"7. Kıta" temasıyla oluşturulan, çevre kirliliği ile ilgili bu güzel bienal için ironik bir reklam filmi hazırlamışlar.
Duygulandım. :(
Günün acı haberi.
Hayır efendim, olmaz ben bunu kabul etmiyorum.
Ama etmek zorundayım. Çünkü son sözlerini söylemişler... 😩
(bkz:epilogue)
Hayır efendim, olmaz ben bunu kabul etmiyorum.
Ama etmek zorundayım. Çünkü son sözlerini söylemişler... 😩
(bkz:epilogue)
NOT: Yazıyı eski sözlüğümüzden çalma gereği duydum, gerçi çalmak olmuyor aslında, benim yazım olduğu için sıkıntı yok.
(bkz:Makoto Tezuka)
Osamu Tezuka'nın oğludur kendisi. 11 Ağustos 1961 tarihinde Tokyo'da doğmuş.
Kendisini bir "visualist" ("görme-görselleştirme uzmanı" anlamına geliyormuş) olarak kabul eden bir film yönetmeni. The Legend Of The Stardust Brothers, Hakuchi: The Innocent ve black kiss gibi filmleriyle biliniyor, hatta The Legend Of The Stardust Brothers filmi şu sıralar dünya turnesine falan çıkıyor, en son Hollywood'da mı ne gösterilmiş. (NOT: O filmi izlemeyi çok istiyorum!!!)
1993 yılında Neontetra isminde bir kişisel ofisini kurmuş ve "Salon Tetra" adındaki ilk etkinliğini düzenleyip daha sonra da birkaç sanatçının da toplanmasıyla ofisini şirketleştirmiş durumda.
Kendisini acayip bir şekilde takdir ediyorum doğrusu, zira en az babası kadar çok eser yapmış, sadece film yönetmenliği ile kalmamış, pek çok şarkının sözlerini yazmış, bestelemiş, hatta o şarkıları söylemiş bile. gerek kitap yazmış, gerekse "Box in Box" adında bir fotoğraf sergisi açmış.
bilmem bilir misiniz, John Foxx diye bir şarkıcı var, işte Tezka-sama o John Foxx'un pek çok klibinin yönetmenliğini yapmış. (bkz:Macoto Tezka'nın çektiği John Foxx klipleri)
hatta bunu geçtim, Fujitsu'nun yaptığı Fin Fin On Teo The Magic Planet oyununun genel yapımcılığını üstlenmiş.
Kitaplarından bazıları:
Visualist
Black Moment
The Visual Ecstasy
Yumemiru Saiko (The Dreaming Pyscho)
Bunlar onun en sevdiğim kitapları.
(NOT: Genelde onun kitapları, yaptığı filmlerle ilgili falan oluyor, o yüzden onun filmlerini izlemeden kitapları okumayın derim.)
Neyse bu kadar yeter yazdığım. xd Eğer biraz daha yazarsam roman yazmış olacağım. (:
Bu entry'yi de şu video ile bitireyim:
Edit: yazıdaki "ara"ların yerine gizli bkz koydum, aşırı gıcığıma gidiyordu çünkü.
(bkz:Makoto Tezuka)
Osamu Tezuka'nın oğludur kendisi. 11 Ağustos 1961 tarihinde Tokyo'da doğmuş.
Kendisini bir "visualist" ("görme-görselleştirme uzmanı" anlamına geliyormuş) olarak kabul eden bir film yönetmeni. The Legend Of The Stardust Brothers, Hakuchi: The Innocent ve black kiss gibi filmleriyle biliniyor, hatta The Legend Of The Stardust Brothers filmi şu sıralar dünya turnesine falan çıkıyor, en son Hollywood'da mı ne gösterilmiş. (NOT: O filmi izlemeyi çok istiyorum!!!)
1993 yılında Neontetra isminde bir kişisel ofisini kurmuş ve "Salon Tetra" adındaki ilk etkinliğini düzenleyip daha sonra da birkaç sanatçının da toplanmasıyla ofisini şirketleştirmiş durumda.
Kendisini acayip bir şekilde takdir ediyorum doğrusu, zira en az babası kadar çok eser yapmış, sadece film yönetmenliği ile kalmamış, pek çok şarkının sözlerini yazmış, bestelemiş, hatta o şarkıları söylemiş bile. gerek kitap yazmış, gerekse "Box in Box" adında bir fotoğraf sergisi açmış.
bilmem bilir misiniz, John Foxx diye bir şarkıcı var, işte Tezka-sama o John Foxx'un pek çok klibinin yönetmenliğini yapmış. (bkz:Macoto Tezka'nın çektiği John Foxx klipleri)
hatta bunu geçtim, Fujitsu'nun yaptığı Fin Fin On Teo The Magic Planet oyununun genel yapımcılığını üstlenmiş.
Kitaplarından bazıları:
Visualist
Black Moment
The Visual Ecstasy
Yumemiru Saiko (The Dreaming Pyscho)
Bunlar onun en sevdiğim kitapları.
(NOT: Genelde onun kitapları, yaptığı filmlerle ilgili falan oluyor, o yüzden onun filmlerini izlemeden kitapları okumayın derim.)
Neyse bu kadar yeter yazdığım. xd Eğer biraz daha yazarsam roman yazmış olacağım. (:
Bu entry'yi de şu video ile bitireyim:
Edit: yazıdaki "ara"ların yerine gizli bkz koydum, aşırı gıcığıma gidiyordu çünkü.
Yarına hatırlatın ottalar, buraya bir şeyler yazacağım.
edit (03.11.2019 - 00:44):
91 yıl önce bugün bir gül tomurcuklandı bahçenin en güzel yerinde.
Kimse bilemedi o güzel gülün bir gün serpilip dünyanın en güzel kokusunu yayacağını. Öyle ki kırmaya çalıştılar, kendi akıllarınca budamaya, kesmeye, hatta yakmaya çalıştılar.
Ama yapamadılar.
Çünkü o gül her ne olursa olsun o kıpkırmızı taç yapraklarını göstermeye niyetliydi, bu yüzden kendisine yapılan her türlü işkenceye dayandı, dayandığına da değdi.
İşte o "gül" sendin, canım öğretmenim...
Bugün senin doğum günün.
Biliyorum, her seferinde olduğu gibi buraya tonlarca satırlık yazı yazmak isterdim, ama artık yapamıyorum. Nedenini de bilmiyorum.
Sanırım seni anlatmak için yeteri kadar kelime bulamıyorum dağarcığımda.
Ya da öyle bir kelime henüz türetilmemiş hiçbir dilde.
Sanırım "anlatılmaz yaşanır" denilecek boyuta gelmiş olmalı.
Son olarak: hani sen bir söz söylemiştin ya:
"Uzun süredir devam eden bir inancı ve iş tutkusu olan bir kadın...
