi okumasına rağmen beğendi. artık gerisini varın siz düşünün.
bu manga ile ilgili tek sıkıntı fanları gördüğüm kadarı ile. şikayetleri 10. maddeye bir anda pat diye geçilmesi. haklılar mı? bence bir haklılık payları var ancak sensei işte yeni olduğu için bu tür acemilikleri de bazen takipçiler hoş görmeli diye düşünüyorum. yoksa bende bir noluyoo yaa dedim. bir de kurose nin bir anda shirotani ye aşık olmasını çok saçma buldum. eminim okuyan herkes ben gibi düşünmüştür. ancak ilerleyen zamanlarda kurose ye bende hak vermedim değil. aşık olunmayacak gibi değil. adamın üzerinden şirinlik, tatlılık, masumluk akıyor. fangirl mode off :p
son çıkan cildi hala yiyip yutabilmiş değilim. hala daha kurose nin kalkıp shirotani ye "sana aşık oldum çünkü mizofobiksin" diyişine anlam veremiyorum. o nasıl bir acımasızlıktır? o nasıl bir bencilliktir? yani karşına shirotani dışında çıkabilecek herhangi bir mizofobiğe de aşık olabilecektin. bulması güç olduğu için önüne çıkan ilk kişiye kadın/erkek olduğuna bakmaksızın aşık oldun. shirotaninin dediği gibi ya daha iyiye giderse? ama kurose o kadar emin olmalı ki iyiye gitmeyeceğinden kalkıp bu soğuk, donuk, tiksindirici cümleyi kurdu. shirotani boşuna bu herife sık sık "disgusting!" demiyormuş. çok kızıyordum shirotani ye böyle cillop gibi romantik, ince, hassas, sabırlı, düşünceli seme yi nereden bulabilirsin diyordum her "disgusting!" diye höykürdüğünde. adam haklıymış meğersem, karşında kendisi gibi psikolojik hastalığı olan başka bir manyak varmış. kurose seni kime tedavi ettirek kujum?
aaaah! çok kızgınım kurose ye. usami akihiko dan sonra ömrü hayatımda beyfendiliğini beğendiğim ikinci karakterdi ama şimdi gözümde kanou* dan daha aşağılık kaldın. yeni çıkacak ciltte karizmasını toplasa iyi olur çünkü kurose seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım!
nasıl basit, nasıl hoş bir türküdür. eğer animeyi yapan şirket uydurmadıysa da yerel bir türkü ise bayıldım, öldüm, bittim diyebilirim. bu yaz boyu aho bakaaaa, puru puru, koi koi diyerek gezmemi sağlamıştır etrafta. hatta ilk zamanlar böyler bir şarkı söylediğime kendim de inanamadım :) bilinç altına işleyip arkadan vuruyor.
çoook seviyorum. hatta tekrar tekrar okudum. ben bu manganın içerisinde romantizmi seviyorum. biraz absürd bir romantizm var. konusu ilerledikçe kendisini sevdiren türlerden. çizimlerini de severim. özellikle jest ve mimik çizimleri çok hoştur.
ilerleyen bölümlerde aslında kurokawa ile shin in eskiden tanıştıkları bize anlatılır. shin hatırlamazken kurokawa nın ilmek ilmek işlediği küçük ağları görürsünüz :d aslında tesadüf falan değildir. geçmişten gelen duygular ilerlemiş zamanda aşka dönüşmüştür. shin in alkol içememe gibi bir durumu varken kurokawa nın sünger gibi çekmesi mangada çok komik işlenmiştir. shin temizlik ve titizliği ile zengin bir ailenin çocuğundan bekleneceği gibi tam bir küçük bey iken kurokawa pisliğini toplamaktan aciz bir miskindir. yani birbirinin tam tersi iki insanın yaşadıkları bu aşk çok güzeldir.
hıım ben bu manga serisini okumuşum. ancak net hatırlamıyorum. burdan şunu çıkardım ki ben çok sevmemişim. takanaga hinakonun koisuru boukun dışında sevdiğim pek eseri yoktur zaten.
