confessions

suzuki san

➤ - birinci nesil otta

  1. toplam giri 227
  2. takipçi 0
  3. puan 1336

wagakki band

suzuki san
çok sevdiğim bir grup. japonca şarkı ya da şarkıcı çok fazla dinlemeyen ben bu grubun şarkılarını severek dinliyorum.anime şarkıları hariç. tarzları çok hoşuma gidiyor geleneksel japon müziğini ve şarkılarını günümüze modernize ediyor oluşları benim için de dinlenesi kılıyor. en sevdiğim şarkıları senbonzakura gibi kült bir uyarlama olsa da şarkılarının hemen hemen hepsini dinliyorum. şarkı sözleri eski şiirler vs. olduğu için kimi zaman japon mitolojisine dönük şeyler de dinleyebilirsiniz. konserlerinin çok eğlenceli olduğu ve çoğu hayranın üyeler gibi kimono vs. giyerek geldiğini söylüyorlar.
en sevdiğim üyeleri wasabi. çok çılgın bir karakter ama son zamanlarda fazlaca abarttı gibi duruyor. şirketlerinin bugün yarın uyarı vereceğine inanıyorum.
üyelerinin çoğunun ayrı bir ikinci grubu bulunmakta. kimisi hem çalıp hem söylemekte. ben sadece machiya-san'ın rock müzik yaptığı m:a.ture grubunun bazı şarkılarını dinliyorum. geriye kalanlar ya yine geleneksel müzik ya da geleneksel müziği modernleştiren gruplara dahil.
2018 tokyo konserlerine bilet alıp gidememiş olmanın acısı hala içimde olmakla birlikte, grup dağılmadığı sürece hala ümidim var.
ben geleneksel japon müziğini seviyorum ama fazla dinleyince beni sıkıyor diyorsanız, bir şans vermeniz açısından uyarlamalar içerisinde en başarılı ve dinlenesi gruplardan biri olduğuna inanıyorum.

not: o nasıl kötü viki çevirisidir. okurken kendi bildiklerimden şüpheye düştüm.😅

kimetsu no yaiba mugen ressha-hen

suzuki san
izleyin diyeceğim. çünkü mangayı takip etmiyorum ve ilk önce "bunu mu izliyorum?" derken sonrasında "umarım mangayla bağlantısı yoktur." diye sesim içime kaçtı. sonradan araştırınca mangayla bağlantılı olduğunu gördüm. devam sezonunu ben gibi izlemeyi düşünenler film muhteşemdi falan demiyorum ama konu bütünlüğü açısından gerekli.
çizimler, seslendirme, renkler yine muhteşemdi. sadece filmi gereksiz uzattıklarını düşünüyorum ki sonlarında heyecan artıyor.
şu shounenlerde karakter öldürmelerine bir türlü alışamadım. çıldırasım geliyor. sen shounensin ya bu kadar gerçekçi olmana gerek yok. istemiyorum, beklemiyorum. ölse üzülmeyeceğimiz bir dolu karakter vardı. hatırladıkça içim sızlıyor.

wall-e

suzuki san
muhteşem bir animasyon filmi benim için. belki 20-30 kere izlemişimdir. hatta sevdiceği wall-e diye seslenince eva diye cevap verecek seviyeye bile getirdim animasyon sayesinde, öyle seviyorum.
öncelikle çocuk animasyonu olduğunu düşünmüyorum, verdiği mesaj açısından oldukça günümüz insanını anlatıyor bence. asimov'a çaktıkları göndermeler ayrı güzel, çalma çırpma gibi durmadığı için ayrıca tebrik ediyorum. çizimleri, seslendirmeler, müzikleri kawaii ötesi benim için. neredeyse sessiz sinema tadında olsa da her izlediğimde ayrı zevk alıyorum.