Buna ek olarak, bütün dünyaya nazik sevgi verebilecek büyük kalpli bir kadın...
Onu istiyorum."
diye bir söz...
İşte ben o sözüne cevap olarak bir şarkı yazmaya çalıştım:
---------------------------------
Bahsettiğim şarkı sözleri
Yaz-kış yayılan o taze kokusu
Ve eşsiz güzelliğiyle bir kırmızı gül
Bembeyaz rengiyle hayran bırakan
Yumuşacık pamuk gibi bir bulut
Hiçbir zaman umudunu kaybetmeyen
Bir azim kaynağı
Yaşadığı onca kötü şeye karşı
Bir mutluluk kaynağı
O gülen yüzüyle baharı getiren
Kasımın doğan güneşi
O saf sevgiyi sadece kalem ve kağıtla
İşlemesini bilen biri
Onu istiyorum, evet istiyorum
Sadece bu dünya için istiyorum
Onu istiyorum, evet istiyorum
Parlayan o ışığın sönmemesi için
İstiyorum
Diyorum ki bazen insanlar ne çok kötü
Ama içlerinde bağışıklık kazananlar var
Ki onlardan biri de oymuş zaten
Kendisini kalbiyle koruyan
O kutsal aşkı çizgilerle donatan
O kalemin sahibi
Hayata bakışı bile inanılmaz olan
O parlayan gözleri
Çocukların geleceğine ışık tutan
O değerli sözleri
Her ne kadar derin bir mateme boğsa da
O küçük kıyameti
Onu istiyorum, evet, istiyorum
Sadece gelecek için istiyorum
Onu istiyorum, evet istiyorum
O gülün hiçbir zaman solmaması için
İstiyorum
--------------------------
İyi ki doğmuşsun canım öğretmenim. İyi ki varsın.
Umarım gittiğin yerde mutlusundur...
İyi ki doğdun Osamu Tezuka...
edit (03.11.2019 - 00:44):
91 yıl önce bugün bir gül tomurcuklandı bahçenin en güzel yerinde.
Kimse bilemedi o güzel gülün bir gün serpilip dünyanın en güzel kokusunu yayacağını. Öyle ki kırmaya çalıştılar, kendi akıllarınca budamaya, kesmeye, hatta yakmaya çalıştılar.
Ama yapamadılar.
Çünkü o gül her ne olursa olsun o kıpkırmızı taç yapraklarını göstermeye niyetliydi, bu yüzden kendisine yapılan her türlü işkenceye dayandı, dayandığına da değdi.
İşte o "gül" sendin, canım öğretmenim...
Bugün senin doğum günün.
Biliyorum, her seferinde olduğu gibi buraya tonlarca satırlık yazı yazmak isterdim, ama artık yapamıyorum. Nedenini de bilmiyorum.
Sanırım seni anlatmak için yeteri kadar kelime bulamıyorum dağarcığımda.
Ya da öyle bir kelime henüz türetilmemiş hiçbir dilde.
Sanırım "anlatılmaz yaşanır" denilecek boyuta gelmiş olmalı.
Son olarak: hani sen bir söz söylemiştin ya:
"Uzun süredir devam eden bir inancı ve iş tutkusu olan bir kadın...
Buna ek olarak, bütün dünyaya nazik sevgi verebilecek büyük kalpli bir kadın...
Onu istiyorum."
diye bir söz...
İşte ben o sözüne cevap olarak bir şarkı yazmaya çalıştım:
---------------------------------
Bahsettiğim şarkı sözleri
Yaz-kış yayılan o taze kokusu
Ve eşsiz güzelliğiyle bir kırmızı gül
Bembeyaz rengiyle hayran bırakan
Yumuşacık pamuk gibi bir bulut
Hiçbir zaman umudunu kaybetmeyen
Bir azim kaynağı
Yaşadığı onca kötü şeye karşı
Bir mutluluk kaynağı
O gülen yüzüyle baharı getiren
Kasımın doğan güneşi
O saf sevgiyi sadece kalem ve kağıtla
İşlemesini bilen biri
Onu istiyorum, evet istiyorum
Sadece bu dünya için istiyorum
Onu istiyorum, evet istiyorum
Parlayan o ışığın sönmemesi için
İstiyorum
Diyorum ki bazen insanlar ne çok kötü
Ama içlerinde bağışıklık kazananlar var
Ki onlardan biri de oymuş zaten
Kendisini kalbiyle koruyan
O kutsal aşkı çizgilerle donatan
O kalemin sahibi
Hayata bakışı bile inanılmaz olan
O parlayan gözleri
Çocukların geleceğine ışık tutan
O değerli sözleri
Her ne kadar derin bir mateme boğsa da
O küçük kıyameti
Onu istiyorum, evet, istiyorum
Sadece gelecek için istiyorum
Onu istiyorum, evet istiyorum
O gülün hiçbir zaman solmaması için
İstiyorum
--------------------------
İyi ki doğmuşsun canım öğretmenim. İyi ki varsın.
Umarım gittiğin yerde mutlusundur...
İyi ki doğdun Osamu Tezuka...
saprofit89 ottamızın "komputer, zıt nedir?" notlu ukdesi ile beni kahkahalara boğmuş başlık.
Tanımını da şöyle yapabilirim: Adı üstünde sıradan bir metin olmanın ötesine geçmiş metinlerdir bunlar. Bizim chicken translate'ciler bunu "hipermetin", "metin ötesi" falan feşmekan diye çevirmiş ama "hypertext" isminin kullanılma oranını zerre kadar düşürememiştir.
Şimdi efendim, bu hypertext olayı genellikle dijital ortamlarda bulunur fakat çok eskiden beri (özellikle de geleneksel ansiklopedi ve sözlüklerde) benzer örneklerine rastlanıyormuş, ☞ gibi semboller oluyor bunlarda.
Amma ve lakin asıl hypertext olayı "Memex" adı verilen bir zımbırtıyla ortaya çıkmıştır. Memex'in ortaya çıkışı www oluşumuna da aşırı katkı sağlamıştır.
Ama tabii ki de hypertext sırf internet ortamında değil, internetin zerre kadar kullanılmadığı bilgisayarlarda da bunu kullanıyoruz. Zaten Memex de kendi başına bir çeşit depolama aygıtı.
Eğer şu an bu metni yazıyorsam, akabinde de siz okuyorsanız bunu bu başlıkta bahsedilenlere borçluyuz.
Tanımını da şöyle yapabilirim: Adı üstünde sıradan bir metin olmanın ötesine geçmiş metinlerdir bunlar. Bizim chicken translate'ciler bunu "hipermetin", "metin ötesi" falan feşmekan diye çevirmiş ama "hypertext" isminin kullanılma oranını zerre kadar düşürememiştir.