çizimlerine gelirsem fena değildir. ancak ben bu mangakanın burun çizimlerini hiç sevmiyorum.
ha okunmaz mı? bence yaoi sever biri okusun. yeni başlayanlara tavsiyem daha eğlenceli serileri tercih etmeleri.
death note un mangakaları tarafından yapılmış bir başka güzel eser. hala daha nesini beğendim kendim de çözememişimdir. konuya bakalım: mangaka olmaka isteyen iki tane velet habire taslak çiziyor ve ve eğer bir gün shonen jump ta bir numara olurlarsa bunlardan birisi çocukluk aşkı ile evlenecek. ne dandik duruyor okuyunca. ama işte izlemeye başlayınca hiç mi hiç öyle değil. adamlara boşuna zeki demiyorlar. şöyle bir konuyu inanılmaz çekici bir hale getirmişler. hani çılgın atıp izlemedim ama izlemeden de duramadım. ilk sezonu oldukça güzeldir ikinci sezonu ise vasattır sadece son 3-4 bölümü beğenmiştim onlarda çok çok güzeldi hakkını yiyemem. 3. sezon mükemmeldi. kesinlikle beklenilen sonu vardı. içinde bir hikaye anlatılıyor ama savaş yok, dövüş yok, doğru düzgün bir aşk yok, yine bir komedi yok. böyle garip ama kendisini izleten bir anime idi. görüntüleri güzeldi. içinde anime dünyasında pek fazla rastlayamacağınız bir karakterde çizilmiş bir adet nizuma eiji vardır ki animede en sevdiğim karakter olmuştur. animede, mangasıda bitti diye biliyorum.
junko çok sevmesem de bu eserini beğenmişimdir. genelde junko da çizimleri çok beğenmiyorum. kimi hikayelerini de sevmem ağır smut oldukları için.
bu eserde kei nin çilesi görülmeye değerdir zira düştüğü durum gerçekten komik. çoğu insan o görüntüden sonra topuklayıp kaçacakken idealleri için sabreder. sabrederken başına da gelmeyen kalmaz bu sebeple bol bol güldürür. yanlış hatırlamıyorsam bir çift daha vardı ama olayları ne idi hatırlamıyorum. okuyalı epey uzun süre geçti.
baymayan, komedisi için okunmaya değer diye düşündüğüm yaoi mangalardan.
çok şaşırtıcı bir şekilde nakamura shingiku sensei nin moral bozan eseridir. bu mangaka genelde komedi ağırlıklı çalıştığı için ilk okuduğumda sayfalarını hızlıca geçmiştim. çooook moral bozan bir seri, neyse ki kısa.
animesine gelirsek "izlerken nakamura yine yapmış diyeceksin." cümlesini kurmamı sağlamıştır. anime şirketini de ayrı kutluyorum bu arada. devamı olsaydı sevinir miydim? diye düşündüm lakin olmaması benim adıma daha iyi. dramları iki gözüm iki çeşme, bunalımlara düşmüş bir halde izliyorum. yoksa anime yarım kalmış bir dolu soru ile bitti.
ha çizimlere gelirsek bildiğin nakamura işte. ortaya karışık akihiko-masamune, onodea-misaki-yoshino karışımı gibi erkeklerimiz var. tabi ki hepsi kawaiii, birer şirinlik abidesiler yine.