deli gibi çalışan ama yalnızlığın ortasında kalmış, tek başına, ne yapacağı söylendiği için yapan, robot gibi davranması beklenen ama aslında duyguları olan, tüm isteklerini içinde yaşayan koca koca insanlar olmadık mı? bana göre wall-e biraz da bizi temsil etmekte. eva aynı şekilde yapacağı işe o kadar odaklanmıştır ki wall-e yi anlayamaz ve onu istemeden kırar, ortada bırakır. hamam böceğinden nefret eden ben bu animasyondaki hamam böceğine adeta aşığım. yaşayan ve wall-e ye yoldaş olan tek canlı.
wall-e'nin hamam böceğinin öldüğünü düşündüğü sahne asla aklımdan silinmiyor, yalnızlığın daha güzel ve basit anlatılabildiği başka bir kurgu görmedim. işte bu duygular bir çocuktan çok bir yetişkinin daha iyi anlayabileceği şeyler olduğu için yetişkinlere daha çok hitap ettiğini düşünüyorum.
2

yaoicilerin ve korecanların linçleme alışkanlığı

suzuki san
sanırım sorun tam olarak böyle başlıklar. birilerini kalıba sokmak. o kalıba sığdırmak, bu şekilde kişiyi belki de rencide etmek. kişiyi manipüle edip belkide hiç düşünmediği bir biçime yönlendirmek. en büyük sorunumuz insanı insan olarak görememek. bireyin psikososyal ve psikoseksüel gelişim basamaklarını bilmemek ve kendi düşünce yapımızı aşırı doğru buluyor olmamız. hoşgörünün bulunmaması.

olayın yaoici veya korecancı olmakla alakası olduğunu sanmıyorum.
örnekler vereyim.
-35 yaşına gelip 15 yaşında davranan insan var. yaşadıklarını ben bilemem, belki travması var. nasıl düşünüp, davranacağını eleştirmek bana mı düştü?
-12-13 yaşında henüz ergenlikte. doğru şu desem inadına yanlışı seçecek yaşta, benim sevdiğim animeyi nasıl kötülersin diye ana bacı sövenini gördüm, ne kadar anlatsam anlamayacak. o dönemi hiç mi yaşamadın?
-sabahtan akşama ailesinden, çevresinden ya da içsel olarak şiddet gören insanlar var. sosyal medya bunlar için adeta duygu selini akıttığı, gerçekte ağzını açıp söyleyemeyeceği, savunamayacağı şeyleri özgürce ifade edebildiği bir mecra. tek özgürlük alanında canhıraş sevdiği bir şeyi savunmasının neresi garip ki? fangirl mü? evet. rahatsız edici mi? evet. ama o bu durumu anlayacak psikolojide değil ya da anlamasına rağmen böyle davranarak rahatlamak istiyor.
işte böyle psikolojideki ya da dönemdeki birini eleştirdiğinde alacağın cevaba hazır olacaksın. herkes üstün insan değil, herkes kendini gerçekleştiremiyor.
bahsedilen tüm sorunlar film sever, dizi sever, oyun sever v.b. gibi gruplar için de geçerli.
sosyal medya çoğu kişinin ego mastürbasyonu yaptığı bir yerken, çoluk çocuğun yazdığını eleştiremiyorum bile. yaş dönemi bunu gerektiriyor diyip geçiyorum.

Not: bu girdi bir fujoshi tarafından yazılmıştır ve korecan değildir. hatta yaoi okumayı seven çoğu insanın yaoi anime izleyemediğini, sevmediğini, hoşlanmadığını biliyor muydunuz? asıl sorun birilerini kalıba sokmak demiş miydim?

vinland saga

suzuki san
Renkler ve zevkler tartışılmaz şüphesiz ama ben bu animenin her yerde deliler gibi övülmesine anlam veremiyorum. Kendimden beter yerenini de gördüm ama bana göre puanını hak eden bir anime değil.
Bana göre hiç bir açıdan olmamış anime. Çizimler göz kanatıyor,kötü. Konu muhteşem ama işlenişi berbat. Vikinglerle ilgili bir dolu dizi, film çekildi hepsini izledik ve muhteşemdiler. Bu olmamış. Birincisi vikingleri anlatıyor ama adamlar onigiri falan yiyor. Kamooon! Bunlar gözüme batmadı adeta gözümü çıkardı. İkincisi konuşmalar japonca olduğu için sanki viking hikayesi izlemiyorum da sıradan bir intikam animesi gibi duruyor. Üçüncüsü viking kültürünü anlatırken belli bir yerden sonra tamamen japon kültürüne evrilen bir anime var. Çizimler göz kanatıyor demiş miydim? Bana göre armored trooper votoms animesini 1983 de bundan çok daha iyi çizmişler. Bu teknoloji ile gökyüzüne doğru düzgün bir bulut çizemeyen, karakterlerin elini kolunu çizemeyen bir şirket olmamalı. Resmen özenmemişler. Neyi nasıl anlatacağını bilemeyen bir konu akışını neyi nasıl çizeceğini bilemeyen anime şirketine verip overrated olarak gördüğüm bir anime çıkarmışlar ortaya.
Renklendirme kötü, çizim kötü, seslendirme iyi, müzikler iyi.
Ben sevmedim, benle birlikte izleyen arkadaş da sevmedi. Muhtemelen benim anlamadığım, erkek izleyicileri çeken özel bir yapısı var.
1