Şimdi efendim, bu hypertext olayı genellikle dijital ortamlarda bulunur fakat çok eskiden beri (özellikle de geleneksel ansiklopedi ve sözlüklerde) benzer örneklerine rastlanıyormuş, ☞ gibi semboller oluyor bunlarda.
Amma ve lakin asıl hypertext olayı "Memex" adı verilen bir zımbırtıyla ortaya çıkmıştır. Memex'in ortaya çıkışı www oluşumuna da aşırı katkı sağlamıştır.
Ama tabii ki de hypertext sırf internet ortamında değil, internetin zerre kadar kullanılmadığı bilgisayarlarda da bunu kullanıyoruz. Zaten Memex de kendi başına bir çeşit depolama aygıtı.
Eğer şu an bu metni yazıyorsam, akabinde de siz okuyorsanız bunu bu başlıkta bahsedilenlere borçluyuz.
(bkz:Ryukon)
Türkiye'de yaşayıp da Japonya'ya merak salan, üstüne bir de Japonya'yı gezip tozan, oraya taşınan, hatta oranın havasına alışan insanların kafasını bir hayli kurcalayan bir gerçek. Bunun asla kültürel farklılıklarla alakası yok, "dost ülkeyiz" falan filan diye geçiştirilemeyecek kadar ciddi, bu tamamen farklı bir durum. Faydalı olduğu için Japonya'da yapılan, normal-doğal ne varsa Türkiye'de saçma sapan sebeplerden dolayı zararlı olarak görülüyor.
Onlardaki bilgi, farkındalık yok bizde. Mesela bir şeyi parmakla göstermenin dikkat dağınıklığı riskini azalttığı bilimsel olarak kanıtlanmış, adamlar bunu Japonya'da özellikle de tehlikeli işlerde (inşaat vb.) kullanıyor ki kaza olma ihtimali oldukça düşüyor ama biz bunu Türkiye'de yapmaya kalkışsak ya "ayıp" derler ya da akıl hastanesine/hapse kadar yolumuz olur.
Japonya'da olan azim de bizde yok mesela. Onlar depremlere karşı önlem almak için her şeyi yapar, üstüne "yetmez" diyerek en iyisini yapmaya çalışıyorlar ama biz "nasılsa öleceğiz ya boşver" diyerek tembellik ediyoruz.
Onlardaki ahlak da bizde yok. Adamlar en küçük hatalarında bile büyük düşünüyor, küçük hataların büyük sorunlar doğuracağını biliyor, hatta çoğu utancından dünyanın acısını çekip intihar etmeye bile kalkışıyor. Ama bizde ne utanma var ne de başka bir şey, hatalarımızın üstüne gide gide onları daha da kötü yapıyoruz.
Ya alt tarafı "özür dilerim" diyeceksin ya, onu bile yapmaktan acizsen sen yaşama, git öl daha iyi.
Buna ek olarak adamlar gelenekleriyle modern yaşantıyı dengede tutmuş, her ne kadar teknoloji devi falan bile olsan geleneklerinden vazgeçemiyorsun ama Türkiye'de biz "ya gelenek ya da modern şeyler olacak, sadece bir tanesi" diye saçma sapan bir şey ortaya atmışız. Neymiş, eğer teknolojide ilerlersek geleneklerimizi unuturmuşuz. Yooo... Bak adamlar unutmuyor, sen de paşa paşa unutmamasını öğreneceksin.
Hadi bir de bonus bilgi vereyim: Japonya'da mülteci bile olsan sıradan Japon vatandaşı ile aynı muameleyi görürsün, orada senin ırkına veya hangi etnik topluluktan geldiğine falan bakmazlar çünkü bunun senin davranışlarına zerre kadar etki etmeyeceğini bilirler ama biz Türkler alayına zenofobik insanlarız.
Cidden konu-gündem fark etmeden ne çekiyorsak cahillerden çekiyoruz.
Onlardaki bilgi, farkındalık yok bizde. Mesela bir şeyi parmakla göstermenin dikkat dağınıklığı riskini azalttığı bilimsel olarak kanıtlanmış, adamlar bunu Japonya'da özellikle de tehlikeli işlerde (inşaat vb.) kullanıyor ki kaza olma ihtimali oldukça düşüyor ama biz bunu Türkiye'de yapmaya kalkışsak ya "ayıp" derler ya da akıl hastanesine/hapse kadar yolumuz olur.
Japonya'da olan azim de bizde yok mesela. Onlar depremlere karşı önlem almak için her şeyi yapar, üstüne "yetmez" diyerek en iyisini yapmaya çalışıyorlar ama biz "nasılsa öleceğiz ya boşver" diyerek tembellik ediyoruz.
Onlardaki ahlak da bizde yok. Adamlar en küçük hatalarında bile büyük düşünüyor, küçük hataların büyük sorunlar doğuracağını biliyor, hatta çoğu utancından dünyanın acısını çekip intihar etmeye bile kalkışıyor. Ama bizde ne utanma var ne de başka bir şey, hatalarımızın üstüne gide gide onları daha da kötü yapıyoruz.
Ya alt tarafı "özür dilerim" diyeceksin ya, onu bile yapmaktan acizsen sen yaşama, git öl daha iyi.
Buna ek olarak adamlar gelenekleriyle modern yaşantıyı dengede tutmuş, her ne kadar teknoloji devi falan bile olsan geleneklerinden vazgeçemiyorsun ama Türkiye'de biz "ya gelenek ya da modern şeyler olacak, sadece bir tanesi" diye saçma sapan bir şey ortaya atmışız. Neymiş, eğer teknolojide ilerlersek geleneklerimizi unuturmuşuz. Yooo... Bak adamlar unutmuyor, sen de paşa paşa unutmamasını öğreneceksin.
Hadi bir de bonus bilgi vereyim: Japonya'da mülteci bile olsan sıradan Japon vatandaşı ile aynı muameleyi görürsün, orada senin ırkına veya hangi etnik topluluktan geldiğine falan bakmazlar çünkü bunun senin davranışlarına zerre kadar etki etmeyeceğini bilirler ama biz Türkler alayına zenofobik insanlarız.
Cidden konu-gündem fark etmeden ne çekiyorsak cahillerden çekiyoruz.
Yabancı insanlardan korkmak veya nefret etmek anlamına gelen psikolojik/psikiyatrik hastalık. "Irkçılık psikolojik bir hastalıktır." deyince bize dünyanın lafını sayıyorlar ama bal gibi de ruh hastalığı işte.
türkçe sosyal medya jargonunda anlamdaşı "at fav'a bekle" olan kısaltma.
Ciddi ciddi duygulandığım başlık.