sonunda hayal kırıklığı yaşatan shoujo anime. inanılmaz güzel komedi sahneleri vardır, bol bol güldürür ama sonunda izleyeni böyle bi mal gibi bırakır. mangakanın mı yoksa anime şirketinin terbiyesizliğimi bilemicem ama doğru düzgün bir son yapılmalıydı diye düşünüyorum. anime türleri içerisinde farklı bir yapıya sahiptir. genelde shoujolarda rastlamadığımız kız ve erkek vardır. kızımız shizuku çok soğuk, sadece dersleri ile ilgilenen aşkla falan işi gücü olmayan biri iken erkeğimiz yoshida biraz psikopat ruhlu şiddet, dehşet, vahşet saçan az buçuk deli aşık moduna girebilen bir erkektir. evet shoujolarda hiç bu modelleri görmüyoruz. alışkın olduğumuz deli aşık kız ve efendi erkek yapısından çok uzak. özellikle konusu ile birleşince inanılmaz eğlenceli bir hale gelmiştir. yoshida nın sürekli horozu ile gezmesi, hatta horoza takıntılı olması çok komiktir. çok rahat bir erkektir shizuku ya sana aşığım demiş sonradan vazgeçtim değilim diye bir cümle kurmuştur. aynı zamanda çok hırçındır, sürekli bir kavgada ya da dövüşte görülür.
animenin bitiminde bir adet ova yayınladılarr daha sonradan ama animeden bağımsız bir ovadır. mangası devam etmekte ve mangadaki çizimlere baktığımızda karakterler daha bi naif çizilmişlerdir. mangasının devam ediyor olması sizi heveslendirmesin zira aylık falan çıkmıyor mangakası canı ne zaman isterse o zaman çıkarıyor. bu sebepten okumayı bıraktığım seri.
bir shizuku nun lafıyla pembe pamuk şeker moduna dönen yoshida için bile izlenir.yok böyle bir shoujo erkeği.
çok net hatırlamıyorum çizimlerini çok beğenmemiştim. 5 üzerinden 4 yıldız vermişim şimdi baktım. mishima kazuhiko genel olarak benim kendi adıma fena değil dediğim manga tarzını çiziyor. nedendir bilmem bir kedi severliği var ama bu çizimlerine güzel yansımıyor. ukesinin haşin oluşu beni benden almaktadır sadece. haşin uke leri çıkardıkları sorunları oldukça seviyorum. semelerin kıvranmasını seviyorum. bu mangada da bu tarz durumlar var. shimeji için biraz acıklı bir hikaye okuyoruz. sahibi onun herşeyidir ve ona bağlı olarak yaşar. geçmişinden gelen durumlar vardır. kısaca komedi yazıldığına bakmayın azıcıkta üzen bir dramı vardır.
yokozawa nın uke olacağını okuduğum ilk zamanı hatırlıyorum. inanılmaz sinirlenmiştim. üzerinden seme özelliği akan adamın uke olması? hemde nakamura sensei de? olur iş değil derken o arada bir bölüm yayınlandı. onodere birine soruyordu "takano ile yokozawa nın ilişkileri varsa o zaman hangisi uke idi?". evet olay burda bitti bende. bunu bitirebildiyseniz kafada izleyin bu filmi çooook güzeldi benim için.
ayrıca bu serinin mangası çıkmadığı, novellerden seriye devam ettikleri için benim gibi roman okumaya üşenen takipçilere film rüya gibidir. yokozawa nın zümrüd-ü anka tadında küllerinden doğuşunu izliyoruz desem yeri. aslında ben her ne kadar kirishima yı pek sevememiş olsam da, yokozawa nın uke modeli utanmalarına tam mana veremesem de, hiyori yi biraz antipatik bulsam da bunların sebebi hep mangasının çıkmaması diye düşünüyorum. bu sebepten takipçilerin iyi düşünüp yorum yapmasını isterim. hakkını yemeyelim.
bu film ile yokozawa yı baş göz etmiş olmanın mutluluğu ile sıranın yuu ya geldiğini düşünüyorum. nakamura sensei ganbaree! :p
birinci sezonun yanından bile geçmez. bu sezon o karizmatik adamlarımız yoktur. hatta ilk sezonda animenin asıl adamı imiş gibi gösterilen kogami nin yerinde yeller esiyordur. büyük bir hayal kırıklığı. akane anime boyunca kogami nin hasretini çeker. içler acısı bir haldedir aslında. kogami nin içtiği sigaraların kokusu ile avunur. bu sezonda olay distopya izletmeden çıkmış dedektif yoğunluğuna dönmüş sıradan bir olay çözümü gibidir. ha bu kötülemem için yeterli değildir zira ben yine de merakla izledim. kalitesi düşse bile kendisini izletiyor.