ülkemizde webtoon çılgınlığı olmasına rağmen webtoon'un ne olduğunun bilinmemesi

suzuki san
Aslında verdiğin örnek kafa karıştırıcı bana göre. Çok ama çok nadiren webtoonlar siyah beyaz çizilir. Bunun sebebi senseilerin bazen fazla seri çiziyor oluşu ya da siyah-beyaz tarzını seviyor oluşlarıdır. Genelde bu durumla ilgili açıklama yaparlar. Eğer ki çizim bir resim değil de birden fazla resimden oluşsaydı kafalar bu kadar karışmazdı. Ha şu resme baktığımda ilk cevabım manga olurdu webtoonlarda bu kadar tarama göremezsiniz. Yine de oylayanların bir şeyden haberi olmadığı konusunda hem fikirim.
Okuduğum 900 küsür seri içerisinde bir kere webtoonu siyah-beyaz çizip tarama yapan senseiye de denk geldim. Belki ileride yeni bir tarz çıkar.

hijikata toushirou

suzuki san
lanetli bir kılıç ile gezen tek gintama karakteridir. çok karizmatiktir. kılıç tarafından bastırdığı otaku tarafı elegeçirilir, sailor moon falan izlemeye başlar, tipi değişir. tüm karizması kılıç yüzünden yerle bir olur. ele geçirmesi imkansız olan kılıcı bile ele geçirip mayonez dolu günlerine geri döner. aşırı sigara içmesi animenin bir bölümüne konu olmuş ve bir dal sigara içebilmek için amanto gezegenleri gezmiştir. kendisi ile birlikte mayonez yiyişine aşık olduğum, okita tarafından sürekli öldürülmeye çalışılan yardımcı kaptan.

griffith

suzuki san
her daim adını gördüğümde "allah belasını versin" dediğim anime/manga karakteridir. guts'ı sırtından vuran, casca'yı ruhtan beter hale getiren, "güç" için kendi ruhunu bile satabilecek bir karakter. kırmızı beheliti de düdük yapsın kendine. nefret ettiğim nadir karakterlerden biri. çocuğum olsa sevmem, bishounen* herif.

hotaru no haka

suzuki san
ilk izlediğimde studio ghibli den çıktığına inanmak istemediğim anime filmi. aşırı neşeli yapımlarına alışmışız bir kere. işin ilginci isao takahata tarafından yapılmış olsa da aslında hayao miyazaki tarafından yürütülmüş bir filmdir. filmde hayao miyazaki nin adının geçmemesi bu bilgiyi verdiğimde kafaları karıştırıyor. ama biraz araştırırsanız bu böyle.
filme gelirsek hiç bir anime filmde ağladığımı hatırlamam ömrümde ilk ve tektir sanırım. ağır dram oluşunun yanında bu drama eklenen hümanizm ve felsefik yaklaşım sizi günlerce depresyona sokabilir. uzun süre kendime gelemedim. savaşa, savaşlara sempati duyanlara tokat tadında yapılmıştır. çizimi, konusu, müzikleri ile mükemmeldir.
ayrıca isao takahata nın bu zamana kadar izlediğim en acıklı filmidir. bu adamın dramsız bir filmini hatırlamam. izlemeden önce çok sağlam bir neşe ile başlayınız, sonunda girdiğiniz bunalımdan hızlı çıkmanızı sağlar.