Buraya geldiğim zaman Otaku Türk Sözlük kurulalı 3-4 yıl falan olmuştu. O zamanlar Sözlükspot'taydık tabii ki.
Aradan 6 yıl geçmiş, şaka gibi. 😅
İyi ki doğmuşsun Otaku Türk ❣️
Buraya geldiğim zaman Otaku Türk Sözlük kurulalı 3-4 yıl falan olmuştu. O zamanlar Sözlükspot'taydık tabii ki.
Aradan 6 yıl geçmiş, şaka gibi. 😅
İyi ki doğmuşsun Otaku Türk ❣️
Bu sadece manga tr'ye değil tüm amatör (ya da freelance mi demeliydim) çevirmen gruplarına yapılmış bir saldırıdır. Saldırının nedenini bilmiyorum ama bu olay Türkçe manga okumak isteyen belki de milyonlarca insanı derinden şok etmiştir, öyle ki bu olayı daha dün WhatsApp'ta arkadaşlarımın saldırı olayını fark etmesi üzerine öğrendim, ben bile şok oldum. Fakat fratellofansub ottamızın da dediği gibi eğer verilerin bir kopyası varsa üstesinden kolayca gelinebilir. Web tasarımı da belki yenilenirse bir sıkıntı olmaz.
Ama belki "yedeklenen veriler" konusunda da yanılıyor olabiliriz, çünkü manga tr yaptığı açıklamada "siteye sıfırdan başlayabiliriz" demiş... :(
Üzülüyorum be sözlük... Üzülüyorum be ottalar... Orası benim Türkçe manga okumak için girdiğim sayılı ağlardan biriydi...
Edit: O değil de Veybek Meşin diye bir zımbırtı yok muydu ya? Eğer site orada arşivlendiyse verilerin hepsi olmasa da bazıları alınabilir bence.
Ama belki "yedeklenen veriler" konusunda da yanılıyor olabiliriz, çünkü manga tr yaptığı açıklamada "siteye sıfırdan başlayabiliriz" demiş... :(
Üzülüyorum be sözlük... Üzülüyorum be ottalar... Orası benim Türkçe manga okumak için girdiğim sayılı ağlardan biriydi...
Edit: O değil de Veybek Meşin diye bir zımbırtı yok muydu ya? Eğer site orada arşivlendiyse verilerin hepsi olmasa da bazıları alınabilir bence.
(bkz:akıllı bkz)
Otaku Türk'den sonra Anime ve manga severler için oluşturulan ikinci en aktif collaborative hypertext dictionary olarak tarihe geçmiş sözlük sitesi.
Edit: Aynı zamanda sayfalarında büyük harf kullanılan ilk collaborative hypertext dictionary'lerden biri olarak 21 yıllık küçük harf geleneğini bozmuştur.
Tekzip editi: Ryu-sama'nın uyarısıyla öğrendim ki tam olarak ikinci değilmiş ama "en aktif ikinci" imiş.
Edit: Aynı zamanda sayfalarında büyük harf kullanılan ilk collaborative hypertext dictionary'lerden biri olarak 21 yıllık küçük harf geleneğini bozmuştur.
Tekzip editi: Ryu-sama'nın uyarısıyla öğrendim ki tam olarak ikinci değilmiş ama "en aktif ikinci" imiş.
(bkz:wikiwikiweb)
(bkz:animemeraklisiblogcu)
Yani ben.
"blogcu" kısmı da zamanında blogcu.com sitesinde açtığım blog sayfamdan geliyor aslında. "AnimeMeraklisiBlogcu" nickini de blogumu temsilen kullanıyordum fakat zamanla blogcu.com bünyesindeki bloglarda paylaşım özelliğini, kullanıcı ayarlarını vs. kısıtlayınca o blogu da kullanamaz oldum, o blog sap gibi kaldı ortada. Zamanında "AnimeMeraklisiBlogcu" nickini TezukaOsamu.net'deki nickim olarak da kullanınca oradaki Japonlar beni böyle bildi, o nick de bana yapıştı kaldı. :')
aylar sonra gelen edit: blogcu.com kapanmış be... gitti güzelim blog. :(
Yani ben.
"blogcu" kısmı da zamanında blogcu.com sitesinde açtığım blog sayfamdan geliyor aslında. "AnimeMeraklisiBlogcu" nickini de blogumu temsilen kullanıyordum fakat zamanla blogcu.com bünyesindeki bloglarda paylaşım özelliğini, kullanıcı ayarlarını vs. kısıtlayınca o blogu da kullanamaz oldum, o blog sap gibi kaldı ortada. Zamanında "AnimeMeraklisiBlogcu" nickini TezukaOsamu.net'deki nickim olarak da kullanınca oradaki Japonlar beni böyle bildi, o nick de bana yapıştı kaldı. :')
aylar sonra gelen edit: blogcu.com kapanmış be... gitti güzelim blog. :(
anime dünyasının ilahı hayao miyazaki ne ise anime müziklerinin ilahı da joe hisaishi'dir. studio ghibli'nin enfes animelerine hayat veren şahane müzisyen.
(onizukasensei ottamızın ukdesi bu. Niye ukde yaptıysa...?)
Ha bu arada "animenin ilahı" diye Osamu Tezuka'ya demiyorlar mıydı? 😓
(onizukasensei ottamızın ukdesi bu. Niye ukde yaptıysa...?)
Ha bu arada "animenin ilahı" diye Osamu Tezuka'ya demiyorlar mıydı? 😓
+ Bu şey değil mi ya? Iıııııı... Hani şu kasiyerlerin kullandığı monitörler?
- Abicim saçmalama bu "MEMEX" işte, ilk hypertext bilgisayarı. :D
otakuturk.net/foto
- Abicim saçmalama bu "MEMEX" işte, ilk hypertext bilgisayarı. :D
otakuturk.net/foto
Japonların özellikle de yazılım paylaşmak için kullandıkları bir çeşit topluluk sitesi, MMD modeli arayanlar için DeviantArt'ın aksine tam bir hazine niteliğinde.
https://bowlroll.net/
https://bowlroll.net/
Biliyorsunuz, "görme" ve "görselleştirme" dediğimiz iki adet kavram var. Bu kavramların her ne kadar birbirlerinden farklı olduğu düşünülse de birbirleriyle olan ilişkinin gözden kaçırılmaması gerekir.
Pek çok sanatçı bu konu üzerinde araştırma yapmış, hatta çoğu bu araştırmalarının sonuçlarını yaptıkları çalışmalara yansıtmıştır. Fakat ilginçtir ki sanatçılar genelde bunun "görselleştirme" kısmına odaklanmışlardır, onlar için "eğer bir fikir varsa onu görselleştirmesi zaten kolaydır". Fakat gerçek şu ki bir fikrin görselleştirilmesi -hele ki o fikrin meydana getirildiği konuya aşina olunmamışsa- çok zordur. Bu nedenle "görme" olayının en az "görselleştirme" kadar önem arz ettiğinin altını çizmek isterim.