rurouni kenshin serisinin ana karakteri ve "orooo" deyişiyle pembe kimonosuna hasta olduğum, yüzündeki x işaretinden bile sevimlilik akan karakter. kılıcının ve kıyafetinin özel bir anlamı oluşu bu adamı daha bir sevilesi yapıyor.
ağır shoujo dur. neden? sawako adlı hanım kızımız inanılmaz utangaçtır çünkü. onun bu utangaçlığı animeyi uzuuun bir konuyu ağırdan alma sürecine sokar. ama bu insanda izleme isteğini azaltmıyor. ağır romantizm içerir yer yer komiktir ve üzücüdür. animeyi 2 sezon olarak arka arkaya izlerseniz bir süre sonra bi aşırılaşmış derecede utanmaya başladığınızı fark edebilirsiniz. en azından izlediğiniz animelerden psikolojik olarak etkileniyorsanız bu böyledir. bölümler boyu yüzünüzde inanılmaz bir sırıtma ile izler kazehaya ya aşık olursunuz. liseli aşıklar moduna döndürür sizi. ama konu ütopiktir kim ne derse desin. okulda dışlanan kız okulun en popüler erkeği ile sevgili olacak? yok böyle bir dünya. anca animede izliyoruz işte. çizimleri ya da renk kullanımı çok güzeldir diyemem ama anime izlenir. opening ve ending müzikleri insana huzur verir.
mangasına gelirsek , zerre okumaya değmeyeceğini düşünüyorum. çok gıcık bi mangakası var zira düzenli olarak çizmiyor. canı ne zaman isterse çizimi o zaman yapıyor. yaptığı çizimler görüp görebileceğim en kötü manga çizimi idi. insanın okuyası gelmiyor ve çizim karelerini biraz karmaşık yapıyor. animeden sonra okumaya çalıştım ama kalitesizliği yüzünden bıraktım.
içinde liseli hikayesi anlatılan seinendir. bu açıdan ilginçtir zira yetişkin insanlara hitap eden bir türün liseli çizmesi kitlesini biraz bayabilir. bu sebepten belli bir yaş üstündeki erkeklerin severek izleyeceklerini düşünmüyorum. bir kadın olarak sevmediğim seinen tarzı. aşırı derecede cinsellik ağır basar. hatta anime neredeyse bundan ibarettir. neko olayına aldanarak izlemeye başlamıştım ancak öyle bir kedi falan da yoktur. konuya bakarsak yokodera adında bir erkek öğrencimiz vardır ve sürekli olarak cinsellik düşünür. bir gün aklından bu geçenleri diyebilmek için kedi tanrısına dua eder ve duanın kabul olması ile aklına her geleni söylemeye başlar. yokodera nın ağzına geleni söylemeye başlaması ile birlikte kendisine hentai prens lakabı takılır. kızlar yine fellik fellik peşindediler ve ona aşıktırlar. işte animenin gerçek hayattan ayrılan noktası burada başlar. hangi okulda sapıkça davranan erkek öğrenciye "prens" lakabı takılmış? hangi sapığa birileri aşık olup peşine düşmüş? işte bu sebepten izlerken bile lan? dedirten animedir. ütopiktir, asla gerçek olamayacak bir dünyadan fazlaca abartılı bahsetmişlerdir. çizimleri ve renk kullanımı fena değildir. ergen erkeklerin beğenerek izleyeceğini düşünüyorum. ancak kadın izleyiciler o ecchi görüntülerden sıkılabilir, rahatsız olabilir.