japonca

suzuki san
noryoku shiken sınavını a seviyesi ile geçmiş bir arkadaşımdan aldığım yaklaşık 1000 adet kanji kelimenin bulunduğu kitabı çalışarak öğrenmeye çalıştığım dil. kendi adıma oldukça karıştırıyorum yazılışları bana göre çok benzer hangisi idi hatırlamakta zorlanıyorum. ayrıca 1000 tane kanjiyi öğrensem bile japonca manga okumam yine mümkün değil zira benim çalıştığım kitap ana kanji kelimelerinden oluşuyor. sınavı geçip japonya ya gitmeye hak kazanmış arkadaşım dahil çevirmesini istediğim mangalardaki kanjileri anlamadığını ve çeviremeyeceğini söylemiştir.
misal kanji de kelime kelime birleşerek yeni bir cümle ya da kelime çıkar. kitabı çalışırken bazen çıldırasım geliyor. örnek vereyim:

kadın+çocuk+okul+yaşam/doğum kanjileri birleştiğinde ortaya kız öğrenci anlamı çıkıyor. bu bende çıldırmaya sebebiyet verdi. evet belki ben hata yapıyorum , belki önce hiragana, katakana dan falan başlamalıydım ama arkadaşım şu kadar kanjiyi birleştir "kız öğrenci" anlamı çıksın. ölür müsün öldürür müsün? mantık bir yere kadar kabul ediyor ama yaşam/doğum kısmı ne alaka diyor beynim.
fazla vaktim olmadığı için ancak 15-20 tanesini falan öğrenebildim. meraktan raw manga baktığımda falan neredeyse hiç birini görmüyorum bile. sırf bu raw mangalar için japon bi arkadaşım olsaydı diyorum.
kitaba gelirsek e-kitap halinde ve ingilizce. ben anlarım derseniz, çalışmak isterim derseniz mail yolu ile gönderebilirim. japonca öğrenmek için türkçe kitap piyasada maalesef yok. ancak japon dili öğreten kurslardan temin edebilirsiniz.
ayrıca google translate az buçuk faydalıdır. romaji sini yazdığınızda size kanji halini verir. eminim daha iyileri de vardır. paylaşın bizde bilelim :)

amane misa

suzuki san
en sevmediğim kız modelidir. ömründe ilk kez aşık olursun anlarım da bu kadarı da bildiğin beyin terk. anime boyunca gıcık olduğum tek karakter. bildiğin sahibinden emir alan köpek modunda kira dan emir bekler.
yine de tipi ve kıyafetleri güzeldir.

assassins creed

suzuki san
sevemediğim oyun özellikle assassins creeed i öyle sevmedim ki bıraktım oynamadım. aynı şehirlere gidip gelmekten sıkıldım. ekşın insanıyım ben god of war, darksiders falan gibi oyunları özellikle çok seviyorum. brotherhood un süper olduğunu, kesinlikle oynamamı tavsiye etti ben gibi ilkini beğenmeyenler. bir ara alıp oynayacağım.
oyun grafikleri ve haritaları mükemmeldir. o haritalardan 3-4 serilik oyun çıkardı. oyunun saçmalıkları da vardır. misal hikayenin geçtiği döndemdeki şimdiki ay yıldızlı türk bayrağı yokken oyunda ay yıldızlı türk bayrağı falan görürüz.
zevk meselesi diyelim.

barakamon

suzuki san
muhteşem bir animeydi. animeyi şarkının ilk sözü bile anlatıyor "kendin olmak ne demektir?". insanın kendisini sorgulamasını sağlayan, dersler veren, ben neredeyim dedirten bir anime. hümanistik, insan sevgisi ile dolu. slice of life animelerini sevme sebebim bu tarz animeler. bu serinin amacı güldürmek değil. bu serinin asıl amacı didaktik bir amaç taşımadan bir mesaj vermek. çokta güzel yapıyorlar.

görüntülerini, seslendirmelerini, müziklerini beğendim. izleyin huzur dolun.