Buna istisna olarak: "görme" ve "görselleştirme" kavramlarının her ikisini de başarıyla uygulamaya koyabilen sanatçılar vardır. biz bu sanatçılara "vision-visualization specialist" ya da kısaca "visualist" deriz.
uzun zamandır takip ettiğim ünlü bir visualist olan Macoto Tezka'nın 1995 yılında yazdığı "The Visual Ecstasy" isimli bir kitabını okuma şansı bulmuştum. Her ne kadar kitabın sadece bir kısmını okuyabilmiş olsam da, içeriğine bakacak olursak bu kitap görme-görselleştirme ilişkisini "çiçekler neden bu kadar güzel görünür" gibi en basit örneklerle bile en etkili bir şekilde açıklayabilmiş bir kitap. Hatta benim için bu kitap kelimenin tam anlamıyla bir "hazine" niteliğinde diyebilirim.
Maalesef kitabın Japonya dışında hiçbir ülkede satılmıyor olması beni derinden üzmüştür, çünkü görsel sanatlarla ilgilenen herkesin bu tip kitaplara ihtiyacı var kanımca.
söz konusu kitaba şuradan erişilebilir:
https://www.amazon.com/gp/aw/d/4893590987/ref=dbs_a_w_dp_4893590987#immersive-view_1572599286076
Pek çok sanatçı bu konu üzerinde araştırma yapmış, hatta çoğu bu araştırmalarının sonuçlarını yaptıkları çalışmalara yansıtmıştır. Fakat ilginçtir ki sanatçılar genelde bunun "görselleştirme" kısmına odaklanmışlardır, onlar için "eğer bir fikir varsa onu görselleştirmesi zaten kolaydır". Fakat gerçek şu ki bir fikrin görselleştirilmesi -hele ki o fikrin meydana getirildiği konuya aşina olunmamışsa- çok zordur. Bu nedenle "görme" olayının en az "görselleştirme" kadar önem arz ettiğinin altını çizmek isterim.
Buna istisna olarak: "görme" ve "görselleştirme" kavramlarının her ikisini de başarıyla uygulamaya koyabilen sanatçılar vardır. biz bu sanatçılara "vision-visualization specialist" ya da kısaca "visualist" deriz.
uzun zamandır takip ettiğim ünlü bir visualist olan Macoto Tezka'nın 1995 yılında yazdığı "The Visual Ecstasy" isimli bir kitabını okuma şansı bulmuştum. Her ne kadar kitabın sadece bir kısmını okuyabilmiş olsam da, içeriğine bakacak olursak bu kitap görme-görselleştirme ilişkisini "çiçekler neden bu kadar güzel görünür" gibi en basit örneklerle bile en etkili bir şekilde açıklayabilmiş bir kitap. Hatta benim için bu kitap kelimenin tam anlamıyla bir "hazine" niteliğinde diyebilirim.
Maalesef kitabın Japonya dışında hiçbir ülkede satılmıyor olması beni derinden üzmüştür, çünkü görsel sanatlarla ilgilenen herkesin bu tip kitaplara ihtiyacı var kanımca.
söz konusu kitaba şuradan erişilebilir:
https://www.amazon.com/gp/aw/d/4893590987/ref=dbs_a_w_dp_4893590987#immersive-view_1572599286076
Hashima Adası olayının gerçekleşme sebebi de bu şirkettir.
otakuturk.net/foto
19. yüzyılın sonlarında kömür madeni zengini olması nedeniyle bu ada, Mitsubishi şirketinin çalışanları ve onların ailelerinin bu adaya taşınmasına neden oldu. Sırf bu yüzden evler inşaa edildi ve orada uzun bir süre boyunca yaşam başladı. Mitsubishi çalışanları, bu adada maden topluyor, daha sonra toplanan madenler ana karaya taşınıyordu.
Fakat daha sonra, 1970'li yıllarda, adadaki kömür yataklarının kuruması ve Japonların petrole daha fazla ilgi duymasından ötürü bu adada yaşayan tüm insanlar ana karaya geri döndü. Zamanla ada tamamen yaşanılamaz hale geldi. Artık kullanılmayan evlerin zamanla büyüyen bitkilerin de etkisiyle yıkılmaya yüz tuttuğu görülebilir.
Hashima Adası şu an "eğer insanlık tamamen yok olsaydı acaba yaşam alanları nasıl olurdu" sorusuna cevap olarak gösterilebilecek en güzel örnek olsa gerek.
otakuturk.net/foto
19. yüzyılın sonlarında kömür madeni zengini olması nedeniyle bu ada, Mitsubishi şirketinin çalışanları ve onların ailelerinin bu adaya taşınmasına neden oldu. Sırf bu yüzden evler inşaa edildi ve orada uzun bir süre boyunca yaşam başladı. Mitsubishi çalışanları, bu adada maden topluyor, daha sonra toplanan madenler ana karaya taşınıyordu.
Fakat daha sonra, 1970'li yıllarda, adadaki kömür yataklarının kuruması ve Japonların petrole daha fazla ilgi duymasından ötürü bu adada yaşayan tüm insanlar ana karaya geri döndü. Zamanla ada tamamen yaşanılamaz hale geldi. Artık kullanılmayan evlerin zamanla büyüyen bitkilerin de etkisiyle yıkılmaya yüz tuttuğu görülebilir.
Hashima Adası şu an "eğer insanlık tamamen yok olsaydı acaba yaşam alanları nasıl olurdu" sorusuna cevap olarak gösterilebilecek en güzel örnek olsa gerek.
osamu tezuka'nın yapmış olduğu mangalardan biridir. ünlü müzisyen ludwig van beethoven'ın hayatını anlatır. çizim tarzına bakıyorum da, bu mangada beethoven'ı çok şirin çizmiş üstat tezuka... fakat şöyle bir gerçek var ki: "ludwig b" mangası, tezuka'nın tamamlayamadan öldüğü mangalardan biridir.
http://tezukaosamu.net/images/about/album/across_the_sea/B-53.jpg
şimdi soracaksınız: "osamu tezuka ile beethoven ne alaka... ?" diye. hemen anlatayım.
osamu tezuka batı klasik müziğini çok severdi ve bu konuda tercihi daima beethoven'dan yanaydı. ayrıca tezuka, 27 mart 1987 tarihinde beethoven'ın viyana'daki (şimdi bir müze olarak kullanılan) evini ziyaret etmiştir ve hatta o gün beethoven'ın piyanosunun önünde çekildiği bir fotoğrafı bile vardır. (
http://tezukaosamu.net/images/about/album/across_the_sea/B-53.jpg
şimdi soracaksınız: "osamu tezuka ile beethoven ne alaka... ?" diye. hemen anlatayım.
osamu tezuka batı klasik müziğini çok severdi ve bu konuda tercihi daima beethoven'dan yanaydı. ayrıca tezuka, 27 mart 1987 tarihinde beethoven'ın viyana'daki (şimdi bir müze olarak kullanılan) evini ziyaret etmiştir ve hatta o gün beethoven'ın piyanosunun önünde çekildiği bir fotoğrafı bile vardır. (
osamu tezuka'nın en ünlü eserlerinden olan "black jack" serisinin başka bir versiyonu... tezuka yazmamıştır. ilk olarak 2011 yılında live-action filmi yayınlanmış ve ardından çok da uzun bir zaman geçmeden mangası yapılmıştır. ekim 2015'te animeye uyarlanmış ve yayınlanmıştır
Doğru yazılışı "ukde" olan, "dert" gibi anlamlar taşıyan kelime. Ama çoğu kişinin aklında "ukte" olarak kalmış.