sekai ichi hatsukoi

suzuki san
ilk izlediğim yaoi dir. şahsen "ıyk izlenir mi bu" diye başlamıştım. bana göre gelmiş geçmiş en iyi shounen-ai anime ve yaoi mangadır. japonya ya gitsem duraklardan falan posterlerini sökerken tokyo tv haberlerine çıkabilirim. o derece sevmekteyim. bi 30 kere animesini izlemiş 150 kerede mangası okumuşumdur. türkçe ismi de yanlış hatırlamıyorsam dünyanın en büyük ilk aşkı idi. komedi, romantizm ve dram karışıktır. gözümde en beğendiğim shoujo ya bile 100 basar. çok sağlam bir konusu, anlatılış şekli, çizimi vardır. nakamura shungiku tarafından çizilmektedir. bir diğer eseri için (bkz:junjou romantica)
4 çiftin hikayesini anlatır ancak içlerinden en güzeli takano masamune ile onodera ritsu arasındaki aşktır. bir tsundere hastasına izletilecek en süper tsundere karakterleri barındırır. hem onodera hem masamune oldukça inatçı tiplerdir. onodera sürekli masamune tarafından iş sebebi ile tartaklanır, hatta kapı komşusu olduklarını öğrendikten sonra masamune kişisel olarak tacize başlar. bu olaylar sizi gülmekten yerlere yatırır, o kadar komiktir ki durdurup güldüğüm olmuştur. animede böyle öpüşme sahnesidir falan geçer de mangasında sevişme sahneleri mevcuttur. lakin light novel olmasından kaynaklı 3-4 sayfa falandır yine.
opening çizimlerini ilk gördüğümde gülmekten yerlere yatmıştım hiç unutmuyorum. her ne kadar shounen-ai olsa da hayatımda hiç böyle bir opening görmedim. opening boyunca ekranı danteller kaplar, pembe boğulması yaşarsınız, çok sevimli bir tavşancık çıkar ortaya falan. hala daha gördüğümde gülüyorum, insan o karizmatik shounen anime açılışlarına alışıyor zannımca.
animenin tüm şarkıları çok güzeldir. şarkıların anlamları çok güzeldir. yaklaşık iki senedir mp3 çalarımda dinlerim.
mangasına gelirsek mükemmel bir yaoi çizimidir. erkek karakterler gerçek birer erkek tipinde çizilmiş ama inanılmaz sevimli yapılmışlardır. çoğu yaoi deki saçma bir şekilde uke nin kız gibi göründüğü bir manga değil. seme lerde dedeye amcaya benzemez bu mangada. hepsi çok şeker, sevimli, inanılmaz yakışıklı adamlardır, bakmaya doyamazsınız. her çift birbirine inanılmaz yakışır. manganın her sayfası dolu doludur, fonları vs çok güzel çizilir. boş sayfa göremezsiniz.
bir de içerisinde kült olacak laflar vardır ama bilmem nerde kullanırsınız.

hataraku maou sama

suzuki san
komedi türünde olan güzel bir shounen. konusu özellikle ilgi çekici kahraman a yenilen şeytan kral açılan geçitle dünyaya gelmiş ve büyü güçlerini kaybetmiştir. büyü güçlerini kazanana kadar dünyaya uyum sağlamak ve bir işte çalışmak zorundadır. yani okuyunca çok ilgi çekici ama bende biraz hayal kırıklığı yarattı diyebilirim.

bir kere şeytan kral maou ente isla dan ayrılırken, geri dönüp hepinizi mahvedicem tarzında konuşmuş ve yanlışlıkla dünyaya gelmiştir. işte olaylar buradan sonra değişiyor. şeytan ordularının komutanlarından biri olan yardımcısı alciel ile tek odalı bir ev tutarlar ve şeytan kral bir fast food dükkanında yarım gün çalışırken alciel ev işlerini yapar, büyü güçlerini kazanmak için bir arayışa girer. işin garipliği işte bu. adamlar başlarına gelen bu duruma üzülmez aksine inanılmaz bir uyum sağlarlar. alciel sürekli para biriktirme peşindedir, maou çalıştığı iş yerinin örnek çalışanıdır, zam peşinde falan koşar. bu duruma anime boyunca içerlemiyorlar bile. biz ne hale geldik diyen bir şeytan yok. ente isla yı yakıp yıkan maou insan dünyasında bildiğin yardım meleğine falan dönmüş durumda. absürdlük evet ama onun bile bir ayarı var. absürdlükte sınırı aşınca eğlenceli olmaktan çıkıp mantıksızlık durumu ağır basıyor. örneğin maou yu yenen kahramanımız emi dünyaya güya onu öldürmeye gelmişti. animenin sonuna bakalım emi ve maou adeta birbirlerinden hoşlanır hale gelmişlerdir. anime boyu sürekli birbirlerine yardım eder bu iki düşman. bir dahaki sezonda sevgili falan gösterirlerse şaşırmam. işte bunlar çok mantıksız geliyor. yıllar yılı savaştığı şeytanı sevmeye başlıyor falan.