(bkz:yapmasaydım içimde ukte kalırdı)
(bkz:biri bu başlığı benim yerime doldursun)
(bkz:yapmasaydım içimde ukte kalırdı)
(bkz:biri bu başlığı benim yerime doldursun)
İlk defa NTT Docomo firmasının ortaya çıkardığı, yüz ifadesi ve pek çok nesneyi anlatan ikonlara verilen ad.
Şunlar gibidirler: 😍💞👍😘😨😔😏🌟
Sanılanın aksine "emotion" kelimesinden gelmez, direkt Japonca kökenlidir. 絵文字 diye yazılır ve "emoji" diye okunur, yani senin aksanın bunu direkt "emoji" diye okumaya müsaitken sen gidip de "imoji" ya da daha uyduruk bir şekilde telaffuz edersen bozuşuruz demek istedim. 😒
Edit: Emojilerin unicode dilindeki karşılıklarını gösteren liste buldum.
https://lets-emoji.com/emojilist/emojilist-1/
Edit 2: ben bu entry'i editlemeyi unutup başka bir entry yazınca mottanın biri müdahale etmiş.kendisine teşekkür ediyorum.
Şunlar gibidirler: 😍💞👍😘😨😔😏🌟
Sanılanın aksine "emotion" kelimesinden gelmez, direkt Japonca kökenlidir. 絵文字 diye yazılır ve "emoji" diye okunur, yani senin aksanın bunu direkt "emoji" diye okumaya müsaitken sen gidip de "imoji" ya da daha uyduruk bir şekilde telaffuz edersen bozuşuruz demek istedim. 😒
Edit: Emojilerin unicode dilindeki karşılıklarını gösteren liste buldum.
https://lets-emoji.com/emojilist/emojilist-1/
Edit 2: ben bu entry'i editlemeyi unutup başka bir entry yazınca mottanın biri müdahale etmiş.kendisine teşekkür ediyorum.
"Lütfen şuraya bakın" gibi cümlelerin tek kelimelik hali.
(bkz:bkz)
(bkz:bkz)
Tematik sözlük gibi görünen sayılı genel sözlüklerden bir tanesi burası da. Bazıları gelir buraya "sadece anime ve manga konuşuluyor" diye gelmek istemez ama "Bi' gelip de görsen hacı?!" diyorum.
Ha bir de söylemeyi unutmuşum: Anime ve manga severler için oluşturulan ilk collaborative hypertext dictionary'dir burası.
Hatta belki de tek bile olabilir, bu konuda Ryu-sama'nın yalancısıyım.
Ha bir de söylemeyi unutmuşum: Anime ve manga severler için oluşturulan ilk collaborative hypertext dictionary'dir burası.
Hatta belki de tek bile olabilir, bu konuda Ryu-sama'nın yalancısıyım.
YouTube'un trendler listesine girmeyi başarmış bile. YouTube'a fazla girmeyen biri olarak henüz izlemedim, dinlemedim ama arkadaşlarımız güzel bir şey olduğunu söylüyor, göreceğiz bakalım.
Bu arada aşk olsun @undertakersss ottam, video önizlemesini koymamışsın sözlüğe, bari ben koyayım. :)
Bu arada aşk olsun @undertakersss ottam, video önizlemesini koymamışsın sözlüğe, bari ben koyayım. :)
2014'den beri bana haram olan şey. :(
Çoğu otta kendine başlık açmış, bari ben de kendime başlık açayım dedim.
Bendeniz animemeraklisiblogcu, "sözlüğün Tezukacısı", hatta belki de Türkiye'nin tek Tezukacısı. :(
Sözlüğe ne zaman katıldığımı bilmiyorum, herhalde 2015-2016 civarıydı. Sonra bi' ara lenalee ottamız beni Rainbow Crew loncasına davet etti, tabi bu teklifi de geri çevirmedim. :) (kodum rac31)
Bir zamanlar Tezuka Osamu Resmi Sitesinin ilk Türk üyesi olarak bilinirdim, hatta oradaki nickim de AnimeMeraklisiBlogcu idi. Ta ki bu sene sitedeki bütün üyelikler kaldırılana kadar (eski günleri cidden özledim). :(
Diğer nickim Turkzuka (Türk + Tezuka karışımı, Amerikalı bir arkadaşım uydurmuştu) ama genellikle bunu sosyal medya hesaplarımda kullanırım, neden bilmiyorum. :p
Ve... Kendimi tamamen Osamu Tezuka'nın izinden gitmeye adadım. Resim yeteneğim de çok iyiydi zaten, bunu hobi olmanın dışına çıkardım. Güzel sanatlar lisesinden mezun oldum, şimdi de bir üniversitede animasyon bölümünü kazandım ve üniversite hayatıma başlamak için gün sayıyorum.
Hakkımda küçük spoiler'lar:
Bendeniz animemeraklisiblogcu, "sözlüğün Tezukacısı", hatta belki de Türkiye'nin tek Tezukacısı. :(
Sözlüğe ne zaman katıldığımı bilmiyorum, herhalde 2015-2016 civarıydı. Sonra bi' ara lenalee ottamız beni Rainbow Crew loncasına davet etti, tabi bu teklifi de geri çevirmedim. :) (kodum rac31)
Bir zamanlar Tezuka Osamu Resmi Sitesinin ilk Türk üyesi olarak bilinirdim, hatta oradaki nickim de AnimeMeraklisiBlogcu idi. Ta ki bu sene sitedeki bütün üyelikler kaldırılana kadar (eski günleri cidden özledim). :(
Diğer nickim Turkzuka (Türk + Tezuka karışımı, Amerikalı bir arkadaşım uydurmuştu) ama genellikle bunu sosyal medya hesaplarımda kullanırım, neden bilmiyorum. :p
Ve... Kendimi tamamen Osamu Tezuka'nın izinden gitmeye adadım. Resim yeteneğim de çok iyiydi zaten, bunu hobi olmanın dışına çıkardım. Güzel sanatlar lisesinden mezun oldum, şimdi de bir üniversitede animasyon bölümünü kazandım ve üniversite hayatıma başlamak için gün sayıyorum.