animenin en komik adamı gözümde lucifer dir. adam şeyatn ordularının generallerinden biridir animeye göre. yani lucifer efsaneleri düşünülürse karşımıza bir adet neet lucifer koymuşlar. bildiğin ezik. ki animenin içine ilk girdiğinde şeytan kralı öldürmeye çalışırken adam birden neet olmuş çıkmıştır. saçlar mor, bir göz kahküllerle kapalı, tüm gün bilgisayar başında. bu da çok saçma işte. bu adamlar dünyaya gelince adeta evrim geçirmişlerdir. yani yılların ideolojisi kaybolmuş insan hayatına çok rahat uyum sağlamışlar.

yani buna benzer bir diğer anime olan blood lad den staz karakteri aklıma geliyor. evet o da otaku bir vampirdi ama vampirlik özelliklerini taşıyordu. kan içmiyordu belki ama ara ara bi kana susuyor, vampirsel soğuk, cool tavrını takınıyordu. o yüzden absürdlüğü çok güzeldi.

bi şeytan göremedim kısaca animede. beni hayal kırıklığına uğratan bu.


animenin sonu belirsiz bittiği için 2. sezonu çıkacaktır diye düşünüyorum ama hiç belli olmaz. şarkıları ve çizimleri güzeldir.
ayrıca maou nun şeytan formu insan formundan kat kat yakışıklı ve karizmatikdir. insan formundan çok şeytan formunu görebilmeyi isterdim.

dullahan editi: animede maou nun bisikletine dullahan diye ilk seslendiğinde gülmekten yerlere yattım. yani bir şeytanın bisikletine verebileceği en güzel addır sanırım. akla celty yi de getirmiştir. (bkz: durarara!)

maoyuu maou yuusha editi: adını vermiş olduğum anime efsanenin aslıdır. 12 bölümden oluşur ve komedisini izledikten sonra aslını izlemek oldukça güzeldi. olay nedir bu sayede daha iyi anlayacaksınız.

madao

suzuki san
şu zamana kadar sadece gintama da gördüğüm tiplemedir. sevdiğim bir gintama karakteridir. hasegawa öyle madao dur ki dövüştür savaştır "haydi kalk gidiyoruz" derler peşlerinden sürüklerler. etinden sütünden faydalanırlar bu adamın sonra yine sokağa karton kutusuna terk edip, eziklemeye devam ederler. garibim hiç bir sefer sesini çıkarıpta "gelmiyom lan dövüşünüze" dememiştir.
son filmde gülmekten koparmıştır. filmde gintoki ye iyi giydirmiştir. savaş alanına gelme sebebini "umarım senle tanışmam ve işimden olmam" diye özetlemiştir.
animede bol bol çıplak görürüz ve bol bol karelenir. ayrıca güneş gözlüksüz, yarıçıplak olmayan bir madao düşünemiyorum

super lovers

suzuki san
sevmediğim manga. okumaya çalıştım, hatta o zaman çıkan günceline kadar okudum ama katlanamadım. ben bir mangada biri çocuk biri yetişkin gördüm mü sinirlerim bozuluyor, okuduğum şeye katlanamıyorum. ren gibi bir çocuğu yaoi etiketi ile sundukları mangada kabul edebilmem için yaşıtı bir çocukla aşk yaşamalı. bu durumda da ise şöyle bir sorun çıkıyor karşıma: ren gibi bir çocuğun o yaşta yaoi tarzında bir aşkı nasıl olabilir? yaoi fangirller çok seviyor bu seriyi. açıkçası daha fazla olumsuz eleştirmek istemiyorum.

animesi bir ara izlemeyi düşünüyorum zira manga olan yaoi/ sahounen-ai tarzı anime yapılınca oldukça değiştirilerek izleyiciye sunuluyor. yine de severek izlemeyeceğime inanıyorum.