Hakkımda küçük spoiler'lar:
Dünyanın hatrı sayılır Japon şirketlerinden Fujitsu'nun Macoto Tezka ile işbirliği içinde hazırladıkları TEO PROJECT'in sonuçlarından biri olarak 1996-97 yılları arasında çıkan bir bilgisayar oyunu. Bazı yerlerde "TEO the Other Earth" diye de geçer.
Genellikle Windows 95 uyumludur ama bazıları XP, Vista gibi işletim sistemleri ile de uyumlu olduğunu söyler. Hatta Macintosh ile uyumlu olduğu söylentileri falan da vardı ama sanmıyorum öyle bir şey olduğunu... :/
otakuturk.net/foto
Oyun başta Japonya'dan çıkıp Güney Kore'ye İngiltere'ye, hatta Almanya'ya bile uzanmış fakat Türkiye'ye bi' türlü resmi olarak ulaşamamıştır. Buna rağmen Türkiye'de yaşayıp da oyunu, hiç değilse ana karakterini bile bilen, hatırlayan 5-10 Türk arkadaşa rastladım, umarım bu sayı sandığımdan daha fazladır. :(
otakuturk.net/foto
Oyun kutusunun içeriğine bakacak olursak: Oyun CD'leri, özel bir webcam, ıslık çalmak için oyunda kullanacağınız özel bir düdük, kullanma kılavuzu, garanti belgesi vs. görebilirsiniz. Hatta bu setin peluş oyuncaklı versiyonu bile var ama onun fotoğrafını bulamadım.
otakuturk.net/foto
Efenim, oyunumuz bir nevi interaktif tamagotchi oyunu. TEO isminde muhteşem ötesi bir dünyaya gidiyoruz. Burada Fin Fin isminde, yunus-kuş melezi bir yaratık bizi karşılıyor, biz onu besliyoruz, SmartSensor özelliği ile bir webcam ve mikrofon aracılığı ile onunla iletişim kurabiliyoruz, ona komutlar falan veriyoruz, o da ona göre şarkı söyleyip dans ediyor vs.
Tabi sadece bundan ibaret değil oyun. :p İleride çok değişik yaratıklara rastlıyoruz, bununla da kalmayıp Fin Fin'in eşini çocuğunu falan görüyoruz (cidden çok garip ya XD).
TEO PROJECT'in içinde, bu oyunun haricinde oyunla aynı isimli bir anime filmi, Macoto Tezka'nın yazmış olduğu フィンフィンのなみだ (Fin Fin'in Gözyaşları) isimli bir çocuk kitabı falan da var.
Bu arada oyunla ilgili küçük bir bilgi daha: Oyun 64-bit bilgisayarlarda çalışmıyor, 32-bit olanlarda ise yarım yamalak çalışıyor. Yani oyunu oynamak istiyorsanız yapmanız gereken şey elinizde 16-bit bir bilgisayar bulunması ya da var olan bilgisayarınıza win95'li bir sanal makine kurmanız. Ben bile oyunu anca çalıştırabildim. Ama şu an bilgisayarım bozuk olduğu için özlüyorum oyunu. :(
Genellikle Windows 95 uyumludur ama bazıları XP, Vista gibi işletim sistemleri ile de uyumlu olduğunu söyler. Hatta Macintosh ile uyumlu olduğu söylentileri falan da vardı ama sanmıyorum öyle bir şey olduğunu... :/
otakuturk.net/foto
Oyun başta Japonya'dan çıkıp Güney Kore'ye İngiltere'ye, hatta Almanya'ya bile uzanmış fakat Türkiye'ye bi' türlü resmi olarak ulaşamamıştır. Buna rağmen Türkiye'de yaşayıp da oyunu, hiç değilse ana karakterini bile bilen, hatırlayan 5-10 Türk arkadaşa rastladım, umarım bu sayı sandığımdan daha fazladır. :(
otakuturk.net/foto
Oyun kutusunun içeriğine bakacak olursak: Oyun CD'leri, özel bir webcam, ıslık çalmak için oyunda kullanacağınız özel bir düdük, kullanma kılavuzu, garanti belgesi vs. görebilirsiniz. Hatta bu setin peluş oyuncaklı versiyonu bile var ama onun fotoğrafını bulamadım.
otakuturk.net/foto
Efenim, oyunumuz bir nevi interaktif tamagotchi oyunu. TEO isminde muhteşem ötesi bir dünyaya gidiyoruz. Burada Fin Fin isminde, yunus-kuş melezi bir yaratık bizi karşılıyor, biz onu besliyoruz, SmartSensor özelliği ile bir webcam ve mikrofon aracılığı ile onunla iletişim kurabiliyoruz, ona komutlar falan veriyoruz, o da ona göre şarkı söyleyip dans ediyor vs.
Tabi sadece bundan ibaret değil oyun. :p İleride çok değişik yaratıklara rastlıyoruz, bununla da kalmayıp Fin Fin'in eşini çocuğunu falan görüyoruz (cidden çok garip ya XD).
TEO PROJECT'in içinde, bu oyunun haricinde oyunla aynı isimli bir anime filmi, Macoto Tezka'nın yazmış olduğu フィンフィンのなみだ (Fin Fin'in Gözyaşları) isimli bir çocuk kitabı falan da var.
Bu arada oyunla ilgili küçük bir bilgi daha: Oyun 64-bit bilgisayarlarda çalışmıyor, 32-bit olanlarda ise yarım yamalak çalışıyor. Yani oyunu oynamak istiyorsanız yapmanız gereken şey elinizde 16-bit bir bilgisayar bulunması ya da var olan bilgisayarınıza win95'li bir sanal makine kurmanız. Ben bile oyunu anca çalıştırabildim. Ama şu an bilgisayarım bozuk olduğu için özlüyorum oyunu. :(
2000'li yılların başlarında McDonald's Japan'in yaptığı bir reklamda şu meşhur paylaçosu Ronald McDonald'ın alkışlayıp ellerini kaldırarak "ran ran ruuuu~~!!!" diye bağırması olayıdır. Nereden akıllarına gelmiş bilinmez ama bu reklamın Touhou 6 Embodiment Of Scarlet Devil isimli bir oyunda çalan "U.N. Owen Was Her?" isimli ünlü bir müzik ile yaptıkları bir remix'inden sonra çok meşhur oldu.
(bkz:ronald mcdonald insanity)
Edit: kırık link düzeltildi.