sadaharu

suzuki san
mamasını paylaşmak zorunda kalıp yorozuya'yı terk ettiği bir bölümü vardır ki evlere şenliktir. bir de lokma kadar köpeğe aşık olmuşluğu vardır :d ben tanımlayacak olursam:

gintoki, shinpachi ve kagura ya gücü yetse sadece kafalarını dişlemekle kalmayıp yemeği yapacak olan, evcilleştirilmeye çalışılan köpeğimsi amantodur

junketsu drop

suzuki san
çok sevdiğim serilerden biri. geçen haftalarda tekrardan okumuştum. sevdiğim bir seriyi en az 5-10 kere okurum. bu huyumu bırakabilseydim sanırım 5000 i aşkın seri okumuş olurdum.
bana göre kasukabe çok tatlıdır. sevimlilik abidesi, androjen tipli, efendi. çok seviyorum kendisini.

bence manganın en komik yanı kültür deparatmamnının başkanı olan kasukabe nin misato ya "ben çok deneyimliyim oluuum." havası yaratıp daha sonrasında kendi içerisinde yaşadığı "sıçtım mavisi" durumudur. yani misato kasukabe yi her daim çok havalı, cool görür ama kasukabenin içten içe hep "ben napıcam? bundan sonra napıcam?" deneyimsizliği paçalarından akmaktadır. yine de misato nun olayı anlamaması ayrı bir saflıktır benim gözümde. sanırım mangayı ilginç yapan "sana seks nasıl yapılır öğreteyim." le başlamasıdır. daha sonrasında olay* misato nun tenis müsabakalarında yaşadığı stresi azaltmak için yapılmaya başlanır. daha sonrasında ise aşk devreye girer. ben bu kutsal aşk olayını pek sevmesem de bu mangadakini kabul ettim bağrıma bastım. burnu havalarda olan misatonun kuyruğunu sıkıştırması ayrı bir zevk vericiydi. ayrıca ters köşe yapan bir seridir. bu kesin seme olacak dediğim misato kedi sırnaşıklığı göstererek uke oldu ya ayrı bir şok yaşamıştım. hala her okuduğumda bu çocuk nasıl uke oldu derim.

sukitte ii na yo

suzuki san
izlediğim en süper shoujolardan biridir. 2 kere izledim. shojuolarda hep bi bölümler boyu birbirine aşık olan kız erkek el ele tutturulmaz, ne bileyim bi dizdize gösterilmez bunda 2-3 bölüm sonunda gayetten normal bir çift görüyoruz. hatta o kadar normaldir ki hani bir erkek sevgilisi olunca nasıl bir tavır sergiler net bir şekilde yansıtılmıştır. hanım kızımız fazlaca utangaçtır ama eh shoujolarda alışkınız o kadarına. kısaca deli etmeden çiftimizi beklenen sevgili moduna sokmuşlardır.
kimi ni todoke ye biraz benzer ama oldukça farklıdırlar. misal sawako korkunç görünümü sebebi ile asosyal kalmış iken bu animedeki mei daha önceden yaşamış olduğu kötü arkadaşlık deneyimleri sebebi ile kendi seçimi ile arkadaşsızdır. okulun havalı çocuğu yamato asosyal mei yi beğenir olaylar böylece gelişir.
animenin başlarında komedi unsuru yüksekken daha sonralarından romantizm ağır basar. aslında bu tür duygu değişimleri her zaman iyi olmuyor ama bu animeye uymuş. ayrıca anime moral düzeltir, bir mutluluk hissi verir. şarkılarını da oldukça çok severim. çizimleri çok çok güzel değildir ama kötü olsa bile izlenir. ayrıca animenin adı bile güzel seni seviyorum de. kyaaaa! yapma sebebi (:
mangası devam etmekte ancak şu an ingilizce çevirisi durmuş durumda. en son gördüğümde japoncadan ingilizceye çevrilmemiş 6 cilt vardı. mangasıda oldukça güzeldir ve animedeki hissi yaşatır. bu mangada üzüldüğüm tek şey shoujo olmasına rağmen mature etiketine de sahip oluşu oldu. shoujoların alıştığımız yapısından uzak bir durum bu. liseliler içinde biraz olumsuz bir örnek diyebilirim.
0 /