(bkz:ronald mcdonald insanity)
Edit: kırık link düzeltildi.
Cidden -yasal olmasa da- anime karakterleriyle evlenen adamları bir kez daha görebiliyoruz.
Az önce Google Chrome'un "size uygun makaleler" bölümünde rastladığım bir haber.
Buyrun, bu da link:
http://www.cumhuriyet.com.tr/m/haber/dunya/1576339/Anime_karakteriyle_evlenen_adamin_oykusu__Miku_hayal_olsa_da_hislerim_gercek.html
Az önce Google Chrome'un "size uygun makaleler" bölümünde rastladığım bir haber.
Buyrun, bu da link:
http://www.cumhuriyet.com.tr/m/haber/dunya/1576339/Anime_karakteriyle_evlenen_adamin_oykusu__Miku_hayal_olsa_da_hislerim_gercek.html
Gözünün önünde olan şeyi uzaklarda aramakla aynı şeydir.
O kadar Osamu Tezuka gibi üstadların yaptığı zibilyon tane eski seri varken niye insan yeni seri arar ki anlamıyorum.
Bi' de yıllarca o serinin çıkmasını bekler, çıkınca izler, izleyince de beğenmez ve "Allah belasını versin bu serinin." diye bi' kenara atar. Sonra yeni bir seri daha bekler ama boşuna bekler.
Anime beğendiremiyoruz insanlara...
O kadar Osamu Tezuka gibi üstadların yaptığı zibilyon tane eski seri varken niye insan yeni seri arar ki anlamıyorum.
Bi' de yıllarca o serinin çıkmasını bekler, çıkınca izler, izleyince de beğenmez ve "Allah belasını versin bu serinin." diye bi' kenara atar. Sonra yeni bir seri daha bekler ama boşuna bekler.
Anime beğendiremiyoruz insanlara...
Ah be...
John Foxx dün 71 yaşına girmiş...
Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum resmen. Bir efsane daha yaşlanıyor gözlerimizin önünde...
Dünün anısına bir şarkı atayım bari:
John Foxx And The Maths (Featuring The Soft Moon) - "Evidence"
Klip yönetmeni için (bkz:Macoto Tezka)
John Foxx dün 71 yaşına girmiş...
Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum resmen. Bir efsane daha yaşlanıyor gözlerimizin önünde...
Dünün anısına bir şarkı atayım bari:
John Foxx And The Maths (Featuring The Soft Moon) - "Evidence"
Klip yönetmeni için (bkz:Macoto Tezka)
Dünya çapında ünlü olan milli sözlüğümüz Ekşi Sözlük'ün Japonlar arasında söylenen adı. Bazıları ise Türkçe adına sadık kalarak Ekushi Sozuryukku (エクシ・ソズリュック) da der.
https://www.wikizero.com/ja/エクシ・ソズリュック
https://www.wikizero.com/ja/エクシ・ソズリュック
Zamanında geliştirip ücretsiz olarak sundukları VRoid Studio isimli uygulamasıyla aşırı güzel VR ve MMD modelleri yapabildiğim site. Mobil sürümü de çıktı bu programın ama ne yazık ki burada yaptığımız uygulamaları dışarı aktarmamız o kadar zor oluyor ki...
Site içeriğine gelince: DeviantArt'ta olduğu gibi burada da R18 (18 yaş üstü içerik) filtresi var. Bir de grafik olarak daha da gelişmiş olanlara R18G filtresi koyuyorlar. Zaten şu anda sitenin büyük bir çoğunluğu bu filtreli çizim ve animasyonlardan geçilmiyor. Neyse ki bu filtreli çalışmaları sadece ayarlarından bu seçeneği açık tutan pixiv üyeleri görebiliyor. Yani üye değilseniz veya üye olduğunuz halde filtreyi açmadıysanız görmeniz imkansız hale geliyor. İçiniz rahat olsun.
DeviantArt'tan tek farkı: Japonların çoğunlukta olması diyebilirim. Ya da bu tür örnekleri çoğaltabiliriz: Mesela DeviantArt'ta bir manga paylaşacağın zaman her sayfasını tek tek paylaşmak zorunda kalabiliyor iken pixiv'de bütün sayfalarını aynı çalışma içinde paylaşabiliyorsunuz. İsterseniz çalışmalarınızı cilt cilt olarak da paylaşabiliyor, bu ciltleri bir seriye bağlayabiliyorsunuz. Böylece manganızı okumak isteyenler bir sonraki cildi aramak için bir saat uğraşmak zorunda kalmıyorlar. :)
Site içeriğine gelince: DeviantArt'ta olduğu gibi burada da R18 (18 yaş üstü içerik) filtresi var. Bir de grafik olarak daha da gelişmiş olanlara R18G filtresi koyuyorlar. Zaten şu anda sitenin büyük bir çoğunluğu bu filtreli çizim ve animasyonlardan geçilmiyor. Neyse ki bu filtreli çalışmaları sadece ayarlarından bu seçeneği açık tutan pixiv üyeleri görebiliyor. Yani üye değilseniz veya üye olduğunuz halde filtreyi açmadıysanız görmeniz imkansız hale geliyor. İçiniz rahat olsun.
DeviantArt'tan tek farkı: Japonların çoğunlukta olması diyebilirim. Ya da bu tür örnekleri çoğaltabiliriz: Mesela DeviantArt'ta bir manga paylaşacağın zaman her sayfasını tek tek paylaşmak zorunda kalabiliyor iken pixiv'de bütün sayfalarını aynı çalışma içinde paylaşabiliyorsunuz. İsterseniz çalışmalarınızı cilt cilt olarak da paylaşabiliyor, bu ciltleri bir seriye bağlayabiliyorsunuz. Böylece manganızı okumak isteyenler bir sonraki cildi aramak için bir saat uğraşmak zorunda kalmıyorlar. :)
Ben buraya 2015 yılının sonlarına doğru mu ne üye olmuştum sanırsam. O zamanlar sözlükspot'daydık, bayağı aktif üyeler vardı falan.
Şimdi ise hâlâ sözlüğün -başka bir formatta olsa bile- hâlâ ayakta durabilmesi beni o kadar mutlu ediyor ki...
İyi ki varsınız ya, iyi ki doğmuşsun otaku türk! 😊
Şimdi ise hâlâ sözlüğün -başka bir formatta olsa bile- hâlâ ayakta durabilmesi beni o kadar mutlu ediyor ki...
İyi ki varsınız ya, iyi ki doğmuşsun otaku türk! 😊
Mubi Türkiye'ye geliyormuş! 🎉🎉🎉
https://mubi.com/tr/films/the-legend-of-the-stardust-brothers
otakuturk.net/foto
https://mubi.com/tr/films/the-legend-of-the-stardust-brothers
otakuturk.net/foto